21

9K 666 61
                                    


Yazar: Özge Meral

Hayatımın her dönemi klasik bir koşullanma şeklinde geçerdi. Yeni bir ev, yeni çevre, merakların dinip yeniden görünmez olmayı beklediğim süre, babamın öfkesi, babamın öfkesinden arta kalanları temizleme ve bir şekilde hayatta kalma.
Bozuk bir plak gibi bu döngüyü tekrar eder dururdum.
Her yeni şehirde, her yeni yaşamımda neyle karşılaşacağımı bilir ve ona göre yaşardım. Sarsıntılı hayatımın üzerine kurduğum düzenim 2 ay önce kahverengi gözler tarafından yerle bir edilmişti.
Sehun acımasız bir meteor gibi hayatıma girmiş ve önündeki her şeyi yerle bir etmişti.

O ateşti.
Güçlü, sarsılmaz bir var oluşla orada ve...benimdi.
Meteoru hayatımdan çıkarmam imkansızdı, imkansız olmasa bile meteorumu hayatımdan çıkarmaktansa yanmayı öğrenmeyi seçtim.
Telefonumun melodik sesi daldığım düşüncelerden sıyrılarak şimdiki zamana dönmemi sağlarken ekrandaki isme gülümseyerek baktım.

" Sehun ?"

" Luhan... Kaç kez daha sana eve yalnız gitmemeni söyleyeceğim ? Baekhyun ya da Kai'ın seni eve bırakması gerekiyordu."
Sesindeki gerilime rağmen yüzüme saran özlem dolu gülümsemeye engel olamadım.

" Gözüm sürekli seni arıyor. Dudaklarımda... Eğer okula gelmiş olsan bunların hiç biri olmazdı." diye mırıldandım onu tam on ikiden vurduğumu bilerek.

" Seni özledim."
Hattın diğer tarafında Sehun'un özlemle iç çektiğini işittim. Kavga bulutları birer birer uzaklaşıyordu.

" Şu an yanında olmak için dayanılmaz bir ihtiyaç duyuyorum küçük Çinli. Böyle konuşmaya devam edersen dayanamam."
Kıkırtımı bastırmaya çalışıp fazla yakınımdan geçen arabanın arkasından dil çıkarttım.

" Ne zaman döneceksin?"

" Sadece..." arka planda bir gürleme ve ancak bir kadına ait olabilecek hafif meşrep bir ses duyuldu.
" Kapatmam gerek küçük Çinli, en kısa zamanda döneceğim. Dikkatli ol."

Henüz ağzımı dahi açamadan telefondan yükselen kesilen hattın sesiyle hüsranla gözlerimi kapattım.
O büyük kavgamızdan beri her şey yolunda gidiyordu. Sehun'un verdikleriyle yetinmeye çalışıyordum. En azından artık her şeyini benden saklamıyordu. Ne yaptığını hala bilmiyordum ama kurtulmaya çalıştığını söylemişti.

'Her şeyi bitirmek üzereyim sadece biraz daha zamana ihtiyacım var,' demişti.

Ona güveniyordum ama içimdeki merak dolu canavar zincirlerini sarsarak içime şüphe sızdırmaya devam ediyordu.
Kararan havanın altında bedenimi sıcacık tutan yeni paltoma daha sıkı sarıldım.
Sehun hastalıklı bir şekilde sahip olduğum her şeyi değiştirmekte kararlı gibiydi.
Önce eski çizmelerim, ardından tek ceketim olan kot ceketim, eldivenim, kıyafetlerim...

Ona kızdığım her seferindeyse o taptığım alaycı gülüşüyle karşıma geçip eğer onu alıyorsam paketin yanındakilere de sahip olmam gerektiğini söyleyip duruyordu. İç geçirip eldivenli ellerimi ceplerime soktum ve ana yola çıkmamı sağlayacak sokağın köşesini döndüm.

Hissettiğim ilk şey yalnız olmadığımdı.
Adrenalin dört bir yanımı kuşatırken Sehun'dan öğrendiğim bir taktikle karşımdakini şaşırtmak istercesine çömelerek başımın üzerine hedeflenen sopadan son anda kurtuldum. Hızla çömeldiğim yerden yana doğru kayıp ayaklandığımda kollarıma dolanan çelik gibi ellerle sarsılarak başımı hışımla geriye doğru savurdum. Kafam kollarımı saran adamın burnunu kırdığımı gösterircesine zonklayarak tok bir ses çıkarırken birilerinin acıyla kükrercesine inlediğini ve arka planda bir çığlığın yükseldiğini fark ettim.
Yüzüme inen elin darbesiyle arkaya doğru savrulurken yanağım ıslak sert zemine acı verici bir sertlikle yapıştı. Karanlık bedenimi içine çekmeden önce kulak tırmalayıcı çığlığın son bulduğunu fark ettim.

ASİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin