XXV

2.4K 215 492
                                    

Louis orada öylece uzanırken elinde olmadan karşısındaki genci süzdü.

'Tipik Styles' diye geçirdi içinden. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu ve buna neden olan duygudan emin değildi Louis.

Heyecan?

Mutluluk?

Keyif?

Bir parça ego?

Sanırsa hepsinden az biraz vardı. 

Çok uzun olmayan ama kesime ihtiyaç duyduğu açıkça belli olan saçları kıvır kıvırdı.

Üzerinde sarı renkli bir gömlek vardı ve birkaç düğmesi iliklenmemişti. Yüce Isa aşkına! Bu Louis'in ölmesi için yeterli bir sebepti.

Düzgün bacaklarını saran siyah pantolonu ve yaz kış demeden giydiği botu yine ûzerindeydi.

Narin ve uzun parmaklarını birkaç tane yüzük süslüyordu.

Harry Styles göz alıcıydı.

Ama bu şu an için Louis'in umrunda olmamalıydı.

Bilirsiniz Styles birkaç cümleyle onun hayatını mahvedebilirdi.

"Fotoğrafını çek"

Alaylı boğuk ses kulaklarına ulaştığında Louis'in söylenenleri idrak etmesi birkaç saniyesini aldı.

Kendini konuşmaya zorladı. Çenesi ona itaat etmiyor ve açılmıyordu. Hoş zaten açılsa da ne diyeceğini bilmiyordu ki.

Harry onun söylediklerinden bir şey anlamadığının farkına varınca durumdan iki kat daha fazla keyif alarak açıkladı.

"Fotoğrafını çek diyorum. Daha uzun süre bakabilirsin."

Mavili duyduğu sözlerle yerin dibine girmişti. Tabii ya! Önündeki ilaha bakarken ağzının suyunun aktığına emindi.

Tek kelime dahi edemedi. Yine!

Harry, düştüğü  -daha çok uzandığı- yerden kalkmasına yardımcı olmak için karşısındaki narin bedene elini uzattı.

Louis önce uzatılan ele sonra o elin sahibine baktı.

Elini tutmak istiyordu. Hayal ettiği kadar yumuşak mı değil mi öğrenmek için ölüyordu.

Fakat onu bir şey durdurdu. Ani bir kararla kendi başına ayağıya dikildi.

Harry belli ki içinde bulundukları durumun her anından büyük keyif alıyordu. Yüzündeki o yamuk gülümseme bir saniye için bile olsa silinmemişti.

"Gel benimle" diyerek Louis'in onu takip etmesi için başıyla biraz ilerideki merdivenleri gösterdi.

Louis basamakları ağır ağır çıkarken bu sefer cidden yolun sonuna geldiğini biliyordu. Fakat hissedeceğini düşündüğü kadar kötü hissetmiyordu. Belki de yeşillinin yüzünden silinmeyen gamzeli gülümseme ona cesaret vermişti. Bilemiyordu..

Harry yanından geçip boş müzik sınıfının kapısını açtı ve mavilinin geçmesi için kenara çekildi.

Ikisi de sınıfa girince Harry bir model edasıyla öndeki sıraya ilerledi ve kalçasını yasladı. Kollarını göğsünde bağlayınca gözleri Louis'i bugün yüzüncü defa süzdü.

Nedeninden emin değildi ama William'ın Louis olması onu mutlu etmişti.

Kapının biraz ilerisinde gergince alt dudağını dişleyerek dikilen genç bu süzme olayından pek de mutlu sayılmazdı. Heyecandan elleri terlemeye başlamıştı bile.

"Şimdi beni dinlemeni istiyorum. Bu sefer kaçma ya da inkar etme yok. Sadece gerçekleri anlatacağım ve sen de bana devamında ne yapacağını söyleyeceksin."

Louis kendini dikleştirdi ve son cesurluk kırıntılarını toplayıp  mavilerini göz alıcı yeşillere kilitledi.

Pekala Harry bunu sevmişti. Küçük hırçın bir kediye benzetti minik olanı.

Louis derin bir nefes aldı ve başladı anlatmaya.

"Doğru. Adım Louis William Tomlinson ve inan ikinci adımı nasıl bulduğunla ilgilenmiyorum. Eminim yine zekanı konuşturmuşsundur."

Harry ukalaca bir cevap vermek için ağzını açmıştı ki Louis onu susturdu.

"Evet, evet anladık zekisin Styles."

Harry nasıl olur da daha birkaç dakika önceki o gergin ve utangaç gencin bir anda bu hırçın ve cesur gence dönüştüğüne akıl erdiremiyordu.

"Seni ilk gördüğümde çarpılmamıştım. Bu bir film değil biliyorum. Fakat özel olduğunu bir şekilde hissetmiştim ve seni tanımak istememe neden olan çok kuvvetli bir histi bu."

"Tanıdım da. Ister inan ister inanma ama seni en yakınındakilerden daha iyi tanıyorum."

Kuruyan dudaklarında pembe dilini gezdirdi. Harry odağını mavilerden, pembe ve parlak görünen ince dudaklara çevirdi.

"Biraz zaman geçince hareketlerini ezbelerdim. Seni öyle kendime yakın hissettim ki.. Bu fiziksel değildi. Sana bakarken çok tanıdık birini görüyormuşum, biliyormuşum duygusuydu bu."

Louis bir an bunu söylemek isteyip istemediğini düşündü. Sonra da bu kadarını söylemişken bunu söylememek olmaz dedi ve devam etti.

"Hayatımda gördüğüm en güzel şeydin. Hâlâ öylesin ve bundan sonra ne yapacak olursan ol öyle kalacaksın."

Harry içinin ısındığını hissetti. Neydi bu his?

Sonra kendi kendine düşündü. Belki de bu çocuğun kendinden haberi yoktu. Güzeldi hem de gördüğü tüm kızlardan daha güzeldi. Linda da dahil.

"Sana açılmaya nasıl karar verdim inan hiç bilmiyorum. O kadar sene geçmişken neden bu sene onu da bilmiyorum. Bildiğim tek şey var ki bundan artık pişmanlık duymadığım."

Konuşmasını bitirdiğini ve Harry'den bir yanıt beklediğini belli edercesine duruşunu dikleştirdi.

Harry ona uzun uzun baktı. Düşündü.

Dudaklarını birkaç kez konuşmak için aralansa da vazgeçti.

Sonra Louis'in beklemediği bir şey yaptı.

Mavilere son bir bakış atıp öylece sınıftan çıkıp gitti.

Ardında sınıfın ortasında donmuş bir Louis bıraktı.

𝖀𝖓𝖐𝖓𝖔w𝖓 𝕷𝖔𝖛𝖊𝖗 // 𝑳𝒂𝒓𝒓𝒚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin