Yazar; Özge Meral
Hayatım boyunca okuduğum kitaplardaki karakterlerle özdeştirdim kendimi. Özgür, heyecanlı ve sadece mutlu olduğum düşlerle büyüdüm. Her yeni karakterde kendimden bir şeyler buldum, her yeni kahramanda hayatıma onlardan bir şeyler kattım. Ne zaman bir aşk kitabı okusam onu asla bulamayacağımı düşünürdüm. Aşk yalnızca kitaplarda ve mutlu sonla biten filmlerde olurdu. Şimdi dudakları dudaklarımı usulca keşfeden Sehun'un kollarında asla bulamayacağımı düşündüğüm aşkın imkansız olmadığını düşünmeye başlamıştım. Sadece zaman meselesiydi.
Aşkı siz arayamazdınız. Aşk gelip sizi bulurdu. Sehun'un sıcacık tertemiz nefesi nefesime karışırken dudaklarımız yavaşça ayrıldı. Kısa ama ayaklarımı yerden kesen bir öpücüktü. Kapalı gözkapaklarımı ardına kadar açıp başımı yavaşça yukarıya kaldırdım. Sehun'un gözleri istek ve karmakarışık olmuş duygularla doluydu. Eli hala yüzümü avuçlarken dokunuşunun tadını çıkarıp, sıcacık parmaklarıyla avundum. Buğulu gözlerimle Sehun'un gözlerine bakarken sanki çamurlu bir suyun ardından ne yaptığımızı şimdi fark etmiş gibi gözlerini dehşetle açışını izledim. Ardından yüzündeki dehşeti ustaca bir manevrayla maskesinin altına sakladı. Benden iki büyük adımda uzaklaşırken, az önce ellerinin durduğu yerler soğuk rüzgarın altında karıncalanıyor, kanım damarlarımda ateş gibi akıyordu. Sehun hülyalı bakışlarımı fark edip başını hafifçe salladı ve arkasını dönüp hızla İmpala’sına yöneldi. Gazı köklerken İmpala’nın tekerlekleri patikada çığlıklar atarak karanlığın içine karıştı. Orada karanlığın içinde , rüzgar bedenimi kırbaçlarken ne kadar kaldım bilmiyorum. Ama kendime geldiğimde iliklerime kadar donduğumu hissettim. Buz kesen bedenimle verandanın merdivenlerini adımlarken aklımda tek bir soru vardı; Bundan sonra ne olacaktı ?
***
Sabah uyandığımda bedenimdeki sızlayan kaslarıma rağmen kendimi iyi hissediyordum. Dün önce Sehun tarafından tehdit edilmiş, ardından hayal kırıklığı içinde acı çekerken babamı batakhaneden toplamak için berbat bir yolculuk yapmıştım. Taciz edilmiş, hırpalanmış, Sehun tarafından taşınmış, onun yaptığı yemeği yemiş ve öpüşmüştüm. Birde cumalarımın sıkıcı olduğundan yakınırdım. Hafif bir keyifle kendime biraz izin vermeye karar verdim ve yatağımın içinde keyif mırıltılarıyla debelenmeye başladım. Güneş perdemin ardından sıcacık ellerini üzerime uzatırken neşeyle gerinip yataktan çıktım. Yüzümü yıkarken aynada kendimi incelemeye başladım. İri kahverengi gözlerim hiç olmadığı kadar parlaktı. Şimdi renkleri çok daha açık neredeyse kehribar rengine dönmüştü. Yanaklarım sağlıkla parıldıyor, annemden aldığım tek özellik olan biçimli dudaklarım saklayamadığım bir tebessümle doluyordu. Karmakarışık olmuş saçlarımı elinle düzeltip sekerek merdivenlerden inmeye başladım. Mutfağa girip dünkü yıkanan bulaşıkları aptalca bir sırıtışla izlemeye başladım.
Dün olan her şey gerçekti ! Sehun'un neden bir anda çekip gittiğini hala çözebilmiş değildim ama öyle uzun zamandır mutlu olmamıştım ki, sorgulamak yerine olduğu gibi kabul etmeyi seçiyordum. Dolaba bir kez bakmam bile acil bir alışverişe ihtiyacım olduğu gerçeğini su yüzüne çıkardı. Bulduğum tek tük bozulmamış malzemelerle küçük bir kahvaltı hazırladım. Ardından ayak üstü ağzıma bir şeyler tıkıştırıp üst kata yöneldim. Güzel bir şeyler giymek istiyordum. Yıpranmış kot pantolonuma dil çıkartıp kareli kumaş pantolonumu üzerime geçirdim. Üzerime pamuklu gri bluzumu geçirip kot ceketimi giydim.
Hiçbir zaman yakışıklı olduğumu düşünen birisi olmamıştım ama şimdi aynadaki gözleri neşeyle parıldayan kişiye bakarken kendimi yakışıklı hissetmekten alıkoyamıyordum. Son bir dokunuş olarak saçlarımı alnıma dümdüz tarayıp yine sekerek aşağıya inmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ
Fanfiction"Ateşin etrafında dolaşıyorsun , Luhan. Ateş seni yakar. Kül eder... Ben bulaşmak isteyebileceğin biri değilim."