the words, they are too much

482 46 34
                                    

Calum | 2020

"Manyak gibi gözünü ona dikmeyi kes artık." Ashton önüme geçerek Cynthia'nın gülüşüyle arama girdiğinde kaşlarımı çatarak ona baktım. Bir köşede sesimi çıkarmadan sevdiğim kadını izlemenin ne zararı olacaktı ki? Bu aptal tören sonrası partisine bile yalnızca kameralar olmayışının tadını çıkarmak için gelmiştim. Eve gidip bir süredir sol tarafı soğuk olan yatağımda tek başıma yatmaktansa onu daha fazla görmeyi tercih etmiştim.

"Yapacak daha iyi bir şeyim yok." diyerek Ashton'ı kenara ittirdim ve elimdeki içkiden birkaç yudum alıp onu izlemeye devam ettim.

"Onun yaptığı gibi hayatına devam etmeye ne dersin?" İnsanlar Cynthia'nın bizi, koskoca iki yılı kolayca aşıp devam edebildiğini düşünüyordu. Gerçi masada şarkı söyleyen Lewis, Niall, Shawn ve Camila dörtlüsünü kahkahalar atarak izlediğini gören herkes bunu düşünürdü ancak ben insan içinde olmadığı zamanları bilecek kadar onu tanıyordum. Sonuçta bir zamanlar hayat üstüne geldiğinde ve o güçlü kalmaktan yorulduğunda yükünü paylaşan bendim, bu yüzden bugün eve gittiğinde gözleri dolu tavanı izleyeceğini; beni ne kadar özlediğini düşüneceğini biliyordum. Biliyordum çünkü birbirimizin aynısıydık, yalnızca ben onun kadar dik durmaya çalışmazdım.

"O hayatına devam etmiyor, yalnızca siz öyle sanıyorsunuz." Niall, Shawn ve Camila ile dalga geçmek için Lewis'i öper gibi yaptığında Cynthia gülmekten gözünden gelen yaşları siliyordu. Hafifçe gülümsedim. "İnsanların aslında birer maskeden ibaret olduğunu bilmiyor gibi davranma, Ashton. Az mı sırf hayranlarımız üzülmesin diye yapmacık gülümsemelerle onlarca röportaja çıktık? Sen, şu an acı çekiyor olsan, bunca insanın içinde bunu göstererek odak noktası olmayı mı tercih ederdin; yoksa yalnız kalana kadar rol yapmayı mı?" 

Ashton dediklerimin doğru olduğunu bildiğinden bir süre konuşmadı, "Ne yaparsan yap." diye homurdanarak yanımdan uzaklaşmayı tercih etmişti. Ashton ile duygular konusunda çok zıt düşerdik. Ben acı çekiyorsam içime kapanır ve sessizleşirdim; o ise acısının kaynağını yok etmek için elinden ne geliyorsa yapardı. Sızlanmalara tahammülü yoktu.

Belki de onun yaptığı doğru olandı.

Bir iç çekip elimdeki içkiyi kafama diktim ve bitirerek bardağı rastgele bir masaya bıraktım. Ayaklarım Cynthia'ya doğru giderken kendimden oldukça emindim, artık adım atıp bu ilişkiyi kurtarmam gerekliydi. Bir ay boyunca her fırsatta özür dilemiştim, kendimi anlatmaya çalışmıştım ve inatla reddedilmiştim ama bugün öyle olmayacağını biliyordum. Benden kaçmasının bir nedeni vardı, o da ayrılık nedenimizin birbirimize olan sevgimizden büyük olmadığının farkındaydı. 

Birkaç hızlı adım sonrasında yanına varmıştım. Camila'yı pek sevmezdi ancak Niall'ı bırakmak istemediğinden kendini orada bulmuştu muhtemelen. Masanın üzerinden geldiğimi fark eden Niall kaşlarını çatsa da onun bir şey demesine fırsat vermeden Thia'nın omzuna dokundum. Bu küçük temas bile kalbimi kıvrandırmaya yetmişti. Ancak arkasına dönüp beni gördüğünde yüzündeki gülüşün solmasına tanık olmak canımı öyle yaktı ki buna odaklanamadım.

Bir zamanlar o gülüşün nedeniydim.

"Ne?" diye sertçe sordu özlemle tapılası yüzünü incelediğim sessiz birkaç saniyenin sonunda. Kendini bir adım geri çekerek ellerimle olan temasının kesilmesini sağladığında içimde bir şeylerin kırıldığını hissettim. Belli ki bana hala aynı şekilde sinirliydi. Yüzüme sorarcasına bakmaya devam ediyordu ancak sinirinin getirdiği ateşle ışıldayan bal rengi gözlerinde kaybolmamaya çalışırken ne diyeceğimi hatırlayamadım. Karşısında boğazım kurumuştu resmen.

"Biraz konuşabilir miyiz?" diye kısık bir sesle sordum sonunda. İlk defa birinin karşısında bu kadar güçsüz kalıyordum ancak bundan şikayetçi değildim; beni affedecekse tüm kırık parçalarımı gözleri önüne sermeye hazırdım. Niall masadan ineli birkaç dakika oluyordu ancak karışırsa Cynthia'nın ona kızacağını biliyordu, bu yüzden yalnızca birkaç adım ötede olanları izliyordu. Valerio görse nerede ya da kimlerin içinde olduğumuzu hesaba katmadan yüzüme yumruğu geçirirdi, neyse ki o da bir yerlere kaybolmuştu.

Thin White LiesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin