24

7.1K 768 153
                                    

Yazar; Özge Meral

Not; Bölümleri hızlı attığımiçin mi vote ve yorum bu kadar az? Nasıl olsa atıyor falan diye mi düşünüyorsunuz? 400-500 kişi okuyor 60 vote 10 yorum var. Artacaksa yavaş atarım bundan sonra.

Rüzgar acımasız darbelerle ahşap evin pencerelerini döverken Sehun ay ışığının aydınlattığı odada dizlerinin üzerine çökmüş, sessizce boşluğu izliyordu. Yüzü kapıya dönük profiline bakarken yanaklarımdaki kurumuş gözyaşlarının izleri unutmak istediğim anların kırıntıları gibiydi. Kaç dakikadır böyle oturduğumuzu, kaç dakikadır sessizliğe mahkum olduğumuzu bilmiyordum. Boğazımdaki koca yumruya inat dudaklarımı aralayıp sözcüklere yeniden hükmetmeye çalıştım.

“Neden?.... Bana neden söylemedin?” Sehun'un dudakları tatsız bir gülümsemeyle gerilirken karanlıktaki gözleri anlaşılmaz duygularla parıldayarak başını bana doğru çevirdi.

“ Söylemek mi ?... Sana aylarca yalan söylediğimi ,13 yaşımdan beri seni uzaktan izlediğimi mi söylemeliydim yoksa seni tanıyabilmek için tesadüflerden bir köprü kurduğumu mu ?”

Başını yeniden önüne çevirip karmakarışık perçemlerinin usulca alnına dökülmesine izin verdi. Bu haliyle öylesine savunmasız ve korunmaya muhtaç görünüyordu ki ona uzanmak için kalkan elime son anda engel olabildim.

“ Seul'e taşındığınız ilk günden beri seni izliyorum. Dokunmak için yanıp tutuştuğum saçlarınla, masumluk dolu kocaman kahverengi gözlerinle hayatımda gördüğüm en güzel şeydin.”

Karanlığa bakan kahverengi gözleri hayalindeki çocuğu yeniden görüyormuş gibi ışıldadı.

“ Seni izlemek başlarda sadece merakım içindi. Her şeyinle o kadar farklıydın ki…Seni keşfetmek istiyordum. Ama merak sandığım şey sonralarında asla tahmin edemeyeceğim bir şeye dönüştü. Okula gelişini dört gözle bekliyordum. Bugün yanımdan geçer mi acaba diye tüm gece düşünüp duruyordum. Ama en sevdiğim an; seni gülerken gördüğüm zamanlardı. Aylarca güldüğünde dudaklarının nasıl gerileceğini ya da gözlerinin nasıl kısılıp parıldayacağını düşünüp hayaller kurdum ama sen hiç gülmüyordun. Bir gün okulun bahçesinde seni oyun oynayan köpekleri izlerken gördüm. Gülüyordun…”

Sarı perçemlerin çevrelediği yüzündeki hüzünlü gülümsemeyle kahverengi gözlerini gözlerime çevirdi.

“ İşte o an sana aşık olduğumu anladım.”

Kirpiklerimden kayarak yanağıma süzülen bir damla usulca boynuma doğru bir yol izledi.

“ Kendimi bildim bileli seni izledim. Soğukta babanın içkilerini almak için kilometrelerce yol teperken, karanlığın içindeki tehlikelerden habersiz seni korumak için ben hep gölgelerin arasındaydım.”

Kahverengi gözler ezberlercesine yüzümde gezinip en sonunda gözlerimde durdu. O gözlerde saf gerçeğin acısı gizliydi.

“ Sen büyüdün, ben uzaktan, çok uzaktan seni seyrettim.”

Boğazıma tırmalayan hıçkırığım dudaklarımın arasından özgürlüğüne kavuşurken sicim gibi yaşlar ardı ardına dökülüyordu gözlerimden.

Sehun'un sıcak eli yanağımda usulca gezinip gözyaşlarıyla ıslanmış tenimi temizlerken “ O gece o ara sokağa sapmamış olsaydın, o gece oradan kaçmış olsaydın asla tanışmayacaktık. Çünkü hiçbir zaman seninle tanışacak cesarete sahip olmayacaktım. Ama o gece gitmedin.”

Kahverengi gözlerinde parıldayan gözyaşları ay ışığında gözlerini büyülü harelerle kaplıyordu. O gözlerin içinde kaybolmak istiyordum. Gözlerindeki uçurumdan atlamak ve sonsuza kadar onun içinde hapsolmak istiyordum.

“ Sana git dedim.” dedi Sehun boğuklaşan sesiyle. “ Sana git dedim… Arkanı dönüp gitmen gerekiyordu.”

Hıçkırıklarla sarsılan bedenimin ardından “S-Sehun !” diye inledim.

“ Boka batmış hayatımın içinde temiz kalan tek şey sensin.” dedi Sehun acı dolu fısıltısıyla. Ardından güçlü parmaklar yüzümü çevreleyip yeniden ona bakmamı sağladı. Sıcak dudaklarını alnıma bastırırken kokumu derin derin içine çektiğini hissettim. Kapalı göz kapaklarımın ardından bende onun kokusunda kaybolurken Sehun'un sesi havadaki sessizliği bıçak gibi kesti.

“ Git.”

Kapalı gözlerim dehşet içinde ardına kadar açılırken yaşlı gözlerimi kahverengi gözlere çevirdim. O gözlerde mahkum olmuş bir meleğin azabı vardı.

“ Git.” dedi Sehun yeniden. Avuçlarının arasındaki başımı dehşetle iki yana salladım.

“ Hayır. Hayır. Benden bunu isteme. Artık gidemem. İmkansız. Hayır!”

Sehun kollarında çırpındığım bedenimi zapt edercesine başımı kavrayıp alnını alnıma dayadı. Gözlerinin içine bakıp orada tutunabileceğim bir dal aradım. Tek bir umut kırıntısı bile yeterliydi. Ama kahverengi gözleri de tıpkı dudakları gibi aynı şeyi söylüyordu.

‘Git.’

Onu inkar etmek istercesine gözlerimi kapattım yeniden.

“ Seni unutmak için çok uğraştım Luhan ama seni ilk gördüğüm günden beri bir kez olsun unutamadım.”

“ O zaman gitmemi neden istiyorsun ? Gidemem. Artık , gidemem.”

Dudaklarının arasından hırıltılı bir nefes yükseldi. Konuştuğunda sesinden taşan acı kalbime saplanan bir mızrak gibiydi.

“ Çünkü bana güvenmiyorsun… Bu gece buraya geldin. Bu çekmecenin içinde ne bulduğun önemli değil. Sen bu gece bu çekmecenin içinde ne bulmak istiyorsan onu buldun. İyi biri değilim, sana sahip olmaya hakkım yok. Bu gece bunu tam olarak anladım.”

Ellerimle yüzümü avuçlayan ellerini sıkıca kavrarken görüşümü körleştiren gözyaşlarımın arasından “ Hayır !” diye hıçkırdım.

HAYIR. HAYIR HAYIR.

Kahverengi gözlerini buğulandıran yaşlardan biri kirpiklerine takılıp usulca yanağına düşerken “ Git.” dedi yeniden. Güçlü parmakları son bir dokunuşla yüzümde gezinip geriye çekildi. Tenimdeki boşluğun verdiği histerik titremeyle Sehun'un gitmem için gözlerimin içine bakan gözlerine daldım.

Elimdeki fotoğrafla birlikte doğrulup bir kumandanın kontrolündeki robot misali duygusuzca Sehun'un yanından geçip holün ucundaki kapıya yürüdüm. Açık kapıdan çıkıp gitmeden önce elimdeki eski fotoğrafa son kez bakıp usulca parmaklarımın arasından serbest bıraktım. Yere düşen fotoğraf karesinin ardından kendimi gecenin kollarına bıraktım ve ay ışığının aydınlattığı karanlık gecede bomboş ifademle yürümeye başladım. Geçtiğim yollar tıpkı sokaklar gibi birer birer değişirken asla arkama bakmadım. Öyle ne kadar yürüdüm bilmiyorum ama bir arabanın yanımda durduğunu hissettiğimde başımı kaldırıp arabadan inen kişiye baktım.

Baekhyun merak dolu gözleriyle yanıma yaklaşırken “ Sehun'un geldiğini gördüğümde sana haber vermek için kaç kez korna çaldım biliyor musun ? Neden…” dedi ve yüzümdeki ifadeye bakarken sözcükleri şok içinde kesiliverdi.

“ Luhan ?!...Ne oldu ?” Baekhyun'un kollarına yığılmadan önce hayal meyal dudaklarımdan tek bir sözcüğün döküldüğünü hatırlıyorum.

“ Bitti.”

***

#Sehun

Dört bir yana saçılmış fotoğrafların arasında üzerime vuran ay ışığının altında yavaşça telefonuma uzandım. Bunun artık beni bitireceğini biliyordum. Artık günlerimin sayılı olacağının farkındaydım ve tam da bu yüzden bunu yapıyordum. Bu gece olmasa bile bir gün bitecekti. Asla ona sahip olacak kadar iyi olmayacaktım. Canavarlar asla çiçeklere sahip olamazlardı değil mi ?

Hattın ucundaki telefon açılırken yumruklarımı sıkıp bedenimdeki tüm kararlılıkla “ Bitti.” dedim.

“Geri dönüyorum.”

ASİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin