Yazar; Özge Meral
Zafere giden yolda yapılan her şey mubahtır.
Bu babamın annemle boşanmasının ardından adliye koridorunda şeytani bir canlılıkla parıldayan gözleriyle gözlerimin içine bakıp benim için alacağı nafakanın fiyatını yükselttiğinde söylediği bir sözdü. O zamanlar annem ve babamın ayrılıkları için üzüldüğümden babamın ne demek istediğini anlayamamıştım ama şimdi babamın sözleri amacımı anlatan yegane cümle gibiydi. Baekhyun benden bir adım uzaklaşıp eserine kibirli bir gülüşle baktı.
“ İşte midyeleri bu yüzden seviyorum.” dedi beni aynaya bakmam için çekiştirirken. Erkekler tuvaletindeki lekeli aynaya yürüyüp yavaşça başımı kaldırdığımda karşımdaki yakışıklı çocuk parıldayan gözlerle bana bakıp hafifçe gülümsedi.
Baekhyun omuzlarımı sıkıp saçlarımı biraz daha spreylerken “ Midyeler her zaman sürprizlerle doludur.” diye mırıldandı. Baekhyun'un makyaj becerileriyle gözlerimin üstüne ve içine çektiği kalemle sıradan kahverengi gözlerimin rengi açılıp kehribar rengine dönmüştü. Çıplak lambanın ışığında parıldayarak gözlerimi alırken gülümseyerek derin bir nefes aldım. Asi saçlarım Baekhyun'un başka bir becerisiyle havada dikili duruyor, dolabımın derinliklerinde bulduğum V yakalı kazağım ikinci bir ten gibi gövdemi ve sırtımı sarıyordu.
Suho'nun yerinde giydiklerimin aksine açıkta kalan neredeyse hiçbir yerim yoktu. Her zamanki gibi kot pantolonu giymiştim , saçlarım her zamankinin aksine hafif bir dalgayla dikiliydi ama yine de aynadaki aksime bakarken bir şekilde... farklıydım.
“ İçinde ortaya çıkmayı bekleyen seksi bir tanrıça var, Luhan.” Aynadaki görüntüme sırtımı dönüp tüm bunları yapmama yardım eden tek arkadaşıma minnetle baktım.
“ Teşekkürler Baekhyun. Her şey için. Harika bir dostsun.”
Baekhyun gözlerinde anlaşılmaz bir ifadeyle yüzüme bakarken bir mili saniye kadar süren bir zamanda o gözlerin altında bambaşka bir şeyin yattığını düşündüm ardından Baekhyun her zamanki gibi kıkırdarken düşüncem geldiği gibi hızla kayboldu. Çantalarımızı sırtımıza alıp derin bir iç çekişin ardından kalabalık koridora daldık.
İki gündür Sehun'un dikkatini çekmek adına babamın da dediği gibi her yolu mubah kılıyorduk. Baekhyun kıskançlığın iyi olacağı konusunda ısrar ettiği için ilk günü 12. sınıfların olduğu kanatta gezinerek geçirdim. Baekhyun 'un verdiği bacaklarımı daha uzun gösteren çizmelerle Xiumin'i doğu kanadında bulduğumda planımı devreye sokmuş ve işveli bir hareketle Xiumin'e yaklaşmıştım.
Planıma göre Baekhyun Sehun'u doğu kanadına getirmenin bir yolunu bulacak ve bizi görmesini sağlayacaktı. Bunun için en sevdiğim pantolonumu giymiş ve Baekhyun'un harika çizmelerini ödünç almıştım. Her şey plana uygun gitmişti. Sehun doğu kanadına girmiş ve beni Xiumin'le konuşurken görmüştü ancak unuttuğum bir şey vardı ; planlar asla kusursuz olamazlardı.
Ben henüz ne olduğunu anlamadan Xiumin'in bembeyaz yüzü yeşile dönmüş ve öğürerek öğle yemeğinde yediği her şeyi çizmelerimin üstüne çıkarmıştı. Xiumin kıpkırmızı suratıyla ve çenesinden akan kusmukla deli gibi özür dilerken Sehun'un derin kahkahası koridor boyunca yankılanmıştı.
Ertesi gün farklı bir taktik uygulayarak Sehun'u tamamen görmezden gelmiş ve isimlerini bile bilmediğim kişilerle konuşma girişimlerinde bulunmuştum. Bunun sonucunda derse geç girmiş ve Sehun'un tam karşısındaki sıraya oturmuştum. Bu defa onun dikkatini çekmeyi başardığımı düşünürken elime geçen tek şey Bay Lee’den yediğim azar olmuştu. Utançtan renk değiştiren yüzümle sınıftan atıldığımda Sehun'un pişkin sırıtışını gördüğüme yemin edebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ
Fanfiction"Ateşin etrafında dolaşıyorsun , Luhan. Ateş seni yakar. Kül eder... Ben bulaşmak isteyebileceğin biri değilim."