Final - Üçüncü Kısım

388 32 77
                                    

Altı Gün Sonra,

(13 Kasım 2019)

''Claire!''

Ayla'nın sesini duyduğumda yere yığılmak üzere olan cadıyı yakalamıştım. Ay çoktan doğmuş, etraf karanlığa gömülmüştü; saat gece yarısını geçmiş, epey ilerlemiş olmalıydı. Görebilmemizi sağlayan ışıklar sarayın dış cephesine yalnızca birkaç gün önce monte edilmişti, gün kadar aydınlık olmasa da işe yarıyordu. Birbirimizin yüzlerini seçmemizde yardımcı oluyordu. Sesli bir nefesi dışarı verirken gözlerimi sarayın bahçesinde gezdirmekten kaçınarak ardıma döndüm. ''Durdular,'' dedi, yorgunca. Yutkunarak başımı onaylamak için salladım. Üzerime çöken yorgunluğu ve sızlayan sırtımı omuzlarımı eklemlerinde döndürerek azaltmaya çalıştım. Ellerimi dizlerime yerleştirip soluklandım. Ayla, yanıma yaklaşırken nefeslerini düzene sokamadığından kesik kesik çıkan kelimelerle ''İyi misin?'' diye sordu. Elini omzuma yerleştirdi, sıvazladı.

Kulaklarıma dolan bağırış sesleri azalmıştı, daha çok acı dolu mırıltılar ve iniltiler ulaşılıyordu yaralılardan çıkan. Bunun haricinde büyük bahçe sessizdi. Bu sessizliğe bile razıydım uzun süredir. Özlem duyduğum sakinliği yaklaşık yedi aydır arıyordum içtenlikle fakat yalnızca altı günde bu yedi aylık özlemin on mislini duyumsamıştım. Savaş, kitaplarda anlatılandan çok daha başkaydı. Olanlardan haberdar olmak bir masalı dinlemeye; başka yerlerde, benim bulunmadığım yerlerde patlayan bombaları duymak bir film izlemeye benzemişti hayatım boyunca. İçinde bulunmadığım durumların aslında pek de umurumda olmadığını, kısa süreliğine üzülüp hayatıma devam ettiğimi fark etmiştim yaşadıklarımdan sonra; yalnızca bir gün oluyor ve son buluyor gibi gelmişti hep. Ne yazık ki bundan fazlasıydı. Her geceye, güne patlamalarla ve saldırılarla devam etmek bunun tek seferde son bulmadığını, uzun süreli acıyla yüklü olduğunu göstermişti bana. Yaralı ve ölü beden görmekten tiksinmiştim artık, kendimi tanımakta zorlanıyordum. Eski hayatım, bana dinlediğim eski bir şarkı gibi geliyordu. Yaşadığım güzel duyguları anımsıyordum ancak onları hisseden kişiden geriye hiçbir şey kalmadığını biliyordum. Artık bulunduğum ruh hâline tüm bunlar yabancı geliyordu.

Doğrulup derin bir iç çektim, kendimi yorgun hissediyordum ancak yapmam gereken son bir şey daha vardı.

Arkamı dönüp geniş bahçenin büyük kapısına ilerlerken Ayla da peşimden geliyordu. ''Ne zaman bitecek, Claire?'' diye sordu, endişeyle. Olduğum yerde durup iç çektim. ''Bilmiyorum, Ayla.'' Bana sorduğu bu soruyu ben de kendime her seferinde sorup duruyordum, gözlerimin önünde yığılan her bir bedende – harmonia, enyalios ya da cadı fark etmiyordu – hüzünle bitmesini diliyordum içten içe. Hiç bitmeyecekmiş gibi geliyordu artık bana. Teslim olmak aklımın ucundan dahi geçmiyordu, açıkçası kimsenin böyle bir isteği yoktu yorulsalar ve bıksalar da, çünkü biliyorlardı; kazanmalarına izin verdiğimiz anda hepimizi daha kötü günler bekleyecekti. Yine de artık bunu sürdürmek istemiyordum.

Bahçede benimle birlikte sarayı koruyan harmonia ve enyalioslar, yakalanmış cadıları peşlerinde sürükleyerek yanımızdan geçiyor; hepsini bir bir mahzene yerleştirmek için saraya götürüyorlardı.

Eva ile son konuşmamızı yaptığımızdan bu yana altı gün geçmiş, ona savaştan kaçınmayacağımı söylemiştim. Dediğim gibi de devam etmiştim bu süre zarfında. Hepimiz fazla yorulmuş, kayıp da vermiştik. Bıkmıştım, sıkılmıştım, devam etmek istemiyordum; ne yazık ki elimden bir şey gelmiyordu. Savaşı onlar başlatmıştı ve gayeleri bizi dünyadan silmekti. Onlar bizleri öldürebilmek için saldırıyordu. Yapacaklarımız kısıtlıydı, ya ölecek ya öldürecektik.

Saymadım kaç tanesini öldürdüğümüzü ya da kaç kayıp verdiğimizi. Sayılar, kanla kaplı bedenler midemi bulandırıyordu. Hemşire olmak istememin bir sebebi vardı; ihtiyacı olan insanlara yardımcı olmak, sağlıklarını kazanmalarında destek çıkmak tek gayem olmuştu hayatımda. Hiçbir zaman birilerini öldürmeyi düşlememiştim, çünkü hayatımın anlamını iyileştirmeyle doldurmuştum. Bu yüzden benim için Eva ile konuştuğum son gece altı günlük kâbusumu başlatmıştı. Alice ve Bengi'yi buraya getirmiş, on eyalette süregelen cadı saldırılarını bastırmaya çalışmıştık. Alice'in benim aksime görevini layığıyla yapıp hemşireliğiyle hayat kurtarması beni mutlu ediyordu. Onun adına sevinçliydim.

Element: Denge (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin