Merhabalar öncelikle! Özel bölümlerimizi yayımlarken gerçekten çok heyecanlı olduğumu ve hoşuma giderek yazıp paylaştığımı belirtmek istiyorum. Birkaç bölümü art arda 'Claire'in Günlüğü'nden yazılarla paylaşmayı hedefliyorum. Eğer bir sıkıntı çıkmazsa sanırım ikinci serinin kapanışı çoook yakın. 🤭❤️
Hepinizi öpüyorum! Görüşürüz! ❤️
(20 Kasım 2019)
Üzerinden yeterince zaman geçti mi bilmiyorum, bunları yazmamın herhangi bir mantığı olmadığının farkındayım ancak başkalarıyla hislerimi paylaşmanın bir yararı dokunmadı bana. Önce kendi içimde bir şeyleri yoluna koymalıyım, daha fazla aynı hatayı yapamam, daha fazla insanları çıkmaz sokaklarımın karanlığında boğamam.
Elime bu kalemi almamın, aklımdakileri ve olanları birkaç kâğıt parçasına dökmemin sebebi aklımı yitiriyor gibi hissetmem. Her şeyin iyiye gittiğine dair kendimi daha fazla kandıramam. Yaşananları artık eskisi gibi net hatırlayamıyorum ama hatırlamam gerektiğini biliyorum. Zihnim karışık, ne yaptığımı ya da bu saatten sonra ne yapacağımı kendime sorduğumda karşılığında koskoca bir sıfır alıyorum.
Bu zamana kadar hiç günlük yazmadım, benim tarzım değildi. Bir gün ortaya çıkmasından ve duygularımın insanların alay konusu olmasından endişe duyardım hep. Hâlâ öyle.
Açıkçası yazacağım pek bir şey de yoktu hayatımda. Sıradan bir hayat sürmüştüm, küçükken akranlarım ve aileleri tarafından zorbalık görmüştüm; yine de muhteşem bir aileye sahiptim. Onları canımdan çok sever, sahip olduğum hayattan mutluluk duyardım. Sonra büyüdüm, fikirlerim gelişmeye başladı, bulunduğum ülkeden iğrendim. Bize hükmeden, bizi köleleştiren saraydan nefret ettim. Komik, şimdiyse bu satırları bu sarayda bir prenses olarak birkaç parça kâğıda not alıyorum.
Ne yapacağıma karar verdiğim gün bunun adına çalışmış, hemşirelik bölümünü kazanmaya adamıştım kendimi. Perspeca'da üç adet üniversite vardı. Biri merkezdeydi, Taçkent'e yakındı: Leah, orada öğretim görmeye başlamıştı bu yıl. Bir diğeri Perspeca'nın batısında kalıyordu. Sonuncusu ise benim okulumdu: Gizemli bir ormanlık alanın yakınında bulunan, eskiden cadılara ev olmuş tarihi bir binaydı. Burada hemşirelik okumaya başlamış, iki yılımı böylece geçirmiştim.
Her şey basitti, içi boş bir hayat hikâyesi. Sonrasında her şey değişti. Eva'yı ilk kez rüyamda gördüğümde hayatımın bambaşka bir şeye evirileceğini hiç sanmamıştım. Sadece bir kâbustu, daha fazlası olmamalıydı ama olmuştu. Eva'yı gerçekte de görmüştüm, doğum lekemi dikkate değer bulmuştu. Bunları birleştirmeyi başlarda hiç düşünmedim. Buna hakkım da vardı, efsaneden bihaberdim. Öylece yitip gitmiş bir kaçık hikâyesiydi. Bir mit olma yolunda emin adımlarla ilerliyordu. Gerçek olduğunu bilmiyordum, dediğim gibi daha önce duymamıştım bile. Hemen ardından Aiden'ı tanıdım, sıradan hayatıma sıradan bir giriş yapmıştı; Kütüphanede öylece karşılaşmıştık; sıradan, sevimli, ilgi çekiciydi. Abartılı bir yanı yoktu, bu yanından etkilenmiştim sanırım. Bu yüzden onu hayatımın tam anlamıyla dışında tutamadım sonraki karşılaşmalarımızda. Daha fazla içeri girmesine izin verdim, ona sınır koymadım koyduğumu düşünsem de. Bunda Aiden'ın telkin etkisi çok yüksekti tabii ki, sahip olduğu yeteneğini üzerimde kullanmıştı.
Nihayetinde Eva ile Aiden arasındakileri çözmeye çalışırken buldum kendimi. Bu sırada bedenim değişiyor, yıllardır sahip olduğum farklılık mutasyona uğruyor, aşina olduğum her şeyin sonu bambaşka kapılara açılıyordu. Sakin kalmak, akıl sağlığımı korumak için çok çabaladım bu deli tiyatrosunda. Aiden da benden habersiz bana yardım etmişti zihnimle oynayarak. Ona bunu yaptığı, özelimi istila ettiği için ne kadar kızsam da olan buydu.
![](https://img.wattpad.com/cover/219072874-288-k520558.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Element: Denge (Kitap Oldu)
FantasyElement Serisinin Devamı, 2. Hikâye Yirminci yaşının kendisine bolca güzellikler getirmesini dileyen Claire, karşılaştığı korkutucu doğaüstü olayları bir mantığa oturtmaya çalışırken kendisini bu olayların merkezinde bulduğunda kim olduğunun sonunda...