İkinci Bölüm

1K 71 38
                                    

Herkese merhaba! Bölüme geçmeden önce bana tertemiz kalplerinden kopan, benim için çok değerli, emek içeren minnoş kitap kapakları hazırlayan NotMilayk ve fatma1nan'a çok teşekkür etmek istiyorum. Hazırladıkları harika şeylerin bir kısmını burada, bir kısmını da ilk kitapta bölüm olarak paylaşacağım. Ben gördüğümde bayıldım! Sizler de bakmak isterseniz küçük, birkaç parmak tıkıyla ulaşabilirsiniz. Bence bakın! Hepinizi seviyorum, iyi okumalar! ❤️❤️











ALTI AY ÖNCE

20 Nisan 2019

Yüreğimin ortasına düşen korla annemin ve babamın musalla taşındaki tabutlarına baktım. Ne söyleyeceğimi, ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. İçimdeki yangını kelimelere sığdıramazdım. Kaldı ki bunların hiçbirinin gerçek olduğuna inanmak istemiyordum.

Omuzlarda mezarlığa bir güruh insanın yardımıyla taşınan tabutlar sanki benim ailemin değil, başka birinindi. Gerçek öylesine acı vericiydi ki kabullenemiyordum. O küçük tabutların içinde annemin ve babamın kefene sarılı bedenlerinin bulunduğuna inanmıyordum. Onlar hiç gitmemiş gibi geliyordu. Eve döndüğümde onları bulacağımı biliyordum. Annem güzelce yemekler pişirmiş olacaktı, babam anneme sofrayı kurmasında yardım edecekti. Ben ise okuldan eve dönecek, ikisine de koşup kocaman sarılacaktım. Başımı iki yana salladım, hayır, hiçbiri gerçek değildi. Bu tabutlar benim anne ve babamın değildi.

Ağlamaktan kızarmış ve şişmiş gözlerimle, tabutları yere indirip çukuru kazmaya başladıklarında en arkada durdum. Bir süre olanları izledim, insanların suratlarını inceledim. Bir köşede annemin akrabaları, diğer köşede babamın akrabaları, onlar için mezar çukuru kazan komşularımız... Herkes buradaydı. Tüm tanıdıklarımız, hatta bölümümden çoğu insan buradaydı. Breanna bile gelmişti. Bana baş sağlığı dileyip ilk defa emin olduğum bir samimiyetle sarılmıştı. Kâbus görüyordum. Breanna'nın bana samimi davranması bile yetiyordu, tüm bu olanları kabullenmek istemeyişime.

Omzuma bir el dokununca irkildim. Başımı refleksle ardıma çevirdim. Alice, kızarmış gözleri ve ağlamamak için kendini tuttuğunu gösteren titreyen dudaklarıyla bana üzgünce bakıyordu. Onun solmuş yüzüne daha fazla bakmak istemiyordum. Başımı önüme çevirdim. Eğer ona bakarsam öldüklerine inanacaktım. İnanmak istemiyordum. Beynim bunları kabullenmeyecekti. Omzumu silkerek Alice'in elinden kurtuldum. Başımdaki siyah şalı düzelterek yüzümün yanlarını örtmesine izin verdim, böylece yanımda duran kimsenin yüzünü görmek zorunda kalmayacaktım. Bir nevi at gözlüğümdü şalım. Ağlamaktan çatallaşmış sesiyle, ''Claire,'' dedi, Alice. Onu duymazlıktan geldim. Başımı dikleştirip etrafı inceledim.

Sol tarafta teyzelerimden biri baygınlık geçiriyor, bir diğeri yere kardeşinin yanına çöküp kardeşini ayıltmaya çalışırken kendini parçalaya parçalaya ağlıyordu. Eniştelerim hem kuzenlerimle ilgileniyor hem de eşlerine yardımcı olmaya çalışıyorlardı fakat onlar da kahrolmuştu; hepsinin gözleri şiş, bakışlarındaki ışıltı kayıp, yüzlerindeki renk solgundu; sağ tarafta uzun süredir görmediğim babaannem sakat ayağına rağmen çocuklarının – babamın kardeşlerinin – desteğiyle ayakta durmaya çalışıyordu. Farklı bir dilde ağıt yakıyor, dövünüyor, amcalarımın işini zorlaştırıyordu. ''Beni de gömün oğlumun yanına!'' diye acıyla haykırıyordu. Amcalarım üzüntülerini bastırmak için şekilden şekle giriyor, bir yandan da babaannemi zapt etmeye çalışıyordu. Komşularımızın eşleri çukuru kazdıkça kazıyor, diğerleri de ağlayıp sızlanıyordu. Hava boğucu, kasvetli, acı doluydu. İnsanın üzerine çöküyor, daraltıyor, kalbini karanlığa gömüyordu. Hiç kesilmeyen bağrışmalar ve ağıtlar altında tek bir kolonya şişesi iki taraf arasında mekik dokuyordu. Anne tarafım ve baba tarafım birbirlerini sevmezlerdi. Neredeyse hiç görüşmez, birbirlerine bulaşmamak için kendilerini tutarlardı. Bu günde bile asla barışmayacaklardı. Bu yüzden kutuplaşmışlardı.

Element: Denge (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin