Altıncı Bölüm

624 56 10
                                    

Elimdeki serumu hastada açtığım damar yoluna takarken gülümseyerek ''Daha iyi hissedeceksiniz, korkmayın,'' dedim, sevimli tutmaya özen gösterdiğim bir sesle. İşimi bitirdiğimde altmış iki yaşındaki hastanın suratını gülümseyerek inceledim. ''Yatağınızı yükseltmemi ister miydiniz?'' diye sordum. Kadın gülümsedi ve yüzündeki kırışıklıklara derinlik kazandırdı. ''Olur,'' diye mırıldandı. Yatağın yanındaki kumandadan yatağın sırt kısmına denk gelen yeri yükselttim, yatak yavaş yavaş yukarı kalkarken kadın tekrar konuştu: ''Televizyonu açar mısınız?'' diye sordu. Gülümsemeye devam ederken ''Elbette,'' dedim. Yatağı yeterli yüksekliğe ulaştırıp kumandasını bırakırken ilerleyip yatağın önünde duran küçük, uzun bacaklı masadan televizyonun kumandasını aldım ve televizyona yöneltip tuşladım. ''Hangi kanalı açayım?''

''Etv, son zamanlarda ülkede sular durulmuyor.''

Kaşlarımı kaldırıp merakla yaşlı kadına döndüm. Uzun süredir kendi iç dünyamdan ve cadı avlarından televizyona vakit ayıramamıştım. Annemin yaptıklarını da umursamamaya ant içmiştim çünkü tek bir soru sorduğum an heyecanla peşimde dolanıyor, ülke yönetimi konusunda başa geçmem için başımın etini yiyordu. Yeterinden fazla sorumluluğum vardı. Bir de üzerine böylesine büyük bir işi üstlenmek, sahte ve şatafatlı bir hayatta tıpkı bu hayat kadar sahte ve şatafatlı olan insanlarla aynı odada toplanıp sürekli bu konuları konuşmak istemiyordum. Ben kalender bir hayatın uzun süredir yokluğunun üzüntüsünü çekiyordum. Eski hayatıma dönmek için çabalıyordum fakat bunun için fazlaca geç ve eksik kalmıştım. ''Neler oluyor ki son zamanlarda?'' Kadın şaşkınlıkla bana bakarken dünyada değil de uzayda yaşıyormuşum gibi hissettim. ''Ah, siz gençler,'' dedi, suratını buruştururken. ''Elinizdeki telefonlardan vakit mi buluyorsunuz haber izlemeye? Ancak sevgiliniz, eşiniz, dostunuzla keyif çatıyorsunuz.''

Yaşlı kadının birden çıkışmasına sinirlenmek yerine alayla gülümseyip önüme döndüm. Keşke böyle ufak tefek mutluluklar için hayatta olanları kaçırıyor olsaydım. Bilseydi tüm bu satranç oyununun içinde hedef alınan olduğumu, buz dağının görünen kısmının altında neler olduğunu, ne düşünürdü acaba? Korkar mıydı, mutlu olup herkesi kurtarmam için yakarır mıydı? Torunlarını çok seviyordu, sürekli onlardan bahsediyordu fakat onların da benzer yönlerinden şikâyetçiydi. Yine de elinden gelse tüm dünyaya karşı onları koruyup kollamak için her şeyi yapardı. Onları kurtarmam için dil döker miydi?

İç çektim, bunların cevabını almayacaktım; alamayacaktım da. Sorusunu sorup cevabını alabildiğim tek şey kadının torunlarına olan sevgisiydi. Ne yazık ki ne annemin ne babamın akrabalarından hiçbiri bana bu şekilde sahip çıkmamış, sevmemişti. Cenazelerinden sonra bir daha suratıma bile bakmamışlardı, görüşmemiştik. Taziyeye gelen komşularımızı, bölümden arkadaşlarımı tek başıma ağırlamış; ailemin helvasını ben kavurmuş, ben insanlara ikram etmiştim. O an bu hayatta gerçekten bir daha kimse tarafından sevilmeyeceğimi, her zaman yalnız kalacağımı hissetmiştim. Bu da benim bozuk psikolojimde geri dönüşü olmayacak bir yaraya sebebiyet verecekti neredeyse. Her şeye rağmen Alice, Aida, Aiden ve diğerleri imdadıma yetişmişti. Onlara belki de haddimden fazla kötü davranmıştım bu süreçte fakat beni her şeye rağmen yalnız bırakmayarak gerçek dostluğun ne demek olduğunu göstermişlerdi. Minnettardım her birine. Belki de onlara kulak vermeliydim, tüm bunları tek başıma çözemiyordum ancak elimde de değildi. Bunu mantığıma çok önceden kabul ettirmiş olsam bile duygularım daha ağır basıyordu. Onlara ket vurmadıkça da düşündüğüm her şeyi birer savunma mekanizması olarak görüyor, kendimi aşağılıyordum. Bataklığa düşmüş gibiydim. Çıkış yolu artık çok uzağımdaymış gibi hissediyordum.

Kadın tekrar konuşarak düşüncelerimi böldü. ''Kraliçe bir kızının olduğunu daha söyledi,'' diye mırıldandı. Korkuyla gözlerimi belertip kadına doğru döndüm. ''Ne?'' dedim, yüksek bir sesle, heyecanıma yenik düşerken. '' Bağırma, kızım! Seni duyuyorum herhalde, kulaklarım gayet iyi,'' dedi, huysuzca. Kumandada Etv'nin olduğu rakamı tuşladım. Bir saniye içinde haber kanalı açılırken kumandayı yerine geri bıraktım. ''Kraliçe her an bir açıklama daha yapabilir. Kadın saatli bomba gibi,'' dedi, mırıltılarla. Kadına doğru yaklaştım ve her şeyi duyabilmek için iyice sokuldum. ''Yılların acısını çıkarıyor sanki. Ee, kocasını gömüp zorla alıkonulduğu yerden çıkınca bunca zamanın yalnızlığı çenesine vurdu.''

Element: Denge (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin