Yazar: Özge Meral
Eğer hayatımın bir masal olduğuna inansaydım şimdi masalın sonuna geldiğimizi ve kahverengi gözlü prensimle sonsuza dek mutlu yaşayacağımızı söyleyebilirdim.
Ama masal kahramanlarının alkolik, sorunlu babaları ya da onları terk eden bir anneleri olmazdı.
Şimdi yanımda sessizce uyuyan Sehun'a bakarken dingin ve huzurlu yüzündeki yaraları daha iyi görebiliyordum. Karmakarışık saçları, delici bakışları ve yara dolu bedeniyle Sehun kesinlikle bir prense benzemiyordu.
Uykusunda bile insanın aklını başından alan görüntüsü ve tehlike sinyalleri yayan bedeniyle daha çok arka sokaklarda insanları koruyan gizemli savaşçılara benziyordu.
Parmaklarım Sehun'un alnına dökülen sarı perçemlerinden birini yakaladı ve tarayarak geriye itti. Göğsümdeki ağırlığın altında nefes almak istercesine yüzümü tavana dönüp pencereden sızan sabah güneşinin yüzüme vurmasına izin verdim.Günlerdir Sehun'la içine daldığımız toz pembe bulutlar az önce korkuyla uyanmamı sağlayan rüyamla tuzla buz olmuştu. Rüyamda Sehun'u cayır cayır yanan bir ateşin ardında görüyordum. Ona ulaşmak için ne kadar çok çabalarsam Ateş onu o kadar benden uzaklaştırıyordu. Ardından sahne değişiyor ve Sehun'u kanlar içinde yerde yatarken görüyordum.
Bir şey beni sıkıca kavrıyor ve ona gitmeme izin vermiyordu. Ben beni esir alan kollardan kurtulmak için çılgınca çabalarken gölgelerin arasından bir siluet çıkıyor ve keskin kahverengi gözlerini yüzüme çevirerek şeytani bir gülümsemeyle gözlerime bakıyordu.
Yüzün tanıdık tınısı içimi titretirken nefes nefese uykumda uyanmış ve Sehun'un sarmaladığı sıcacık kollarında kendime gelmiştim.
Sadece bir rüya diyebilirdim ama bu rüya gözlerimi açmam gerektiğinin bir işareti gibiydi.
Toz pembe bulutların içinde kimsenin bize dokunamayacağını düşünerek yaşayamazdık.Ne bir masal kahramanıydık ne de büyülü bir dünyada yaşıyorduk.
Babamdan günlerdir hiçbir sesin çıkmaması ve Baekhyun'un ısrarcı telefonları dışında o gece beni kaçıran ve Sehun'un kimliğini ortaya çıkaran adamın görünmez ağırlığı altında eziliyor gibiydim.O kimdi ?
Sehun'un gerçek yüzünü göstererek ne elde etmek istemişti ?
Babam neredeydi ?
Annemin bankaya para yatırma günü çoktan geçmişken beni bankaya sürüklemek için neden gelmemişti ?" Küçük Çinli, o küçük kafandan neler geçiyor ?"
Sehun'un boğuk genizden gelen uykulu sesiyle zihnimdeki soru işaretleri bir bir dağılırken gülümseyerek Sehun'a doğru döndüm.
" Ne düşündüğümü bilmek mi istiyorsun ?" dedim yüzümdeki rahatsızlığı fark etmemesi için hınzırca gülümserken.
Sehun tek kaşını kaldırarak kaslı kollarından birini başının arkasına yastık yaparken yattığım yerden doğrulup dizlerimin üzerine yükseldim.
Üzerimde Sehun'un bol kazaklarından biri ve pijamamla kıvrılarak bacaklarımı açtım Sehun'un üzerine ağırlık vermeden yavaşça yerleştim.
Sehun , kahverengi gözlerinde aniden yanan ateşle her hareketimi izlerken parmaklarımı göğsünden omuzlarına doğru kaydırdım.
Sehun'un bedeni altımda hafifçe titrerken " Luhan..." diye uyardı koyu opal halkalara dönüşen gözleriyle.
Dudaklarımı esir alan seksi gülümsemeye engel olamadan ellerimi takip edercesine üzerine doğru eğilmeye başladım. Sehun'un yüzü beklentili bir heyecanla sarmalanırken burnumu usul usul burnuna sürtüp nefesimi hissetmesine izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ
Fanfiction"Ateşin etrafında dolaşıyorsun , Luhan. Ateş seni yakar. Kül eder... Ben bulaşmak isteyebileceğin biri değilim."