19

12.2K 1.1K 1K
                                    

MERHABAAAAA👋👋

erken geldik bu sefer, fark ettiniz mi🙃

dedim ki madem erken kalkmısım -normalde aksam 5 6 gibi uyanan bir ayıyım-
neden bölüm yazmıyprum dedim?? AMA YAZARKEN CANIM ***** CEKTI (spoi olmasın diye sansür hehe)

bu bölüm biraz daha jeongguk'un duygularını ve düşüncelerini açmaya çalıştım🤔değişiminin artık hayatını ele geçirmesi onu birazcık etkiliyor fakat bunu umursamamayı öğreniyor sanki☺ demek istediğimi anlayacaksınız okuyunca✊

VEE playlist(??) yaptım bu fik icin... bakın olur mu sarkilar icin tesekkür ederim herkese😢-listede ltb yokmus ama... sonradan fark ettim ve bi baktim bts yok☺

bu bölüm yine aşkım jeon-ggukin için💘

iyi okumalar💘

-

Aşık olmak.

Elimdeki günlükle bir saat kırk iki dakikadır haşır neşir olmamı sağlayan o garip his, beni şaşırtmaya devam ediyordu.

Aslında ne olduğunu anlamamıştım, günlerden cumartesiydi, tüm hafta sakin devam eden hayatımızdan sıyrılıp cumartesi günü evde kalmıştık ve ben de uzun zamandır elime almadığım mavi defterimi aralamış, bir şeyler yazmaya başlamıştım. Hayatımda dışarıdan bakıldığında köklü değişiklikler olmasa bile kendi içimde bir sene önceki Jeongguk ile o kadar yabancılaşmıştım ki, bunu somut olarak fark etmek beni şaşırtmıştı. Namjoon hyungla görüştüğümüz zamanlarda da söylerdi hep, evet, yine de başkasının söylemesiyle kendi farkındalığım bir olmuyordu.

Elimdeki kalem aklımdaki birkaç cümleyi daha yazmaya çalışırken telefonumun yatakta titreşmesiyle cümlemi yarıda bırakıp sağ elimi yatakta ileri uzattım ve telefonumu aldım. Ekrandaki isim az önce yaşadığım duygusal farkındalıktan sonra birkaç saniye boş boş bakmama neden olsa da hafifçe boğazımı temizleyip aramayı cevapladım ve telefonu sol kulağıma yerleştirdim. Sağ elimde tuttuğum telefonu sol kulağıma neden yerleştirdiğimi bilmiyordum, sol elimle tutmaya devam ettiğim telefondan gelen seslerle gülümsedim.

"Jeongguk?"

"Efendim?" Sağ elim tekrar kalemimi tutmaya başlarken defterimin yarım kalmış sayfası açıktı hala, boş kalan alt kısımlara minik karalamalar yapmaya başladım çok da farkında olmadan.

"Güzelim, ne yapıyorsun?" Arkadan gelen gürültü beni şaşırtmıştı, tüm gün evde olacağını söylemişti dün konuştuğumuzda ama Yoongi hyungun tek başında bu kadar ses yapması imkansızdı.

"Hiç," dedim defterimdeki kelimelere bakarken. "Oturuyorum öyle. Sen ne yapıyorsun?"

"Annemler çağırdı, onlara geldik." Kaşlarım alnıma doğru yavaşça yükseldi. Bu o kadar sesin sebebini açıklıyordu işte. "Namjoon hyung yarım saattir senden bahsediyor, özledim ben de, arayayım dedim."

Kısık sesle gülüp kalemi elimden bıraktım ve gerindim. "Ne diyor hakkımda?" dedikten sonra da esnedim. Bir anda uykum gelmişti, aslında daha yeni uyanmış sayılırdım.

"İyi şeyler diyor, bence. Birkaç ay önceki çocukla aranda dağlar kadar fark olduğunu söyledi. Ona kalırsa onun üstün doktorculuk yetenekleri sayesinde, tabii."

Az önce defterime yazdığım cümlelere baktım, bir şey demek istemedim. Namjoon hyung bana en çok yardım eden ve tavsiyelerine güvenerek hareket ettiğim kişilerden biriydi, benim için en etkili olanıydı elbette, ne dediyse bu zamana kadar karşı çıkmamıştım ve bunun hep beni mutlu eden, kendimi dış dünyaya daha fazla açmamı sağlayan şeyler olduğunu fark ettiğimde de artık sözlerini iyice benimser hale gelmiştim.

louder than bombs | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin