when the sun goes down, we all get lonely

295 30 78
                                    

Şuna gelen ilham lbd, wwylm ve erotomania için de gelse keşke... Ağlak Calum bir tek burada olduğundan daha hızlı yazıyor da olabilirim gerçi zlkjdghıosh Uzunluğu sizi sıkmaz umarım. Wattydeki problem yüzünden silip yayınlıyorum inş görünür, görünürse bol yorum lütfen.

İyi okumalar!

*

Calum | 26 Mayıs 2020

"Tanrı şahidim olsun ki eğer doğum günümde en yakın arkadaşımı üzersen seni öldürürüm Calum Hood."

Kaykay bininci kez uyarısını yaparken oflayarak başımı salladım. Baya yakındık ve Cynthia'dan çok daha önce tanıyordu beni ama az daha o geliyor diye doğum gününe davet edilmeyecektim. Neyse ki Ashton'a aramızın iyi olduğunu ve muhtemelen yakında barışacağımızı söyleyerek kendimi zorla davet ettirmiştim partiye. Kaykay davetlilerini karşılamaya giderken gözlerini kısıp bana bakarak "Gözüm üzerinde." dediğinde elimdeki Duke'u kaldırıp başını salladım. Bunun üzerine yumuşayarak gülmüştü uzaklaşmadan önce. Duke'u getirmiştim çünkü Thia'yı çok özlemişti, yatakta sürekli onun tarafına gidip mırıltılar çıkarıyordu. Aynı zamanda Thia ile konuşmak için harika bir bahaneydi, Duke insanların sinirini yok etmekte ustaydı adeta.

Cynthia ile en son o İspanya'dayken konuşmuştuk. Bir taraftan Valerio'ya tutunurken bir taraftan karnını tutarak yürüdüğü fotoğraflar çıkmıştı ortaya. Ondan önce de neredeyse bayıldığı bir anın videosu. Ve koskocaman "Cynthia Flores hamile mi?" başlığıyla paylaşmıştı bunu haber siteleri. Bu haberi gördüğümde içmekte olduğum su boğazımda kalmış, baba olduğumu sanmanın verdiği şokla anında Cynthia'yı aramıştım. Saat farkını hesaba katmadığım için açtığında o çok özlediğim uykulu sesi karşılamıştı beni.

"Bu saatte beni arayan her kimse umarım geçerli bir açıklaması vardır." Bir anlığına nefesimi tutmuştum sesine karşı. Ekrana bakmadan açtığı belliydi, zaten benim aramalarımı bir aydır açmıyordu. O an yanında yatıyor olsam, o mırıltılı sesini yakından duyabilsem, geceliğinin açıkta bıraktığı omzunu öpebilsem ne kadar güzel olacağını düşünürken birkaç saniye duraksamış olmalıydım ki "Hey?" diye seslenmişti.

Bunun üzerine kapatmasından korkup "Hamile misin?" diye pat diye sormuştum öncesinde ne diyeceğimi bilemeyerek. Bir süre sessiz kalan Cynthia "Hamburger yedim diye de bunu demezsin." diyerek yüzüme kapatmıştı. Buna gülsem de gerçek bir cevap alamadığım için sabaha kadar içten içe kendimi yemiştim. Uyuyamamış, onu bir daha arayabilmek için İspanya'da sabah olmasını beklemiştim. Bir sürü hayal kurmuştum. İkimizin bir bebeği... Buğday tenli, kehribar gözlü ve kıvırcık bir çocuk. Henüz çok erkendi ve asla planlarımızda yoktu ama bir anlığına "Neden olmasın ki?" diye düşünmüştüm. Hem bu bebek bizi tekrar birbirimize bağlayabilirdi. Böyle düşüne düşüne sabahı etmişken ben daha arayamadan "O haberler yanlış, migren atağıydı yalnızca." diye mesaj atmıştı Thia ve zihnimde oluşan tüm hayaller yıkılmıştı. Buna gereğinden fazla üzülmüş olmam biraz garipti, neyse ki şimdi bunu aşmıştım.

"Nerede kaldı acaba annen?" diye mırıldandım Duke'u kaldırıp öperken o gün aklımdan silinsin diye. Tanrı beni seviyor olacak ki, bunu söylediğim an Ashton'ın evinin bahçesinden giren Cynthia'yı gördüm. Yine şu beni her defasında öldüren önden bağlamalı gömleklerden giymişti, üstelik bu seferki transparandı. Buna benzer bir gömleği ilk giydiğinde gün boyunca tam o bağlanmış yeri çözüp öpmek istemiştim, şimdi de farklı bir şey düşünmüyordum. Tek fark o gün istediğime ulaşabilmişken bu gün yapamayacak olmamdı. Güzel tenini gözler önüne seren bol siyah şortu, ince belini saran kemeri, şortundan biraz görünen bacak dövmesi... Tapıyordum bu kadına. Kıvırcıklarının bir kısmını arkadan birleştirmişti, ilk defa onda gördüğüm bir saç modeliydi bu. Parlıyordu adeta koca bahçede.

Thin White LiesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin