Merhaba okurcanlarım. Düzenlenmiş yeni bölümle karşınızdayım. Bu bölümü sıfırdan yazdım ve daha önce hiç okumadınız. 😊😊
Umarım beğenirsiniz.. 🙏❤
Lütfen okuduktan sonra satır aralarına yorum yapıp yıldıza basarak oy vermeyi unutmayın.. 🙏
Keyifli okumalar..
_________________________________________________
Ceyda Timur
Güneş arkasını dönüp koşar adımlarla restauranttan ayrılırken bende Berkay denen çocuğun önümde ördüğü etten duvardan kurtulmaya çalışıyordum. Gitmek için bir adım atıyordum oda önüme geçip set kuruyor, attığım her adımı geri püskürtüyordu.
"Ya çekilsene önümden! Gitmem lazım Güneş'in bana ihtiyacı var! " diye bağırarak Berkay'ı göğsünden geriye doğru itmeye çalıştım ama dediğim gibi sadece çalıştım. Çünkü yerinden milim oynamadığı gibi gitmeme de izin vermemişti.
"Dur! Selim peşinden gitti zaten ve Güneş'le konuşmadan da rahat bırakmayacak." dedi düz bir sesle.
"Başlarım şimdi Selim'ine! Şimdi mi gelmiş aklı başına! Bunca zamandır neredeymiş! Bırak gideceğim!" dedim tekrar bir adım atarak. Bu sefer de o tarafa yönelerek önümü kesti.
Sinir katsayım yavaş yavaş yükselirken sesli bir nefes verdim. İçimden kendime sabır dilerken dik bakışlarımı Berkay'a yönelttim.
"Ceyda! Dur dedim! Bırak konuşsunlar ve ne olacaksa olsun artık. Onların bize değil birbirlerine ihtiyacı var! İkisi de acı çekiyor bunu görmüyor musun?" dedi sıktığı dişlerinin arasından.
"Bak bay çok bilmiş! Sen kimin tarafındasın bilmiyorum ama burada en çok acı çeken biri varsa o da Güneş tamam mı! Üstelik o kız hamile ve düşük tehditiyle karşı karşıya! Daha yeni çıktı hastaneden ve doktor kesinlikle üzülüp stres yapmaması gerektiğini söyledi. O yüzden şuan bu yüzleşmenin ne yeri ne de zamanı anladın mı! Gayet açık konuştuğumu düşünüyorum ve şimdi çekil önümden!" dedim.
Söylediklerim üzerine Berkay dehşete düşmüş yüz ifadesi ile kalakalırken bir şey söylemeden önümden çekildi ve geçmem için bana yol verdi. Güneş'in hamile olduğunu bilmediği her halinden belli oluyordu ve şuan gitmemi engellediği için pişman olduğu belliydi. Çünkü o da bu konuşmanın ne kadar hararetli geçeceğini benim gibi tahmin ediyordu.
Aklımdaki düşünceleri bir kenara bırakarak oyalanmadan adımlarımı hareket ettirdim ve Güneş'in yerde duran çantasını hışımla kavrayarak koşar adımlarla restaurant çıkışına ilerledim. Dışarı çıktığımda gözlerim aradığını bulamamanın hüznünü yaşarken sıkıntılı bir nefes verdim. Güneş'in çantası burada kalmıştı ve telefonu, cüzdanı, kimliği herşeyi çantasının içindeydi.
"Şimdi nasıl bulacağım onları?"
Titreyen sesimle kendi kendime mırıldanırken omuzlarım hüzünle çökmüştü. Ayakta durmakta zorlanan bedenimi güçsüzce restaurantın önündeki merdivenlere bırakarak elimdeki çantayla kalakaldım. Gözlerim dolmaya başladığında titrek bir nefes alarak dudaklarımı birbirine bastırdım ve beklemeden dirseklerimi dizlerime yaslayıp yüzümü avuçlarımın arasına aldım.
Güneş tüm çaresizliğiyle benden yardım istemişti ama ben yetişememiştim. İşte şimdi en çok korktuğu şey başına gelmiş, Selim'le yüzleşmek zorunda bırakılmıştı. Şuan ne halde olduğunu düşündükçe aklımı kaçıracak gibi oluyordum ve kendime olan öfkem de hız kesmeden katlanıyordu. Durumun bu hale gelmesi Berkay denen inatçı keçinin yüzünden olmuştu ama ona söylediklerimden sonra şahit olduğum yüz ifadesi pişmanlığını gözler önüne sermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNİK MUCİZEM
RomanceAslında her hatanın bir bedeli olduğu kadar bizleri o yanlışa sürükleyen sebeplerimiz de vardır. Ama kimse sebebini sorgulamayı tercih etmez; Çünkü ön yargı her zaman daha kolaydır.. Bu hikaye de bu duruma rastlayacaksınız ve sonuçlarını okuyacaksı...