Final - Birinci Kısım

356 34 40
                                    

Ne yapacağımı bilemeden öylece dikildiğim şaşkınlık anımın ortasında beni kolumdan çekerek camdan uzaklaştırdı Aiden. Dehşetle sonuna kadar açılmış gözlerimi dışarıdan ayıramıyordum, camda etrafı sarmaya başlayan alevlerin ışığı oynaşıyordu. Koşup evin ışıklarını söndürdü. Yanıma gelip elini koluma yerleştirdiğinde elektrik akımına kapılmış gibi titredim. Aklımda o an güvenliğinden korktuğum yalnızca iki kişi şekilleniyordu: Biri üst katta, benim odamda her şeyden habersiz uyuyan Bengi; diğeri ise o an başına ne geldiğini bilmediğim Alice. Korku dolu bakışlarımı Aiden'a çevirdim. ''Bengi,'' dedikten sonra normal bir zamanda kendimden beklemeyeceğim bir hızla üst katın merdivenlerini tırmandım. Aiden'ın peşimden geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyordum.

Dışarıda ne yaşandığının küçük bir anına şahit olmuştum – hatırlamak istemiyordum bile – ancak işlerin boyutu dayanılmaz bir hâl almaya, daha da kötüleşmeye başlıyordu. Bunu görmeden kavrayabilmemin iki nedeni vardı: Cadılar zalimdi ve kapalı camlardan içeri dolmak için can atan çığlık sesleri git gide yükseliyor, kulak tırmalayıcı bir boyuta ulaşıyordu. Bağırışlar o kadar acıyla doluydu ki her çığlık göğsümün ortasına düşen bambaşka bir ateş gibi hissettiriyordu. İşkence görüyorlardı, kapımın önünde; benimse yapabildiğim tek şey sevdiklerimi ve sorumluluğumun altında olanları korumaya çalışmaktı. Aklıma başka hiçbir şey gelmiyor, bir plan düşünemiyordum. Saldıracaklarını biliyordum ancak bu kadar erken olacağına içten içe inanmıyordum. Gafil avlanmıştık.

Odama girdim bir hışımla. Bengi, onu en son bıraktığım pozisyonda uyuyordu; omuzları ritmik bir şekilde inip kalkıyordu alıp verdiği nefeslerle. Yanına ulaşıp kollarımı ona doladım ve başını göğsüme yasladım. Bu ani tepkim onu uyandırabilirdi fakat o an aklım endişeyle öylesine bulanmıştı ki bunu akıl dahi edememiştim. Uyandığında korkacağını biliyordum, şanslıydım ki uykusu ağırdı, hareket etmeden uyumaya devam etmişti. Yutkunup peşimden odaya giren Aiden'a baktım. Benimle aynı vaziyetteydi; ne yapacağını bilmiyor, bir yol bulmak için kendini zorluyordu. Gözlerinde gördüğüm çaresizlik üzerine Aiden'ın ne kadar tez canlı bir insan olduğunu hatırlamam o an beni görev adamına dönüşmeye itmişti. Aiden'ın da benim gibi bir zayıflığı vardı. Bizi kolayca avlayabilecekleri yanımız ikimizi de cehenneme sürükleyecekti eğer duruma birimiz el atmasaydı. Sevdiklerimizi koruma isteği, başlarına bir şeylerin geleceğinden ölesiye korkmak düşünmede de hareket etmede de bizi yavaşlatıyordu. O sıradaysa dışarıdaki çığlık fırtınası şiddetleniyor, sokak alevlerle aydınlanıyordu.

O an kontrolü ele almak zorundaydım. Derin derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım, kucağımda uyuyan Bengi'ye kollarımı iyice sarıp düşündüm.

Şimşekler çaktı aklımın içerisinde. Gözlerimin parladığına emindim bulduğum fikirle. Tek sorunum Aiden'ı ikna etmek olacaktı. ''Bengi'yi alıp Alice'e git!'' dedim, lafı dolandırmadan.

Bir kez fikirlerin zihnimde bir delik açıp dolaşmasına izin verdiğim an yenileri gelmeye, senaryolar bir bir oynamaya başlamıştı. Gözlerimin önünde denge taşı ve Eva'nın yüzü belirmişti aniden. Ne yapacağımı artık biliyordum.

Onu ikna etmek için hazırlayacak vaktimiz yoktu, itiraz etmemesi isteyebileceğim tek şeye dönüşmüştü ancak tam tersi olacağının farkındaydım. ''Sen,'' dedi, sorar gibi. Tam dinlemeden bile bu fikirden nefret ettiğini anlamıştım. Beni yalnız bırakmak hiçbir zaman ona mantıklı gelmemişti. Onu anlıyor, anlamaya çalışıyordum fakat telaş kemiklerime kadar işlemişken her şey normalden daha da içinden çıkılmaz bir hâl alıyordu. Bana itiraz etmemesi gerekiyordu. ''Seninle haberleşiriz, Eva'yı bulacağım.'' Aiden'ın gözleri ardına kadar açıldı, kararlılığım onu korkutmuştu. Yapacağımı biliyordu, buradan beraber çıksak bile bir şekilde elinde kurtulup kaçacağımı biliyordu. Beni ikna edemeyeceğini ifademde gözle görmek onun telaşını ikiye katlamıştı, heyecanla kapıda durmayı bırakıp yanıma adımladı. ''Saçmalama,'' dedi, kısık sesle azarlar gibi. ''Bunca zamandır risk almana izin verdim, işleri hafiften aldım elimden geldiğince ancak buna izin vermem. Bile bile ölüme gitmek denir buna!''

Element: Denge (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin