MERRRRAAAABBAAAA 🖐🖐🖐🖐
nasılsınız bakalım evdesinizdir umarım?? ben köyde olduğum için -ve kimse yok- rahatım... pek etkilenmedim yasaktan 😝 normalde de dışarı çıkmayı sevmeyen biri olduğum için oturup fic yazıyorum işte✊
kardeşim (6.5) sayesinde yazıyorum bu bölümü... çilek yiyordu ve kokusu çok güzel dedi??? bir anda atlayıp EVET diye bağırasjm gelmedi değil ama yapmadım tabii... m*l bir ablası olduğunu şimdiden öğrenmesin 😛😛
ve ve veee bu fici bozmak istemediğimden instagram şeylerini buraya atmayacağım twitter hesabımdan bakabilirsinizz 🐰
ficte görmek istediğiniz bir şey varsa yazabilirim... kaos bitince meydan taekookun nasıl olsa 😝 (kaos var dedim yine muckmuck yaptılar nasıl kaos bu)
yine yorum istiyorum ben :(:(
veveve bu bolumu twitterda bu bolume yb geldi diye sevinen bir minnosa(benden buyuk olman umurumda degil??) ithaf ediyorum luvante
iyi okumalar 💞💞⭐⭐🍓🍓🐰🐯
-
so i hope you know,
you're like the only reason i'm emotional-choi yeonjun, song cry
-
"Jeongguk, artık kurabiye yemeyi bırakır mısın?"
Namjoon hyungun konuşmasıyla ağzımdaki ve elimdeki kurabiyeyle ona baktım, iki elimde de birer tane, ağzımda ise ağzıma sığdırabildiğim kadar vardı. Ona baktığımda derin bir nefes alıp kafasını sağa ve sola salladı.
"Ya da ye, tamam. Ama bil ki bir daha getirmeyeceğim."
Ağzımdaki kurabiyeleri hızlı hızlı çiğneyip -bu çenemi biraz yormuştu- elimdekileri yemeden önce konuştum.
"Seokjin hyung zorla getirmeni sağlıyor zaten hyung, sen kendi isteğinle getirmiyorsun ki."
Bana masasının ona göre sağ üst, bana göre sol alt kısmında duran peluş pengueni yavaşça attı, alnımın biraz sağ kısmına çarpıp kucağıma düşen peluş oyuncağa baktım. "Çocukları böyle mi kandırıyorsun, hyung?"
"Hayır, senin için getirdim." dediğinde dudaklarımı büzerek ona baktım, saçlarımın arasından. Bana gülüp bilgisayarına bakmaya başladı, bana kalırsa orada şu kartları dizme oyunundan oynuyordu ama bunu düşünmedim çok fazla, kurabiyeleri yemeye devam ettim.
Dün okulda yaşanan olaylardan sonra -en sonki, Taehyung'la yaşanan şeyler de dahil- Jimin arayanın annem olduğunu, telefonlarımı -aslında telefonu değil, aramaları demem lazımdı, gittikçe Taehyung'a benzemeye başlıyordum- açmadığım için endişelendiğini ve bizi akşam yemeğine beklediğini söylemişti. Tabii, bizi öyle gördüğünde on iki dakika kendine gelememesi ve en sonunda Yoongi hyungun ona 'bu çocuk daha neler yapacak, o zaman da mezara girersin artık' demesi üzerine ağlama numaraları yaparak -hem gülüyor, hem ağlama sesi çıkarıyordu işte, Jimin'i tanıyordum artık- bana sarılmıştı. Bana sarılmasına şaşırdığım anlarda da bir şeyler demişti ama anlamamıştım. Jimin bana pek sarılmazdı, ben istemezdim. Özellikle haberim olmadan sarılması beni fazlaca gererdi -midem kasılırdı, bu gerilmekti bana göre- ama o anda çok düşünmeden onu nazikçe kendimden uzaklaştırmıştım. Garip bir andı, daha sonra da Taehyung'a ve Yoongi hyunga veda edip eve gelmiş, biraz dinlenip -dinlenmekten kastım tamamen oyun oynamaktı- annemlerin evine gitmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
louder than bombs | taekook ✓
Cerita Pendek[🍓🌟] "...ben, jeon jeongguk, insanların normal kalıbını reddedip kendi düşüncelerimde çilek kokulu kim taehyung'u çok sevmiştim. her ne kadar onu sık sık üzsem de onun da beni sevdiğini gözlerindeki yıldızlardan anlıyordum..." -jeon jeongguk'un gü...