Calum | 2018
"Yine Cynthia'yı mı düşünüyorsun?"
Kafamı bakışlarımı dikmiş olduğum kağıtlardan kaldırıp alaycı bir gülümseme ile beni izleyen arkadaşımla karşılaştığımda göz devirirken uzattığı birayı aldım. Önümdeki kağıtlara baktığında hızla onları almak için hamle yaptım, henüz mantıklı bir şeyler yazamamıştım ve görmesini istemiyordum ancak benden önce davranarak kağıtları kaptı.
"Luke!" diye sızlandığımda umursamayarak birkaç adım geri gitmiş ve yazdıklarımı okumaya başlamıştı. Oflayarak biramı yudumlarken yüz ifadesini inceledim. Şarkı yazamamıştım, hiçbiri birbiriyle uyumlu olmuyordu ve bu sene de albüm çıkarmazsak hayranlarımız delirebilirdi. Tüm kağıtlar birkaç aydır konuştuğum ve işimiz yüzünden bir türlü flört seviyesinden ileri gidemediğimiz Cynthia için olan dağınık cümlelerle doluydu. Ne kadar hızlı başlasak da sürekli çalışan biri olduğu için devamı bir türlü gelememişti. İlk randevumuzdan çok kısa bir süre sonra albümünün promosu için küçük bir turneye çıkmıştı, bir sonraki randevumuza kadar tek yapabildiğim bir fan gibi canlı yayın linkleri peşinde koşmaktı. Birden çok parlak yanmıştık ve sonra ateş hiçbir şey başlamadan söndü gibi hissetmiştim, bu biraz canımı sıkmıştı. Onun benim için farklı olduğunu hissedebiliyor ve o ateşin sönmesini istemiyordum, yaşayabileceğimiz çok şey vardı.
" 'Yüzündeki saçını seviyorum, seni hayal kırıklığına uğratmaya cesaret bile edemezdim. Sen kraliçesin ama tacın yok.' mu? Bu böyle olmamış, Calum. Direk şarkının ismini Cynthia koyalım." Luke kıkırdayarak konuştuğunda omuz silktim. Ne yapabilirdim ki? O dağınık kıvırcık bal rengi saçlarına da, her bir ayrıntısı özenle seçilmiş gibi görünen yüzüne de tapıyordum ve tüm o dik duruşlu tavırları, hazır cevaplılığı, herhangi bir olayda birini savunurkenki asilliğini de düşününce... Gerçekten bir kraliçeydi.
Michael "Ne yapıyorsunuz?" diye çerez yiyerek odaya girdiğinde sıkıntıyla yüzümü ovuşturdum. Şimdi ikisi birkaç satır sonrayı okuyacak ve ölümüne dalga geçeceklerdi. Bunu düşünmemin üzerinden çok geçmeden gerçekleşmişti zaten. Michael, benim ona sert bakışlarımı umursamadan karnı ağrıyana kadar gülerken Luke da hala kahkahaları arasında nefes ala ala sözleri okumaya devam ediyordu.
"Pekala, harika başlamıştı. Gerçekten. Sonsuza kadar onunla olmak istiyorsun falan. Ama 'İkimiz için örgü kazaklar hayal ediyorum, kahretsin, birlikte iyi görünüyoruz.' ne? Sen büyüdün de aşık mı oldun?" Yanaklarımı sıkmaya gelen Michael'ı homurdanarak ittirdim ve daha fazla dalgalarına katlanamayacağım için ayağa kalktım. Ancak kapıya yaslanmış gülerek bizi izleyen Ashton'ı görünce bu odadan çıkışım olmadığını anlamıştım. Eliyle koltuğa geri gitmemi işaret ettiğinde odadaki tek eğlenmeyen kişi olarak yerime oturdum. Kimse bir süre bir şey demeyince kurtuldum sanmıştım ancak Ashton gülmemek için dudaklarını ısırmayı bırakıp konuştu.
"Cynthia hayatta örgü kazak giymezdi bu arada." Bunun üzerine Luke tekrar gülmeye başladı, o kazakları hayal ettiğini görebiliyordum. Kaşlarımı çatarak Ashton'a baktım.
"Giyerdi. Böyle el yapımı şeyler hoşuna gider." Ciddi ciddi savunmam üzerine bir süre kalakaldılar. Ama haklıydım, Cynthia ne kadar dışarıda takım, elbise, etek, şort tarzı şeyler giyse de evde bol sweatler ve kazaklar giyiyordu. Mesajlaşırken fark etmiştim.
"Tamam, sakince soracağım." Michael gülmekten neredeyse gözünden akacak olan yaşı silip bana doğru geldi ve çok ciddi bir şekilde gözlerime baktı. "Doğruyu söyle, Joy'dan kazak örmesini istedin mi?"
Koltuktaki yastığı kahkaha atan yüzüne fırlatıp ayağa kalktım ve hızla Luke'un elinden kağıtlarımı kurtararak odadan çıktım. Bunun üzerine gülme şiddetleri artmıştı. Normalde ben de bununla eğlenirdim ancak Thia'yı çok özlediğim için şu an yalnızca ona yazdığım şarkı sözleriyle baş başa kalmak istiyordum. Ya da mesaj atıp rastgele bir konudan konuşmak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thin White Lies
ФанфикKillin' me slow with the words you wrote The heart you broke, the heart you broke, yeah