(23 Kasım 2019)
Her şey gittikçe daha da zorlaşıyor, hatırlamak antrenmansız millerce koşmak kadar güç harcatıyor artık bana. Arkadaşlarım son zamanlarda kendimde olmadığımın farkında, bunu kapıldığım yeni bir travma olarak görüyorlar, tıpkı ailemin öldüğü zaman olduğu gibi. Biliyorum, artık böyle değil. Bu bir yas değil, bu bir travma değil. Gerçeklerin kapısı bir kez aralandı ve ben yalnızca birkaç salise bakabildim. Gördüklerim ne kadar dehşetti ki üzerimde bu etkiyi bırakmıştı bilmiyorum, bildiğim tek şey bunun sebebinin taş olması. Bana başından beri göstermek istediği şeyi gösterdi fakat neden anılarımı çalıyor şimdi hem de benden böylesine uzaktayken? Bunu tam anlamıyla o yapamaz. Bambaşka bir şeyler var. Hissedebiliyorum. Dünyanın dönüşünü etrafımdaki hava moleküllerinde hissediyorum, dünya üzerinde akan her bir nehri, şelaleyi duyuyordum; uçsuz bucaksız okyanuslardan, kıyılara çarpan denizlerden yankılar işitiyorum. Toprakta yeşeren her bir canlıyı tenimde yaşıyorlarmış gibi duyumsuyorum. Güvende hissetmiyorum, hiçbirimiz de güvende değiliz. Bir şeyler yaklaşıyor.
Tamam, derin bir nefes aldım, artık olanları anlatmaya hazırım. Eksik ya da yanlış, bir önemi yok bu saatten sonra. Ne yaparsam yapayım zihnimin eski berraklığına kavuşmayacağının farkındayım.
O gece Eva ile yüzleşmemizi hatırlıyorum, her şey bulanık, yalnızca birkaç cümlesini hatırlıyorum: '' Bunu hızlı yaptım, acı çekmediler, işkence görmediler.''
''Seni sevmiyorum ama aileni öldürmezdim.''
'' Çember her zaman mükemmel olmalı. Yoksa her şey domino taşları gibi bir bir yok olur.''
Daha fazlası gerekiyor ancak tüm hatırladığım bunlar, bunlardan bir şeyler çıkmalı, birleştirince bir şeyleri hatırlayacağıma inanıyorum ancak aklıma güçlükle tutunan gerçekleri sırf bunu düşünmek adına bir kenara koyamam. Adım adım ilerleyeceğim, önce aklımdakileri bölük pörçük yazacağım, sonra da birleştireceğim.
Hatırlıyorum, okyanustan büyük bir patlama sesi gelmişti, biriyle boğuştum, sırasını karıştırıyorum sanırım. Olanlar beni hiç mutlu etmemişti.
Sonra yine Eva'nın yüzünü hatırlıyorum, bir şeyler olmuştu, sanırım patlamayla ilgiliydi. Bana saldıracaklarını düşündüğümü hatırlıyorum, yine de gitmiştim yanlarına. Sonrası... Sonrasında boynumda taş olmadan saraya döndüm. Her şey çok hızlı gelişti; kameralar, ışık, taç... Hayır, o an taş boynumdaydı, yoksa tam tersi mi olmuştu?
Hatırlamaya çalıştıkça daha çok kaybediyorum. Bunu böylece bırakacağım.
Alice'i ailesiyle birlikte ülke dışına gönderdim, maddi ihtiyaçlarını karşıladım. Onların zihninden bir şeyleri de sildiğimi hatırlıyorum ama yine de çoğu an karanlık. Kilitli, karanlık bir odada hapsolmuş gibi düşüncelerim. Çıkış yolunu bulması imkânsız, ben zorladıkça o da çıkacak delik arıyor, duvarları itiyor sanki. Bu bana pekiyi gelmiyor ne yazık ki, baş ağrıları doğuruyor. Yine de şu durumda başka ne yapabilirim? Hatırlamaktan başka çarem yok.
Saraya geri döndüğümde birçok ağıt ve yakarış duymuştum ama aralarından yalnızca biri diğerlerine nazaran daha çok içimi yakmıştı. ''Öldü!'' diyen bir haykırış kulaklarımda çınlıyor fakat kimin öldüğünü hatırlayamıyorum. Her şey iç içe, herkes etrafta koşuşturuyor, sedyelerin tekerlek sesleri insan seslerine karışıyordu; yalnızca birinin beni bu kadar etkilemesi, kim olduğunu hatırlamasam da beni böylesine derinden yaralaması yanlış mıydı? Diğerlerinin de ailesi ve sevdikleri vardı, onlar için de içim parçalanıyor elbet. Nitekim biri için daha fazla yanıyor yüreğim. Kim olduğunu hatırlamam gerekiyor.
Arkadaşlarım rol yaptığımı sanıyorlar, unutmuş gibi davranmamın olanlara inanmadığımdan süregeldiğini ve zihnimi iyice kaybettiğimi düşünmeye başladıklarını biliyorum. İnanmıyorlar ama vaziyetim bu. Hatırlamıyorum. Aida, bunun bir şok olduğunu söylemişti. Ona katılmıyorum.
Tacı başıma taktığımdan beri arkadaşlarımın tamamını bir arada göremiyorum, onlar hariç neredeyse saraydaki herkesle görüşüyorum. Bu durum beni şüpheye ve korkuya sürüklüyor. Arkadaşlarımdan biri mi öldü? Kiminle görüşüp kiminle görüşmediğimi ayırt etmek bile zor artık, günlerim beklediğimden de dolu geçiyor. Çoğu şeyi Bilge'ye bırakıyorum, yine de başım sarayın dertlerinden kurtulmuyor. Daha fazla zorlamalıyım belki de zihnimi.
Hatırlamalıyım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Element: Denge (Kitap Oldu)
FantasyElement Serisinin Devamı, 2. Hikâye Yirminci yaşının kendisine bolca güzellikler getirmesini dileyen Claire, karşılaştığı korkutucu doğaüstü olayları bir mantığa oturtmaya çalışırken kendisini bu olayların merkezinde bulduğunda kim olduğunun sonunda...