|14|

444 52 41
                                    

Kitabımı, malzemelerimi ve mis gibi kokan papatya çayımı aldıktan sonra kapıya yönelmiştim.

Tz: Ben biraz hava alacağım. Akşam yemeği için bitki toplarım.

Koltuğa yayılmış Bnagchan, gözlerini açma gereksinimi duymadan kafasını sallamıştı.

Evden çıkar çıkmaz yüzüme vuran rüzgar, karşımdaki ağacın yapraklarını savurduğu gibi saçlarımı savurmaya başlamıştı. Hava ne açık ne kapalıydı. En sevdiğim havaydı.

Ağır ağır dağ yolunu tutmuştum. Her adımda yerden bitkiler toplarken şarkı söylemeyi de unutmuyordum. Nihayet düzlük bir alana ulaştığımda kucağımdaki yüzlerce çiçekleri yere bırkmıştım. Eşyalarımı da çiçeklerin yanına koyduktan sonra yere çökmüştüm.

Gözlerimi kapatıp derin derin nefesler alıyordum. Biraz olsun insanlardan uzak kalmak çok iyiydi. Her zaman etrafınızda insanlar olunca boğuluyordunuz sanki. Fazla sevgi de, eksik sevgi de insanı boğardı. Boğulmamak için bazen yalnız kalıyordum. Evin bahçesinden farkı yoktu buranın. Sadece Yeji yoktu.

Yanınızda Yeji gibi biri olduktan sonra yalnız kalmanız imkansızdı. Bangchan bazen alır başını giderdi. Dağda, kasabada tek başına dolaşırdı. O da yalnız kalmayı çok seviyor. Chaeyoung'un dünya umrunda değildi zaten. Ama Yeji ve Hyunjin'in yaşı küçük olduğu için yalnız kalmanın anlamını bilmiyorlardı. Çünkü onlar için hayat bir oyundu.

Gözlerimi tekrar açtığımda 1 çift gözle karşılaşmıştım.

Tz: AAA!

Avazım çıktığı kadar bağırıp geriye sürünmüştüm.

Mb: Sakin ol, benim.

Tz: SORUNDA O ZATEN! SEN KİMSİN?

Siyah saçlarını geriye attırıp gülümsemişti.

Mb: Tanımadın mı?

Gözlerimi kısıp ona daha dikkatli baktığımda siması tanıdık gelmişti.

Tz: Sen..Soare'lerden...

Mb: Evet ben Soarelerin en yakışıklısı, en zekisi, en karizmatiği olan Moonbin'im.

Gözleri tamamen yok olana kadar gülümsemişti yine.

Hemen ayağa kalkıp eşyalarımı toplamaya başlamıştım.

Mb: Hey, nereye?

Tz: Düşmanımla aynı ortamda bulunamam. Beni öldürüp öldürmeyeceğin ne malum?

Mb: Hayır, hayır dur! buraya tek geldim. Böyle bir şey yapmam.

elimdeki eşyaları tekrar yere koyduğunda kaşlarımı çatıp ona bakmıştım.

Tz: Kapa çeneni.

Mb: Tzuyu biraz konuşalım.

Onu dinlememeye çalışarak çiçeklerime yönelmiştim.

Mb: Arkadaş olabiliriz.

Kucağımdaki çiçeklerden birini alıp koklamıştı.

Mb: Belki daha ilerisi?

Yüzündeki sırıtma biraz daha uzaklaşmamı sağlamıştı.

Mb: Sadece...İlk gördüğüm günden beri...Ne bileyim işte biraz konuşalım.

Tüm çiçeklerimi de topladıktan sonra Eve doğru koşmaya başlamıştım.

Mb: Tzuyu dur lütfen!

Önüme geçen az önceki iğrenç beden gitmemi engelliyordu.

Tz: Çıkar mısın?

Mb: Senle mi?

ᵍᵃʳᵈᵉᶰᶤᵃ//ʲᵘᶰᵍᵏᵒᵒᵏ⁺ᵗᶻᵘʸᵘHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin