merhabaaa👋👋
minik bir değisiklik yaparak taehyung'un bakış açısından yazdım🙃 umarım seversiniz🤐
iyi okumalar💖
-
Jeon Jeongguk. Benim minik, kocaman gözlü, derin düşünceli, şeftali kokulu bebeğim. Yeri geldiğinde oyun arkadaşım, yeri geldiğinde oturup sohbet ettiğim akıl hocam, yeri geldiğinde artık iyice alıştığı öpücükleriyle beni kutsayan sevgilim.
Okula geldiği ilk sene, bundan iki buçuk sene önce, kütüphaneyi keşfetmeye çalışırken görmüştüm onu. Kocaman açtığı gözleriyle etrafa bakınıyor ve yanındaki Jimin ile konuşuyordu. O zamanlar şimdiye göre daha kısa olan saçlarının önüne gelmesinden kafasını sallayarak kurtuluyordu, konuşurken ortaya çıkan gamzeleri çok tatlı duruyordu ve ben, istemeden ona oracıkta düşüvermiştim. Daha sonraki günler de tesadüfen hep karşılaşmıştık, o beni görmese de ben onu hep görmüştüm. Yemek yerken, Jimin'i sinir ederken, hocalarla konuşurken, kafeteryada bir şeyler alırken ve Jimin'le dans ederken. Hep izledim, takip etmesem bile evren onu hep bir şekilde karşıma çıkardı ve ben günler geçtikçe ona daha çok kapıldım, konuşmak istedim, yapamadım, başkalarıyla olan konuşmalarını dinledim. Yoongi birkaç kez bana gaz verse de olmadı işte, kendimi yetersiz bulmuyordum belki ama bir şeyleri eksik gördüğüm kesindi.
Sonra, işte, sakarlığıma teşekkür ettiğim o gün yaşandı. Yoongi'nin beni ittirmesiyle gerçekleşen o sakarlık bana kocaman bir kalp kazandırmıştı, kendimi ait hissettiğim kolların arasında bulmamı sağlamıştı. Sonradan Yoongi'ye bunun için yemek ısmarlamıştım ama değerdi elbette, Jeongguk için her şeye değerdi.
"Yıldızım,"
Tam yanında hissettiğim beden ve dirseğime dokunan nazik parmaklarla elimdeki fincanın çilek desenlerini izlemeyi bırakıp Jeongguk'a baktım, bana çok güzel bakıyordu, gerçekten, onun bakışlarının karşısında elim ayağım titriyor, beynim kısa devre yapıyordu ve ben, sadece onu izleyebilirdim.
"İçeri geçelim mi?" dedi benden ses çıkmadığında. Yanımdaki sandalyede oturan Jimin telefonuyla ilgilenmeyi bırakıp bize baktı.
"Aileyle tanışma faslı mı geliyor yoksa?"
Jeongguk gözlerini ona çevirip burnunu kırıştırdı. Minik dudakları bu hareketiyle öne doğru büzülürken istemsizce dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Ben gitsem iyi olacak sanki," dedim. Jeongguk'un gözleri bana çevrildi tekrar, ellerimi kahve dolu fincana daha çok sararak yine çilekleri incelemeye başladım.
Ailesiyle tanışmaktan kaçmıyordum, sadece Jeongguk bunu isteseydi şimdiye kadar yapardı ve bugün buraya ondan habersiz gelmiştik sonuçta. Hala istemiyor olabilirdi, onu zorlayamazdım ki. Tüm akşam boyunca hem benimle ilgilenmiş, hem de diğer misafirlerle birlikte oturmuştu. Onu birazcık zor durumda bıraktığımızın farkındaydım fakat Jimin hiç umursamadan Jeongguk'un kuzenleriyle sohbet etmişti. Çok rahattı, daha önceden birbirlerini tanıdıkları çok belliydi ve onun Jeongguk'un ailesinin içinde olması, belki de, bilmiyorum, Jeongguk'un ailesi olması biraz kıskanmamı sağlamıştı.
"Neden ki?" dedi meraklı bir sesle. Fincandaki son yudumu da alıp masaya geri bırakırken ona baktım ve gülümsedim, bir sorun olduğunu düşünmesini istemezdim.
"Ben senin beni buraya getirmeni istiyorum çünkü." dedim açıkça. Jeongguk iletişim konusunda düz, düşünceler konusunda çok derin biriydi. Kimsenin aklına gelmeyecek detayları düşünüyordu, düşünürken yüzünde garip bir ifade oluyordu ve yanaklarını sıka sıka sevesim geliyordu o anlarda. Bunun sonu yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
louder than bombs | taekook ✓
Kısa Hikaye[🍓🌟] "...ben, jeon jeongguk, insanların normal kalıbını reddedip kendi düşüncelerimde çilek kokulu kim taehyung'u çok sevmiştim. her ne kadar onu sık sık üzsem de onun da beni sevdiğini gözlerindeki yıldızlardan anlıyordum..." -jeon jeongguk'un gü...