İnanç, elleri arasındaki küçük su topunu bana doğru yöneltirken Hans, ''Bir kez daha dene. Bu sefer daha iyi odaklanmalısın,'' dedi, motive edici bir tonda. Hans ve İnanç karşımda dikilirlerken ben, yerde, çimenlerin üzerinde bağdaş kurmuştum. Toprağa temas etmenin beni daha rahat hissettireceğini düşünmüştüm fakat işler pek de beklediğim gibi gitmiyordu.
Derin bir nefes alıp odaklanmaya çalıştım. Havada asılı duran küçük, berrak su topuna doğru ellerimi kaldırdım ve gözlerimi yumdum. Yapmam gereken tek şey pozitif enerjinin yerini yenisiyle değiştirmek, bu sayede de suyu aleve dönüştürebilmekti. Lafta kolaydı ancak daha önceki alıştırmalarıma nazaran kolay olan bu adımı doğru düzgün gerçekleştiremiyordum. Sorun neydi anlayamıyordum, içimde bir şeyler eksik kalmış gibi hissediyordum; bu, güçlerimi etkiliyordu ve bunu onlara nasıl açıklayacağımı bilmiyordum.
Kaşlarımı çatıp kendimi kasarak tekrar ve tekrar denedim. Su topu, ateşe dönüşmemekle kalmayıp havada patlatılmış su dolu bir balon gibi bütünlüğünü bozdu, patladı ve çimenlere düşen damlalar etrafa sıçradı. Yüzüme çarpan damlaları elimin tersiyle silerken köreldiğimi düşünmeye ve özgüvenimi kaybetmeye başlamıştım.
Geçen bu altı ayda duygularım gibi güçlerim de tek bir seyirde ilerlememişti. Duygularıma oranla daha az sapmalar yaşasa da bu şekilde devam etmemeliydi. Güçlerimin beni ne zaman yüz üstü bırakacağını kestiremeyişim benim için bir dezavantajdı. Mermisinin ne zaman biteceğini ya da ne zaman sekteye uğrayacağını bilmemek üzerimdeki baskıyı artırıyordu. Bununla beraber İnanç da asla susmak bilmiyor, kendime olan küçücük kalmış inancımı yerle yeksan ediyordu.
''Yapman gereken tek şey suyu ateşe dönüştürebilmek,'' dedi, İnanç, sabırsızca. ''En başa dönmüşüz gibi hissediyorum. Neden bir türlü beceremiyorsun?''
''Hiç yardımcı olmuyorsun,'' dedi, Hans, İnanç'a doğru. Derin bir nefes alıp sakin kalmaya çalışarak ''Deniyorum,'' dedim. İnanç birkaç adımla tam önümde durarak ''Yeterli değil,'' dedi. ''Altı ay geriye gittik sanki! Bir kullanıyorsun bir kullanamıyorsun, ne yapmamız gerekiyor? Paşa gönlünü hep hoş tutabilmemiz için ne yapmalıyız ki aciz ruhun tatmin olsun da şu elementleri kullanabil artık!''
''İnanç,'' dedi, Hans, sert bir sesle uyararak. Zoruma gitmesine rağmen olgunluk göstermeye çalışarak yutkunmadan önce ''Haklı,'' dedim. ''Yeterli değil, yeteneklerimi istediğim kadar kullanamıyorum. Bir türlü olması gerektiği gibi gitmiyor bir şeyler.''
''Yorulmuş olmalısın,'' dedi, Hans, anlayışla. ''Dinlenelim ve bugünü iptal edelim.'' Derin bir nefes alıp gözlerimi sıkıca yumdum. Başıma inceden bir ağrı yerleşmişti. Elimi alnıma götürme isteğiyle dolup taşarken kendime engel oldum. İnanç'ın tek bir sıkıntıya gelmediğimle ilgili boş boğazlık yapmasına izin vermek istemiyordum, başımın ağrıdığını belli ederek. ''Aslında,'' diye mırıldandım, gözlerimi açarken. ''Aklım sürekli Abigail'de. Herhangi bir haber var mı?'' diye sordum, merakla. Söylediklerim yalan içermiyordu, uzun süredir içimde bitmek bilmeyen bir kaos vardı. Ailemi kaybetmenin acısıyla yaşamayı öğrenememişken – öğrenmek de istememişken – sevgili annemin babamı öldürtmesi üzerine kardeşimden de ses soluk çıkmaması her daim aklımın bir köşesinde bulunan can yakıcı, keyif kaçırıcı – ki son altı ayda herhangi bir keyif çatabildiğim söylenemezdi – olaylar örgüsüydü. Aklımın bir yerinde her daim bulunuyordu, bunların ağırlığı, taşıyamadığım kederime ağırlık katıyordu. ''Hayır,'' dedi, Hans, ümitsizlikle. ''Abigail'den herhangi bir haber alamıyoruz, yeryüzünden silinmiş gibi.''
Onun olumsuz geri dönütü beni daha da mutsuzlaştırırken iç çektim. Başımın ağrısı şiddetlenmeye başlamıştı. ''Abigail'in bunu yaptığına inanamıyorum,'' dedim, parmak uçlarımı şakaklarıma uzatıp orayı ovarken. ''Neden inanamıyorsun?'' dedi, İnanç, umursamaz bir tonla. ''O, her zaman böyleydi. Kendi çıkarını düşünen, istediğini almak için her yola başvuran bir şımarıktı; şaşırmanı gerektirecek herhangi bir konu mevzu bahis değil.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Element: Denge (Kitap Oldu)
FantasyElement Serisinin Devamı, 2. Hikâye Yirminci yaşının kendisine bolca güzellikler getirmesini dileyen Claire, karşılaştığı korkutucu doğaüstü olayları bir mantığa oturtmaya çalışırken kendisini bu olayların merkezinde bulduğunda kim olduğunun sonunda...