On Beşinci Bölüm

385 35 28
                                    

Eva, titremesi kesilmeyen vücudunu zar zor hareket ettirerek basamaklara doğru eğilip destek aldı, yere oturdu. Dişleri, o engel olmaya çalıştıkça daha çok birbirine çarpıyor, derin derin nefesler alıp veriyor, bulanıklaşıp netleşen görüşüyle gözlerini kısarak etrafında olup bitenleri kavramaya çalışıyordu. Elini boynuna atıp yeniden yokladı, ümitsiz bir beklentiyle. Orada yoktu, kaybetmişti, ne zaman kaybettiğini bile hatırlamıyordu. Bir eliyle zangırdayan çenesini tutmaya çalışırken diğer eliyle de artan vücut ısısından ötürü yüzünden boşalan terleri silmeye çalışıyordu.

Sabredip ataklarının geçmesini beklerken vücuduna ağrılar saplanmaya başlayınca dudakları arasından kaçan iniltilere mani olamadı. Vücudu öne doğru bükülürken bir öne bir geriye sallanmaya başlamıştı. İç çeke çeke acı dolu mırıltılarının sesi yükseldiğinde odanın kapısı aralandı, yüzlerindeki endişe ve tedirginlikle odanın eşiğinde önce Natasha ardından Anastasia belirdi. İçeri girdikten sonra temkinli bir şekilde arkalarından kapıyı kapattıklarında Eva, çektiği acıları belli etmemeye çalışarak sırtını onlara döndü ve yüzünü onlardan sakladı. ''Eva,'' diye seslendi, Natasha, tedirginlikle. Kalın paltosunun altından çıkardığı işlemeli metal kabı parmaklarıyla sıkıca kavradı, arkadaşına doğru sakin adımlarla yaklaştı. ''İstediğin şeyi getirdik.'' Eva, elini zorlukla uzatıp geriye sallayarak yeri işaret etti. Natasha, ikiletmeden Eva'nın oturduğu basamağa yaklaşıp hemen arkasına kabı bıraktı ve tedirginlikle arkadaşının omzuna doğru uzandı. Arkadaşının titreyen vücuduna dokunduğu an Eva, sertçe elini itti; kendini yana doğru kaydırdı. Natasha, kocaman açılmış gözleriyle geri çekilirken Anastasia, araya girdi: ''Hiç iyiye gitmiyor, Eva,'' dedi, aynı endişeyle. ''Bekleyeceğim,'' dedi, sallantılı çıkan sesiyle, Eva. Birbirine çarpan dişlerini sıkıca birbirine bastırıp karşısındaki duvara düşmanıymış gibi bakarken ''Geçecek. Bekleyeceğim,'' dedi.

''Son üç haftadır aynı şeyi söylüyorsun, Eva. Değişen tek şey bu krizlerin artarak devam etmesi oldu. Meclis sessizliğini gördükçe bir şeylerden şüpheleniyor, yakında burayı da basarlar,'' dedi, Natasha. Sesinde çınlayan korku Eva'nın yerle yeksan olan sinirlerini daha fazla yıprattı. ''Korkuyorsan,'' dedi, titreyen fakat tehditkâr bir sesle. ''Git.'' Natasha, Eva'nın inatçılığını ve gözü karalığını her daim takdir etmişti ancak o an yaşadıkları durumda Eva'nın böylesine kimseyi dinlemeden burnunun dikine gitmesi onu tedirgin ediyordu. ''Öyle demek istemedim-''

Eva, sesinin tonunu yükselterek kızgınlıkla lafını böldü: ''O halde sus!'' Başını kaldırdı ve titreyen çenesini ileri geri oynatıp kendini rahatlatmaya çalıştı fakat duyduğu acıdan kurtulmanın bir yolu yok gibiydi. Tüm bedeninin hem yandığını hem üşüdüğünü hissediyordu. İçinde bir şeyler parçalanıyor gibiydi. Ağrı her saniye farklı bir bölgeye saplanıyor, nefes aldırmıyordu. Eva, arkasına dönmeden parmaklarını ardına uzattı ve yeri biraz yokladıktan sonra parmak uçları soğuk metale değince sıkıca kavrayıp avucuna aldı. Metal kabın kapağını açtığı gibi burnuna kan kokusu doldu. Mide bulantısıyla yüzünü ekşitirken kapağını kapatıp titreyen ellerinden ötürü kanın dökülmesine engel olmaya çalıştı. Son çare olarak bunu içecek ve sağlığına kavuşacaktı fakat kendinden de bir şeyler feda etmek zorunda kalacaktı. ''Belki de,'' diye mırıldandı, Anastasia, ellerini ovuşturarak Eva'ya doğru yaklaşırken. Birkaç adım attı ve basamakların önünde durup arkası dönük olan arkadaşının titreyen vücudunu inceledi. ''Belki de ayini yapmalıyız.'' Eva'nın gözleri dehşetle açıldı. Başını korkuyla iki yana sallarken ''Hayır,'' diye mırıldandı. Bakışları tek bir noktaya odaklanıp daldı, gitti. Gözlerinin önünden film şeridi gibi geçen anıları korku sarmaşıklarını tüm vücuduna sarıyor, acısına acı katıyordu. ''Hayır!''

Eva'nın korku dolu bağırışı Natasha ve Anastasia'da geri adımlama isteği oluşturdu ve Eva'dan biraz uzaklaştılar. Eva, transa geçmişti sanki; kendi kendiyle konuşur gibi ''Hayır,'' diye mırıldanıp dururken bakışlarını elindeki metal kaba çevirdi. Tereddüt etmeden kapağını açarken ''Bir daha hiçbir güç bana o ayini yaptıramaz,'' dedi ve beklemeden metal kabı dudaklarına götürdü, kanı içmeye başladı. Kanın tadı ağzında metalik, acı bir tat bırakırken tüm kabı bitirip yan tarafına doğru fırlattı. Kendini hazırlıklı tutmaya çalışarak belirtilerin yavaş yavaş solmasını ve kaybedeceği organının hangisi olacağını büyük bir korkuyla beklerken aklında anıları canlanıyor, aynı şeyleri yeniden yaşıyormuş gibi hissediyordu.

Element: Denge (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin