Yazar; Özge Meral
Bazen geceleri asla sonlanmayacağına inandığım rüyalar görürdüm. Karanlık dört bir yanımı sarmışken, gidecek, yardım isteyecek kimsemin olmadığı o kara deliğin içine sıkışıp kalırdım. Karanlık beni içine çekerken her zaman küçük minik bir ışık gözlerimi kamaştırır ve ona doğru koşmamı sağlardı. Koşardım ama ışığa asla ulaşamazdım. Yine de onun peşinden gitmeye devam ederdim ve o karanlığın içine her düşüşümde beni kurtaracak bir ışığın olacağını bilirdim. Şimdi bu batakhanenin ortasında bedenimi erkekliğine dayayan ve iğrenç soluğunu üstüme boşaltan bir herifin kucağında hapsolmuşken Sehun benim ışığım gibiydi. Gözyaşlarının serbest kalmak için birbiriyle yarıştığı gözlerimi Sehun'un yüzüne çevirdim. Kahverengi gözleri daha önce hiç görmediğim bir ateşle parıldıyordu. Onu alaycıyken görmüştüm, yüzü ifadesizken ve kızgınken. Ama onu bu derece bir öfkeyle ilk kez görüyordum. Arkasındaki 5 kişi bile öfkesinin farkında olacak ki Sehun’la aralarına mesafe koymuşlardı.
“ Sen bu işe karışma.” dedi beni kucaklayan adam. Sesindeki gem vurulmuş karşı çıkış bile Sehun'un üzerindeki etkisini belli etmeye yetiyordu. Başıyla babamın boş bir kum torbası gibi devrildiği yeri işaret etti. “ O adamın bana borcu var. Ve bu küçük piç onu buradan götürebileceğini sanıyor.” Dövmeli adamın uyanmış erkekliği kalçalarımı dürtüyor ve her geçen saniye midem daha da çok bulanıyordu. Sehun’a bakan gözlerimden iki damla yanağıma düştü.
“ Çocuğu bırak.” dedi Sehun daha keskin daha kısık bir sesle. Gözlerimi kapatıp her şeyin bir anda yok olmasını diledim. Asla burada olmamış olmayı , ya da Sehun'un gözleri önünde beni ereksiyonuna bastıran bu adamın kucağına hiç alınmamış olmayı diledim.
“ O borcu alacağım. O herif ödemiyorsa bu küçük piç ödeyecek.” Beni saran kolları bedenimi biraz daha kendine bastırıp erkekliğini yeniden kalçama sürttü. “Mmmm… Bu piçin kalçaları olgun birer şeftali gibi.” Kalçalarıma bir kez daha sürtünen erkekliğinin verdiği iğrenç kirlenmişlik hissiyle başımı çevirip yanağımı okşayan elini var gücümle ısırdım. İğrenç herif acı bir feryatla elini çekmeye çalıştı. Dişlerimi etine daha çok batırdım. Dilime gelen kan tadı midemi tamamen ayağa kaldırdı ve öğürerek öne doğru savruldum. Düştüğüm yerden sürünerek doğrulmaya çalıştığım sırada pürüzlü sesi kükrercesine yükseldi. Başımı çevirdiğimde bana doğru kaldırdığı elini fark ettim.
“ Seni küçük, vahşi piç ! Seni öyle bir becereceğim ki …!” Adamın etli parmaklarıyla kaldırdığı elinin yüzüme inmesini beklerken gözlerimi kapattım. Ama ne adamın parmakları tenimi buldu ne de acı. Gözlerimi açtığımda Sehun tam önümde duruyordu. Az önce beni kucağında tutan ve taciz eden dövmeli piçse dizlerinin üzerine çökmüş Sehun elini bastırdıkça acı dolu inlemeler çıkarıyordu. Ardından Sehun gözünü bile kırpmadan kolunu tuttu ve iğrenç bir çatırtı sesi eşliğinde geriye savurdu. Tüm salon kolu kırılan adamın feryadıyla çınladı. Sehun arkadaki adamlarına bir baş işareti yapıp acıyla inleyen herifin eğik kafasına doğru bir tekme savurdu. Dövmeli adam sarsılarak geriye düşerken salonu büyük bir sessizlik kapladı. Sehun hiçbir şey söylemeden arkasını döndü ve yanıma gelip alnımı kaplayan saçlarımı geriye itti. Ardından parmakları yanağımdan süzülen yaşları silip dudağımın kenarından sızan kesiğe dokundu.
“ İyi misin ?” dedi boğuk bir sesle. Cam gibi olmuş buğulu bakışlarımı kahverengi gözlerine dikip sadece başımı salladım. Konuşabileceğimi sanmıyordum. Sehun başımdan düşen beremi yeniden takıp beni ayağa kaldırdı. Her şeyi dumanlı bir sis perdesinin ardından izliyor gibiydim.
Her yer titriyordu. Midem kasılıyor ,hıçkırıklar özgür kalmak için boğazımı tırmalıyordu. Sehun beni dakikalar önce korkuyla geçtiğim avludan hızla geçirip karanlığın içine karışmış İmpala’sına götürdü. Binmemi bekledi ama hareket edemiyordum. Zihnim bedenime hükmedemiyordu. Sehun İmpala’nın kapısını açıp beni ön koltuğa oturttu, ardından üzerime sıcak, misk kokulu bir şey örttü. Gözlerimi kapatıp sıcaklığın içine sığınmaya çalıştım. “ Burada kal.” dedi sanki başka bir yere gidebilirmişim gibi. Saniyeler saniyeleri, dakikalar dakikaları kovalarken sanki bir hayalin içinde süzülüyor gibi hissediyordum. Belki de yine o aptalca rüyalarımdan birini görüyordum. Birazdan uyanacak ve söylenerek okul için hazırlanmaya başlayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ
Fanfiction"Ateşin etrafında dolaşıyorsun , Luhan. Ateş seni yakar. Kül eder... Ben bulaşmak isteyebileceğin biri değilim."