Seokjin elindeki telefona bakarken sessizdi. Çekilen yüzlerce fotoğrafa art arda bakıyordu ve ağzından hiçbir kelime çıkmıyordu. Yüzü kaskatı kesilmişti. Taehyung ise yanında durup onun yüzünü izliyordu. Okuldan sonra nehir kenarına gitmişlerdi ve gidene kadar havadan sudan muhabbet ettiler. Taehyung konuyu nasıl açacağını bilmiyordu bu yüzden biraz oyalanmak istemişti.Akşam karanlığında beraber banka oturdular. Her taraf ışıl ışıldı ve yaz havası vardı. Bu hava kimisi için güzel hissettirirken, kimisi içinse sadece kötü bir anı olarak kalacaktı. Taehyung sonunda ona gösterdiği için mutluydu. Artık aralarındaki her şey bitecekti. İçinden ne kadar sevinse de dışarıya yansıtmamak için bayağı çaba harcıyordu. Yüzüne ifadesiz bir tavır takındı.
O sırada ise Jin'in kalbi paramparça oluyordu ve tüm hisleri gözlerine tamamen yansıyordu. Hafiften gözleri dolmuştu ama kendini belli etmek istemiyordu. Tek yaptığı başını eğip saçlarının altında tuttuğu gözleriyle fotoğraflara bakmaktı.
Taehyung onu böyle görünce bir yandan da üzülüyordu. Onun tüm acısını almak istiyordu ama şu an yapabileceği bir şey yoktu. Jin'in bu durumla yüzleşmesi gerekiyordu. İkisi için bunu yapması gerekiyordu. O sırada Jin başını telefondan kaldırdığında direkt kendisine bakan Taehyungla gözleri buluştu ve anında gözlerini kaçırdı. Konuşmadan önce yutkundu yoksa ağlayacaktı.
"Demek ki endişelenmekte haklıymışım." diyebildi sadece. Konuşurken sesi çatlamıştı. Gözlerindeki kırgınlık o kadar belli oluyordu ki Taehyung mutlu olması gerekirken, bir anda morali bozulmuştu. Onu böyle görmekten nefret ediyordu.
"Özür dilerim hyungim. Sana böyle bir haber vermek istemezdim." derken çok samim gözüküyordu. 'Keşke gerçekten aldatmış olsaydı' diye düşündü içinden. Jin'in suratını bu halde görünce iyice suçluluk duyuyordu.
"Senin bir suçun yok, Benim aptallığım...beni seviyor sanmıştım, yanılmışım." derken Jin'in gözünden bir damla yaş süzüldü. Büyük bir hayal kırıklığı içindeydi. İyi de olsa kötü de olsa, iki senesini bu kıza vermişti ve şimdi böyle bir ihanet, affedilemezdi. Bir anda boşluğa düştüğünü hissetti. Onunla yaşadığı her şey anlamsız geldi. Tam o an bomboştu artık ve uğraşmak istediği hiçbir şey yoktu. Jin'in gözündeki yaşı gören Taehyung ona sarılmak için yaklaştı. Tam sarılmak için kollarını kaldırmışken, Jin eliyle onun omzuna dokundu.
"Ben gidiyorum Taehyung, sonra görüşürüz." dedi duygusuz bir sesle. Oturduğu yerden hemen ayağa kalkmıştı ve gitmek için bir hamle yaptı. Taehyung kendisine böyle davranılmasına şaşırmıştı. Onun ne suçu vardı ki?
"Nereye gidiyorsun?" Taehyung onu tek başına bırakmak istemiyordu. Jin'in ise bakışları donuklaşmıştı.
"Yalnız kalmam lazım." dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı. Taehyung şaşkınlıktan ağzını açamadı, arkasından ona bakakalmıştı. Neden böyle davrandığını anlayamamıştı. Onu teselli etmek istiyordu. Min Seo'dan uzaklaştırmak isterken, bir anda kendisine de uzaklaştırmıştı sanki. Şu anda Jin, düşündüğünden çok farklı davranıyordu ona. Bu duruma sinirlenmişti ama yapacak bir şeyi yoktu. Arkasından uzun uzun baktı ve uzaklaştığını görünce onu izlemeye başladı. Zaten en iyi yaptığı şey onu izlemekti.
***
Jin nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Bir anda başından kaynar sular dökülmüştü ve ani bir şokla donup kalmıştı. Şimdi ne yapması gerekiyordu? Seo'nun yanına gitmeliydi. Düşünerek sabahı bekleyemezdi. Ondan hesap sormalı ve ayrılmalıydı. Ya da sadece onun tam bir hayal kırıklığı olduğunu söyleyip evine dönmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eternal Sunshine | TAEJİN/VJİN
Fanfictionİyi biri olduğunda içindeki boşluğu dolduracağını sanıyordu Taehyung. Normal olmak için kendisiyle çatışırken kendisinin bile bilmediği diğer kişiliği Seokjin yüzünden onu ele geçirmeye başlamıştı. Yıllardır süren arkadaşlıkları yön değiştiriyordu.