46. Bölüm

57.9K 3K 750
                                    

Keyifli okumalar 🌸

___

Sevgili olmamızın üzerinden bir ay geçmiş bu sürede de Ata'nın maçları başlamıştı. Benimkine daha bir hafta varken iki gün sonra bizde antrenmanlara başlayacaktık. Bir yandan provalar bir yandan maçlar derken zor oluyordu onun için.

Yorulduğunu belli etmemeye çalışsa da fark ediyordum. Bu durum canımı sıksa da ne zaman konuyu açmaya kalksam bir bahane bulup kapatıyordu. Hocayı mahcup etmek  istemiyordum evet ama eğer bu Ata'yı zorluyor ve o da benim yüzümden kalıyorsa gerekirse bende çıkardım bu tiyatrodan.

Üstümü değiştirip montumun fermuarını çekerken salondan çıktım. Kapıda bekleyen Ata ile gözlerimiz buluştu. Hızlı adımlarla yanına ilerlerken yaklaşmamla girmem için kollarını açtı. Ellerinden biri belimi biri saçlarımı bulurken burnuma gelen kokusunu içime çektim.

Bir insan o kadar antrenman yaptığı halde nasıl böyle güzel kokabilir Allah'ım? Saçlarımda hissettiğim nefesi ile birlikte eli hafif hafif hareket etmeye başladı. Saçlarımla oynarken bir yandan derin bir nefes çekiyordu içine.

Geri çekilip ondan kollarımı ayırmadan yüzüne baktım. Hafif nemli saçları alnına düşmüş gözleri hafif kızarıktı. Elimi kaldırıp saçlarını geriye atarken gözlerini kapattı. Elimi saçlarından yanağına indirirken konuştum. "Çok yoruluyorsun işte. Dayanamıyorum böyle görmeye."

Yanağındaki elimin üstüne elini koyarken tutup dudağına götürdü. Önce öpüp sonra ellerimizi aşağıya indirdiğinde konuştu. "İyiyim ben bişeyim yok. Her maç zamanı yoruluyorum güzelim. Alışkınım"

"Ben değilim ama. İstemiyorum da." Beni kendine çekip sağ şakağıma minik bir öpücük kondururken birlikte yürümeye başladık. "Biliyorum güzelim ama yapıcak bişey yok."

"Var aslında" Gözlerimi yandan ona çevirip tepkisine bakarken yine konuyu kapatmaya çalışacağına emindim. Ama bu sefer öyle olsun istemiyordum. "Yok. O yüzden sen düşünme beni."

"Düşünme deyince düşünmüyorum sanki. Şöyle deyip durma ya. Üzülüyorum görmüyor musun?" Minibüs beklemeye başlarken dönüp gözlerime baktı. "Görüyorum ve emin ol bu beni daha çok üzüyor."

"Tamam o zaman. Bak maçlar antrenmanlar tiyatro derken çok yorgun oluyorsun Ata. Tiyatrodan çıkabilirsin. Çıkabiliriz." Kafasını iki yana sallarken elini yanaklarıma koydu. "Senin oynamak istediğini de hocayı mahcup etmek istemediğini de biliyorum. Buraya kadar çalıştık ettik. Derslerden geri kaldık girmedik. İki üç maç için çıkma."

"O iki üç maç dediğin şey üstüne bu da eklenince ne hale getiriyor seni görmüyor musun? Ya şu gözlerinin halini görmüyor musun sen? Kıpkırmızı olmuş. " Gelen minibüsle birlikte konuşmamız yarıda kesilirken binmeden önce cevap verdi.  "Arya, benim yüzümden çıkmıyoruz."

Oflayıp önümüzde duran minibüse binerken biraz kalabalıktı. Kenara geçerken yanıma gelen Ata ile cebimdeki paraya uzandım. Ata bunu fark etmiş olacak ki gözlerini devirip elindeki parayı şoföre uzatırken benimkini de vermişti.

Aslında yavaş yavaş alışıyordum. Ya da alışmaya çalışıyordum bilmiyorum ama ne zaman minibüse binsek alışkanlık olan bu hareketi yapmama engel olamıyordum işte. Bir sonraki durakta daha çok dolan minibüsle ben yandaki demire tutunurken Ata üsttekini tutmayı tercih etmişti.

Arkadan birinin çarpmasıyla bana doğru gelirken bi anda yakınlaşmamızla kaldım. Gözlerime bakarken boşta kalan elini düşmemem adına belime atmıştı. Aynı o gün olduğu gibi.

Aklıma gelen günle gülümserken neye güldüğümü merak etmiş olacak ki kaşlarını çatıp anlamak ister gibi baktı. "Birlikte yine minibüse bindiğimiz gün geldi aklıma." Birkaç saniye dururken hangi gün olduğunu düşünüyordu sanırım. Aklına gelmiş olacak ki güldü.

Birlikte geçirdiğimiz çoğu günü unutmuyordum. Unutamıyor ve unutmak da istemiyordum aslında. Onun da böyle şeyleri hatırlaması bazen beni şaşırtıyordu. Malum genelde erkekler hiç bir şey hatırlamıyor diye yakınır herkes. Neyse ki o konuda Ata'dan yana şanslıydım. Çoğu konuda olduğu gibi.

Bunu onu övmek için söylemiyordum ama gerçekten de öyleydi. Bizim durağa gelirken birlikte inerken derin bir nefes verdin. Çok şükür inmiştik şu minibüsten. Kasım soğuğu yüzümüze vururken ellerimi cebime attım.Beraber ayrıldığımız yere doğru yürürken telefonum çaldı. Annem arıyordu. "Efendim anne"

"Kızım gelirken marketten mantı ve yoğurt alır mısın? Üstünde var mı?" Görebilcekmiş gibi kafamı sallarken Ata gülmüştü. Koluna vurup anneme geri döndüm. "Var var alırım. Başka bişey? Bak varsa söyle sonra hiiiiiççç çıkamam"

"Yok kız. Onları al yeter. Hadi kapa kapa işim var" Suratıma kapattığı telefona bakıp gözlerimi devirirken Ata yine gülüyordu. "Ne gülüyorsun acaba sen?"

"Sana. Kızım o nasıl konuşma o nasıl bakış? Telefon ile savaşa gireceksin sandım bir an" Ona da gözlerimi devirip markete doğru yürümeye başlarken arkamdan gülerek yürümeye başladı. Gülmesi nihayet bitince yanıma geçerken sordu. "Nereye? Ne almaya?"

"Markete. Mantı ve yoğurt almaya." Gözleri hızla bana dönerken sordu. "Mantı mı?" Kafamı salladım ona dönerken. Gözleri parlamıştı duyunca. Sevdiğini biliyordum da bu kadar çok sevdiğini şuan öğrenmiştim. "Arya... Ben galiba akşam size geliyorum."

"Hı hı gel. Babam da kapıda karşılar zaten seni. Ya zaten şuan bile görebilir diye ben burada neler yaşıyorum. Sen size geliyorum diyorsun." Elime bir market sepeti alırken önce gözüme çarpan çikolata bölümüne girdim. Markete gelince girmezsem olmaz.

Birkaç çeşit çikolatayı sepeti atarken bir yandan da Ata ile konuşuyordum." Neler yaşıyorsun? Nolcak görünce. Gider tanışırım. Niyetimi anlar babanda" Ona dönüp kısa bir bakış attım. "Neymiş niyetin?"

Kulağımda nefesini hissederken mantıya uzanan elim kısa bir an havada kaldı. "Çok ciddi." Çok mu ciddi? Allah'ım.. Sen aklımı koru. Mantıyı alıp sepete atarken yoğurt bölümüne doğru gitmeye başladım. "Hııımmm. Öyle mi diyorsunuz Ata Bey"

"Öyle diyorum Arya Hanım. Benim niyetim ciddi. Ha sen beni nikah masasında Levent gibi bırakacaksan şimdiden öğreneyim." Güldüm. Ciddi ciddi bunu söylemişti ya bana. "Levent miyim ben? Bu aşka olan inancımı kaybettiğim zaman yani nikah masasında görüşürüz"

Kasaya doğru giderken bu sefer çantamı açmam gerekmişti. Cüzdanımı çıkarıp parayı öderken aldıklarımızı Ata düzgünce poşete dolduruyordu. Gülümseyerek ona baktığımda işini bitirip kafasını kaldırdı. Poşeti elinden bırakmadan sırtıma elini koyup çıkmam için beni yönlendirdi.

Tekrar geldiğimiz yere ilerlediğimizde konuştu. "Baban beni gerçekten görüp öğrenirse ne olur?" Aniden sorduğu soruyla ona dönerken dümdüz karşıya baktığını gördüm. "Şuan tahmin edemedim. Niye sordun şimdi?"

"Şu karşıdan kızgın bakıp buraya gelen adam babansa ben tahmin edebiliyorum."
🌙

Özlediniz mi?
Arya'nın babasıysa tepkisi ne olacak acaba?
Yeni bölümde görüşmek üzere❤️

Basketçi |                                              Yarı Texting/ TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin