|28|

277 41 29
                                    

Her adım atmamda botlarım kana bulanıyordu. Gelmiş geçmiş en kötü sahne şuan karşımdaydı. Çığlık sesleri kulaklarımı delerken zorla belimi dikleştirdim. Düşman takım çoktan kasabaya dalmıştı. Halk için endişeleniyordum.

Lanet olsun iğrenç imparatorluk için onca masum insan ölecek miydi?

Onlar aklıma geldikçe daha da yüklendim kendime. Sırtımdaki yara nefesimi kesse de koştum. Kalabalıkta büzüşen vücudum bir yılan gibi kalıplı bedenleri geride bıraktı ve tam ortada durdu. O sırada gözüme Eunwoo ilişmişti. Onu görmek beni çok mutlu etmişti. Yüzümdeki gülümseme ile ona yaklaştım.

Savaştı adam beni görür görmez hareketlerini çevikleştirdi. Okumun birini aldım ve zehirlere batırıp adama diktim. Yayda gerilip göğsüne saplanmasıyla birlikte dengesini kaybedip düşmüştü.

Nefes nefese beni izleyen Eunwoo'ya tekrar gülümsedim. Zar zor ona yaklaştığımda elini bana uzattı. Sıkıca tuttum kana bulanmış elini.

E: Vakit kaybetmeden diğerlerini bulalım.

Tz: Mia yanımdaydı ama onu...Kaybettim.

E: Sorun değil. Onu tekrar bulacağız. Tamam mı?

Kafamı olumlu anlamda salladım. Birlikte elimizden geldikçe adam öldürüp yolumuzu açıyorduk. Çok geçmeden karşımıza Yiren çıkmıştı. Gözlerindeki yaşlar ve bacaklarındaki kesikler kalbimi burkmuştu. Kardeşimi böyle görmek nefes almamı daha da zorlaştırmıştı.

Savaştığı adam Yiren'e kılıcının arkasıyla vurduğunu da gördükten sonra kan beynime sıçramıştı. Yerde can çekişen Yiren'e baktım kısaca ve rakibine doğru koştum. Avuç içlerim kızaracak derecede sıktığım okumu tam gözüne geçirdim. Bağırıp beni itti. Yaralı olmam dengemi kaybetmemi daha da olası duruma getirmişti. Birkaç saniye içinde kendimi Yiren'in yanında buldum. Sırtım yere geldiği için çok acı çekmiştim. Yerdeki tüm kavurucu toprak belimdeki yaraya yapışmıştı.

Dişlerimi birbirine bastırdım ve yutkundum. Zorla yattığım yerden kalkıp oturur pozisyona geldiğimde hiç düşünmeden Yiren'in üstüne kapandım. Ona sıkıca sarıldım.

Y: A-abla?

T: Ölmemeye çalış lütfen. Elinden geleni yap. Ama fazlasına kaçma.

Yiren usul usul kafasını salladı. Vakit kaybetmeden yerden kalktık. Bu sırada görüş alanım iyice bulanıklaşmıştı.

Hala yükleniyordum kendime Diğerleri için bunu yapmak zorundaydım...

Ben Yiren ile toparlanmaya çalışırken Eunwoo'da etraftaki adamları öldürmüştü. Birbirimize sıkıca tutunup Daha da ilerledik.

Her önümüze çıkanı yerle bir etmiştik. Ama diğerlerinden haber yoktu. Hala birine rastlayamamıştık.

Her geçen dakika kötü düşünceler beynimi ele geçiriyordu. Kafama takmayıp savaşa yönelmek istesem de bu olmuyordu.

Tz: Eunwoo! Diğerleri nerede?!

E: Bilmiyorum!

Eunwoo adamın birine tekmeyi bastı bana döndü. Alnına düşen gür saçları nve kısık gözleriyle çok havalı görünüyordu.

E: Biraz daha dayanın. Çok az kaldı.

Y: Az falan kalmadı Eunwoo. Düşmanların yarısı şuan kasabada. Kasaba ne halde bilen yok!

Eunwoo derin bir nefes aldı. Gözlerindeki çaresizlik kötü hissetmemi sağlamıştı.

E: Diğerlerleri ile toplanıp gücümüzü birleştirirsek buradaki işimiz çabuk bi- Tzuyu dikkat et!

Beni uyarması ile arkamı dönüp gelen gence okumu fırlattım. Ardından tekrar Eunwoo'ya döndüm.

E: Ne diyordum? Ah evet. Eğer işimiz burada erken biterse kasabayı hemen kurtarırız. Birbirimizle bütün olalım ve hepsini öldürelim.

Yiren ve ben onu onayladık. Eunwoo hafifçe sırttı ve dudaklarını birbirine bastırdı.

E: Hadi gidelim.

Tekrar aynı hızda koşmaya başlamıştık.

Karşımıza çıkan birkaç adama okumu fırlatırken Yiren'de savaş aletiyle hepsini sağa sola savuruyordu.

Eunwoo hemen önümüzdeki adamın üstüne atlayıp kafasını sıkıca tuttu.

E: Yiren!

Yiren savaş aletini Adama doğru savurmuştu. Eunwoo kucağındaki cesedi bir kenara attıktan sonra ayağa kalktı. Bir bütün olmak derken bundan bahsediyordu galiba. Sanırım biz şuan güçlerimizi birleştirmiştik. Baştan beri birleştirdiğimizi sanıyorduk.

Tekrar harekete geçmemizle olduğumuz yerde durmamız bir olmuştu. Mia bize doğru koşuyordu. Oldukça güçlü duruyordu. Karşısına çıkanları tek tek öldürüp yanımızda durduğunda kendime gelebilmiştim.

M: Diğerlerini buldum. Hadi gelin.

Hepimiz Mia'nın peşine takıldık. Sırasıyla adamları öldürürken bir topluluğun arasına girmiştik.

Bangchan, Hyunjin, Yeji, Moonbin, Sanha, Chaeyoung ve Jungkook'u görmemle birlikte ağlamaya başladım. Koşup hepsine tek tek sarılmak istiyordum. Ama hepsi deli gibi savaşıyordu.

Cy: Öyle öküz gibi bakmayın da yardım edin!

Chaeyoung'un bağırması üzerine kendimize geldik ve onlara yardım ettik.

Birlikte hareket ettiğimiz için her şey yolundaydı. Kısa zamanda onlarca adamı öldürmüştük.

Hem savaşıyor hem de Jungkook'a bakıyordum.

Terden alnına yapışmış uzun saçları, sert yüz hatları ve keskin bakışları ile muhteşem görünüyordu.

Jungkook'un yakışıklılığı ile kutsanırken boşluğuma gelmiştim. Nereden geldiğini kestiremediğim adam bir anda kılıcını koluma indirdi. Kemiklerimde hissettiğim sızıntı ile dişlerimi birbirine bastırdım. Bağırıp tüm ilgiyi üstüme çekersem herkes savaşmayı bırakırdı. Düşmanlar bundan yararlanıp hepimize zarar verebilirdi. Hepimizin ölmesi yerine bir kişi ölse yeter.

Kılıcı kavrayan parmaklarına tek tek ok batırdım. Ardından kolunu sıkıca tuttum ve ters dönderdim. Kafası yere eğilen adamın beline bir ok batırdıktan sonra tekmeyi vurdum. Ondna kurtulur kurtulmaz koluma bakmıştım.

Lanet şey o kadar güçlüydü ki bileğimdeki kemik gün gibi ortaya çıkmıştı.

Acısı belimdeki acının kralıydı sanki. Sızım sızım sızlıyordu tüm vücudum. Afallayarak okumun birini çektim ve karşımdaki adama doğrulttum. bu sırada salak gibi sallanıyordum. Gözümün önü iyice bulanıklaşmıştı. Her enfes almamda hücrelerim ölüyordu sanki.

Ölüm meleğini bekleyen bir zavallı gibiydim.

Buna rağmen karşımdaki adama fırlattım okumu. Bulanık görsem de hislerimle yola çıkıp alnına isabet ettirdim.

Adamın yere düşüşünü izledim. Ardından etrafa baktım.

Kimse yoktu.

Onca düşmen yerde ölüydü. Sağ tarafa çevirdim başımı ve bizimkilere baktım.

Hepsi yerle bir olmuştu. Kendini yere atmıştı çoğu. Hepsinin perişan halini beynime kazırken Jungkook ilişti gözüme. Yerden kalktı yavaşça. Yüzündeki soluk gülümsemeye takıldım.

Çok hoştu. Beynim iyice bulanıklaşmıştı. Ama hala gülüşünde takılı kalmıştım. Cesetleri eze eze yanıma geldi. Kollarını kocaman açtığında saldım kendimi. Sonbahar mevsiminde bir yaprak nasıl yere süzülürse, ben de öyle süzüldüm.

Gözlerim kapadı birden. Duyduğum sesler boğuklaştı. Jungkook'un telaş dolu sesi beynime kazındı son kez. Hissettiğim garip duygular sonucu tamamen kaybettim kendimi...

***

ᵍᵃʳᵈᵉᶰᶤᵃ//ʲᵘᶰᵍᵏᵒᵒᵏ⁺ᵗᶻᵘʸᵘHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin