|27|

300 38 39
                                    

Bc: Bu durumda yarın Stea grubuna saldırıyoruz.

Bangchan ayağa kalktı ve yan gözle herkesi süzdü.

Bc: Anlamayan var mı?

Kimse ağzını bile açmadan kafasını salladı. Sessizliği bozan tek kişi Bangchan'dı. Kendi sorup kendi cevap veriyordu sabahtan beri.

Bc: Şimdi gidin ve güzelce dinlenin.

Herkes ayaklandığında kılımı bile kıpırdamadan kafamı kadife koltuğa yasladım. Gözlerim sıkıca kapandı. Ardından dudaklarım biraz aralandı.

Toplantı benim odamda olmuştu. Bu yüzden bu kadar rahattım. Eğer kendi odam olmasa en başta çıkardım. Herkesin odasını işgal etmeye hakkım yoktu sonuçta.

Kapının kapanma sesi kulaklarıma ulaştığında gözlerimi açtım. Açmamla birlikte irkilmem bir olmuştu.

Tz: N-ne yapıyorsun?

Jungkook hiç ses çıkarmadan ellerini koltuk başlığına dayadı. Yüzü yüzüme yaklaştıkça kalp atışlarım hızlanmıştı. Burnunun ucu burnuma değdiğinde durdu ve gözlerime baktı.

Jk: Çok korkuyorum.

Fısıltı şeklinde söylediği kelimeler beni de korkutmuştu.

Tz: Neden?

Aynen onun gibi fısıldadım. Gözlerini kısto ve cümlesini devam ettirdi.

Jk: En zorlu savaşımızda sana bir şey olur diye korkuyorum Tzuyu. Hem de çok...

Söylediği şeyler sonucu gülümsedim. Yapmacık gülümsememe ben bile inanamamıştım çünkü bende günlerdir bunu düşünüyordum. Ya ona bir şey olursa?

Ne kadar iyi savaşçı olursak olalım eve diyen hüküm süremezdik. Eninde sonunda hayatımıza nokta konulacaktı. Ama bunun şimdi olmasını istemiyorum. Jungkook ile kurduğumuz onca hayali yarım kalmasını asla istemiyorum.

Jungkook ellerini yavaşça yanağıma gezdirdi. Soğuk parmakları şakakşarımdan kaydı ve boynuma yöneldi. Bembeyaz boynumu bir süre okşadıktan sonra köprücük kemiklerimde elini durdurdu. Hiç sesini çıkarmadan yüzüne baktım.

Bakışlarımız bomboş odada dans ediyordu sanki...

Elini tekrar yanağıma koyduktan sonra dudaklarıma yapıştı. Hızlı öpücüğü öncekilerden o kadar farklıydı ki, bir ara kendimi kaybetmiştim.

Tüm ağırlığını üstüme verdiğinde nefes alamamıştım. Dakikalar sonra üstünden kalktı ve karşımda dikildi. Aynen onun gibi karşısında durdum. Bir süre pembeleşmiş dudaklarını yokladı gözlerim. Çok geçmeden dudakları tekrar dudaklarımla buluştu.

Bir eli bel boşluğumu kavrarken diğeri elbisemin kemerini çözmüştü bile. Aynı şekilde parmaklarımı gömlek düğmelerine doladım. Üstümden sıyrılıp yere düşen elbise ayaklarıma dolanmıştı. Baldırlarımı sıkıca kavradı ve beni kucağına aldı. Kollarımı usulca boynuna doladım. Çok geçmeden sırtım kadife koltukla buluşmuştu. Bir anlığına gözlerimi açtım ve Jungkook'un yüzüne baktım. Pişman olacağım şeyleri yapmak istemiyordum. Ama eminim bundan hiç pişman olmayacaktım...

***

Bc: Hadi biraz hızlanın!

Bangchan'ın sarayı yankılatan bağırışına karşılık hareketlerimi hızlandırdım. Eşyalarımın hepsini aldığımdan emin olduktan sonra odadan çıktım. Koridorda koşuşturan birkaç şövalyenin dışında kimse yoktu. Hızlı adımlarla merdivenleri indim ve bahçeye çıktım. 

ᵍᵃʳᵈᵉᶰᶤᵃ//ʲᵘᶰᵍᵏᵒᵒᵏ⁺ᵗᶻᵘʸᵘHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin