Calum, önündeki boş tabağa pişmanlıkla baktı. Suçlu hissediyordu, yememeliydi. En kötüsüde yaptığından zevk aldığını itiraf edemiyor oluşuydu. Koca bir dilim pastayı midesine indirmiş ve bunu yaparken zevk duymuştu. Başını onaylamazcasına iki yana salladıktan sonra önündeki tabağı geriye itti. Oturduğu mutfak sandalyesinden kalktıktan sonra odasına ilerlerken hala suçluluk duygusunun esiriydi bedeni. Odasındaki aynanın karşısına geçerek yavaşça üzerindekileri çıkardı. Yalnızca iç çamaşırı ile kaldıktan sonra kendini aynaya bakabilmek için zorladı. Yapamıyordu, sıkıca kapadığı gözleri açılmamak için direniyordu. Çünkü biliyorlardı ki karşılarında gördükleri yansımadan hoşlanmayacaklardı.
En sonunda zor da olsa gözleri açıldığında kendine bakabilecek kadar cesaretini toplayabilmişti. Yansımasına baktı; eskisinden daha ince bacaklarına, düzleşmiş göbeğine, neredeyse belirginleşmeye başlamış kaburga kemiklerine. Yetmediğini hissetti, hala yeterince zayıf değildi. Ve güzel. Asla yeterince güzel olamayacaktı yansıması.
Göbeğinin bir kısmını iki parmağı arasına aldığında vücudundan bir kez daha nefret etti. Yeterince zayıf değildi işte, göbeğinin sıkılamayacak kadar düz olmasını istiyordu. Ve bacakları daha ince olmalıydı. Sıkıntıyla nefesini dışarı verdikten sonra yere attığı giysilerini üzerine geçirdi. Yatağına uzandı ve on dakika sonra işe gitmesi gereken annesinin evden çıkmasını bekledi. Ev sonunda boş olup ona kaldığında ise hiç beklemeden lavaboya koştu. Klozete eğilmiş iki parmağını boğazına kadar soktuğunda kendine içinden küfürler ediyordu. Ne sikime yemişti o pastayı? Parmakları damağını gıdıklayarak, küçük diline uzandığında midesinden yükselen iç gıdıklayıcı bir sıcaklık hissetti. Sıkıca kapadığı gözleri yaşarmış, yanıyordu. Yavaşça boğazına yaklaşan sıcaklık hızlanarak ve geçtiği yerleri yakarak klozete döküldüğünde rahatladığını hissetti. Ama hala yeterli değildi. Parmaklarını boğazından çekip soluklandıktan sonra tekrar onları ağzına soktu. Ve bu sefer daha derine gitmeyi denedi. Midesinden tekrar yükselen sıcaklığı hissettiğinde gözünden süzülen bir damla yaş klozete damladı. Ve sonrasında da midesindekiler.
İşi bittikten sonra rahatlamış hissediyordu. Kendini tekrar aynanın karşısına atıp tatmin olmuş bir şekilde izledi vücudunu. Hala yeterli değildi ama yine de daha iyiydi. Bir süre daha kendine baktı, boğazı acıyordu. Yeni bir suçluluk duygusu bedeninde filizlenirken yatağına ilerledi. Kendine verdiği zararın suçluluğuydu bu, o bile kendine bu denli zarar veriyorsa nasıl başkalarının zarar vermemesini dileyebilirdi ki? İç çekişleri eşliğinde yatağına uzandığında aklına dolan düşünceler onu sinirlendirdi. Nasıl olurda günler geçmesine rağmen hala o aptal anonimi düşünürdü? Onun bir boktan anladığı yoktu, yardımmış! Ne yardımından söz ediyordu? Bu saatten sonra Calum kimseden gelecek yardıma inanmazdı, zira şimdiye kadar inandıkları onu yeterinde kırmıştı. Yine de kendini telefonunu eline alıp onun numarasını bulmaktan alıkoyamamıştı. Bir hayli kabarık engellenmiş numaralar listesinde onu bulduktan sonra seçeneklere tıkladı.
Numaranın engelini kaldır.
Calum: hey.
ah, hazır duruyordu bölüm yayınlamak istedim.
multi yine öneri şarkı^^
sizleri seviyorum xx
