|24|

359 42 39
                                    

Esen hafif meltem bedenimi hoş duygularla ele geçirirken gözlerimi araladım. Talaş kokusunu bastıran yemek kokuları karnımı daha da acıktırmıştı. Görüş alanım zamanla netleşti ve Yeji'nin güzel yüzünü daha da iyi seçmemi sağladı.

Sırtımı yasladığım duvar beni mıknatıs gibi kendine çekiyordu. Saatlerce uyumak istesem de kendime engel oldum ve ayağa kalktım. Birkaç adım önümde yatan Yeji'nin yanına gelmemle tekrar yere oturmam bir olmuştu. Boncuk boncuk terler Yeji'nin alnını ele geçirmişti. Parmaklarım usulca alnında ve şakaklarında gezindi.

Tz: Ateşin düşmüş...

Üstündeki kalın yorganı biraz açtım ve sardığım yarasına baktım. Henüz gördüklerimi düşünürken kapı açıldı. Ne kadar o tarafa bakmak istemesem de reflex olarak baktım.

Jungkook bu kadar erken uyanacağımı tahmin etmiyormuşçasına süzdü beni.

Jk: Neden bu kadar erken uyandın?

Tz: Bilmem... Erken yatıp erken kalkmayı severim.

Jk: kısaca bir tavuksun.

Göz devirdim ve tekrar Yeji'ye baktım.

Tz: Kapa çeneni ve buraya gel.

Jungkook'un hoş gülüşü odada geziniyordu. Birkaç saniye içinde yanımda yerini alıp bana baktı. Yüzümü ondan tarafa çevirdim ve lahbenin en güzel tonunu yansıtan gözlerine baktım.

Nefes almam zorlaşıyordu. Ve tahmin ettiğiniz gibi avuç içlerim terlemeye başlamıştı. Neden her zaman bunları yaşamak zorundayım? Peki tamam aşığım ama bu sadece kalbimi ilgilendirmez mi?

Tz: Yeji yarına eskisinden daha iyi bir şekilde karşımızda dikilecek.

Jk: Bunu duymak çok güzel.

Kafamı olumlu anlamda salladım ve sırıttım.

Jk: Hadi biraz bahçeye çıkalım.

Jungkook ayaklandığında onu durdurdum.

Tz: Yejş'nin yanında kalmam ge-

Jk: Kendine çok yükleniyorsun. Sen burada dursanda durmasanda aynı şeyler olacak. Sadece birkaç dakikanı ayıramayacak kadar cimri olma.

Cevap verme hakkım buhar olup uçarken elimi sıkıca kavradı ve beni evden çıkardı.

Henğz doğmamış güneş dağların ardından bize haber yolluyordu. Denizin güzel akıntısı kulaklara hoş bir melodi sunuyordu. Junhkook yavaş yavaş beni kıyıya sürükledi. Uzun şarap kahvesi saçlarım bir o yana bir bu yana dağılıyordu. Nihayet denize yaklaştığımızda Jungkook daha fazla ilerlemedi. Oturduğumuz kum nemliydi. Evet rahatsız edecek derecede nemliydi.

Jungkook'un derin bir iç çekişi tüm düşüncelerimi unutmamı sağladı. Göz ucuyla ona baktığımda denizi izliyordu.

Jk: Bir an önce imparatorluğu ele geçirip Eunwoo'nun cesedini kraliyet duvarlarına asmak istiyorum.

Tz: Saçmalama!

Biraz fazla çıkan ses tonum Jungkook'u irkitmişti. Bir anda bana bakıp kaşlarını çattı.

Jk: Tabii ki bir şakaydı. Asla böyle bir şey yapmam biliyorsun.

Derin bir nefes aldım ve bakışlarımı parça parça bulutlara yükselttim.

Tz: Bunu yapmayacağını biliyorum. Ama şaka bile olsa böyle düşünme. Bir insanın canını almak sanıldığı kadar kolay değil.

Uzun süren sessizlik beni biraz tedirginleştirmişti. Kafamı sol tarafa yatırıp Jungkook'a baktım. Çattığı kaşları ve büzülmüş dudakları ne kadar sinirli olduğunu belli ediyordu. Ha bir de buna kasılan çenesini eklersek tam olur.

ᵍᵃʳᵈᵉᶰᶤᵃ//ʲᵘᶰᵍᵏᵒᵒᵏ⁺ᵗᶻᵘʸᵘHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin