Cynthia | 25 Temmuz 2018
"Şu an aşk acısı çekmem normal mi?"
Michael'ın oyuncu bir şekilde dramatize ettiği sese hepimiz gülmüştük. Tura çıkmalarına bir hafta kala evimde yediğimiz güzel bir yemekten sonra başım Calum'ın omzuna yaslı bir şekilde okuduğum hikayeleri anlatıyordum. Son anlattığım bir Niall ficiydi -Calum buna yaklaşık yirmi dakika homurdanmıştı- ve Michael da ana karakterimiz Vanessa'ya platonik olan zavallı bir yan karakterdi. Vanessa Niall'a aşık diye, saçını sarıya boyatıp "Sen sarışınları seversin." diyordu. Bunu anlattığımda herkes çok tatlı olduğunu söylemişti, benim de hoşuma giden bir sahneydi ama biraz da üzücüydü.
"Bu biraz yıkıkça." diyen Ashton'a herkes aynı anda göz devirince güldüm. Tüm hikayelerde alay edecek bir şeyler buluyordu. Az önce tam yarım saat boyunca kahkahalarla Calum ile aynı kıza aşık olduğu ve kızı kaçırmaya çalıştığı hikayeye gülmüştü. Ona biz de gülmüştük gerçi.
"Ben okurken sevimli buldum." diyerek omuz silktim. Yoğun bir sahnede olduğundan sevimli bulmuştum ancak Ashton'a da biraz hak verir gibiydim. Biri sizi seviyorsa, saçınızın renginin onun için önemli olacak en son şey olacağını düşünüyordu bir yanım.
"Bence yalnızca onun tarafından ne kadar sevilmek istediğini gösteriyor." Kaykay ona katılmadığını belli edince Ashton kaşlarını kaldırarak ona baktı. Kıkırdayarak ikisinin bir hayran kurgu hakkında ciddi bir şekilde konuşmasını izlerken omzundaki kafamı kaldırmadan Calum'a baktım. Yüz ifadesi sabit bir şekilde duvarı izliyordu, zihninde düşünce silsilesi dolaştığını neredeyse görebiliyordum.
"Ne düşünüyorsun?" diye sorduğumda gözlerini bana çevirdi. Yüzündeki donukluk biraz da olsa kaybolurken hafif bir tebessüm ederek "Giydiğin gömleğin sana ne kadar yakıştığını ve üstünden çıkarmak için sabırsızlandığımı." diye mırıldandığında elimle hafifçe ağzına çarptım. Bu hareketime gülmüştü ancak sorumu geçiştirdiğini fark etmiştim. Yine de istediği bir zaman konusunu açar diye çok düşünmedim ve çenesine bir öpücük kondurup sohbete döndüm.
Luke heyecanla az önce icat ettiği aptal oyunu anlatırken Michael asla tamamen dinlemeyip dakikada beş kere bunun ne kadar saçma olduğundan bahsediyordu. Luke ile göz göze gelip telepatik yollarla Michael'ı daha da gıcık etmeyi amaçladığımızda gülerek Calum'ın kollarından ayrıldım ve onun yanına gidip ortamı hazırlaması için çekiştirerek kaldırdım. Michael'a aynı anda dil çıkardığımızda o da gözlerini devirerek homurdanmıştı. Kahkahalar içinde oyunu hazırlarken keyfim iyice yerine gelmişti.
Bu ortamı gerçekten seviyordum.
*
Herkes gittikten sonra Calum ile etrafı toparlamaya başladık, güzel bir günün yorgunluğunu taşıyorduk ikimiz de ancak ortalığı öylece bırakamazdık. Bugün tek ev sahibiydim, Valerio ve Aria partinin birinde eğleniyorlardı. Çok sarhoş olmamalarını ve daha önceki hatalarını tekrar etmemelerini umuyordum, Valerio'nun sevgisinin ciddi olduğunu fark etmiştim ve kalbinin en yakın arkadaşım tarafından kırılmasını istemiyordum.
Bakışlarımı tabakları mutfağa götüren erkek arkadaşıma çevirdim. Önceki birkaç saat olduğu gibi sessizdi, bir yanım konuşmasını istiyorken bir yanım onu zorlamak istemiyordu; konuşmaktan zaman zaman hoşlanmadığını biliyordum. Sessizce bulaşıkları makineye dizdiğimiz birkaç dakika sonra sonunda boğazını temizleyerek aklına takılan şeyleri dökeceğini belli etmiş oldu.
"Thia..." dediğinde olabildiğince rahat hissetmesini istediğim için yumuşak bir sesle "Efendim, bebeğim?" dedim makineyi bırakıp kalçamı tezgaha yaslayarak.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thin White Lies
FanficKillin' me slow with the words you wrote The heart you broke, the heart you broke, yeah