Ben geldiiiimmmmmm 😊😊
Merhaba değerli okurcanlarım. Yep yeni ve 4700 kelimelik uzun bir bölümle karşınızdayım. Normalde sınır geçilmediği takdirde bölüm paylaşmayacaktım. Bunu sayfamda da paylaşıp duyurmuştum fakat emeklerini esirgemeyip destekleyen okuyucularıma haksızlık etmek istemedim.
Bu arada 116 k olmuşuz sizlere gönülden teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca kitaplarımdan ve duyurularımdan haberdar olmak için lütfen sayfamı takip edin.. ❤❤
Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar ❤❤
Okuduktan sonra satır aralarına yorum yapıp oy vermeyi unutmayın. Sizleri seviyorum ❤❤🙏🙏
Bir de hikayemin 16 ve 17. bölümlerini oylamanızı rica etsem çok mu şey istemiş olurum?
Lütfen küfür içerikli yorumlar paylaşmayınız..
Bu bölüme 250 oy ve 100 yorum gelmediği takdirde yeni bölüm gelmeyecektir.
_______________________________________________
Biz insanların kaderi, daha anne rahmine düşmeden yazılmıştır aslında ve biz, dünya hayatımız başladığında türlü türlü sınavlardan geçerek belirleriz yaşam rotamızı. Başımıza ne zaman ne geleceği belli olmadığı gibi üstesinden gelip gelemeyeceğimiz de bilinmez. Çünkü kimimiz hatalarının bedeli olarak bu sınavlara tabii tutulurken kimimiz de bir şey yapmamıza gerek olmaksızın doğduğumuz gibi sınavın içinde buluruz kendimizi.
Benim sınavım da doğduğum gün başlamıştı mesela. Minicik bedenim annemin rahminden ayrıldığında sütüne, kokusuna, sıcaklığına muhtaç olduğum annem de kesilen göbek kordonumla birlikte benden gitmişti. Ben gözlerimi açarken dünyaya, benim meleğim ise gözlerini bir daha açılmamak üzere kapatmıştı dünyaya. Kendini sonsuz bir uykunun kollarına teslim ederek usulca uzaklaşmıştı benliğinden.
Annemin hamile kalması bile riskliymiş aslında ve en başından beri doğumun zor olacağı doktorlar tarafından anne ve babama bildirilmiş. Çünkü annemin yumurtalıklarında iyi huylu da olsa tümör varmış ve annem tüm riskleri bilmesine rağmen canı pahasına vazgeçmemiş benden. Başından beri sonu belli olan bir denizde kürek çekmişti benim meleğim. Sonunda da küçücük bedenimin taşıyamayacağı bir acı yüklenmişti çelimsiz omuzlarıma ve ben her şeyden habersiz tutunmaya çalışmıştım hayata..
Bir sıfır mağlup başladığım dünya, bana her fırsatta acımasız yönünü göstermişti. Bir şekilde kaybeden taraf hep ben olmuştum. Çocukluğumu, gençliğimi ağız tadıyla yaşayamamıştım. Ne zaman gülsem boğazımda kalmış, ne zaman ayağa kalkmaya çalışsam tepetaklak gelmiştim. Yıllar geçtikçe aklım olaylara ermeye başladığında, bu ağır sınavımın annemin ölümüyle başladığını kabul ederek bir daha doğum günümü kutlamama kararı almıştım. Beni tanıyan ve hayat öykümü bilenler de üzülmemi istemedikleri için kutlamaya yeltenmemişlerdi zaten. Taa ki bugüne kadar..
Sanırım mucizelerimin gelişiyle gerçekten hayatımda bazı şeyler yoluna girmeye başlıyordu. Mesela eskiden olsa böyle bir tabloyla karşılaştığımda bulunduğum ortamdan koşarak uzaklaşırdım ve kendimi odama kapatarak tüm gün ağlardım. Çünkü 6 Ağustos benim doğum günüm olduğu gibi, kokusunu bile bilmediğim annemin ölüm yıldönümüydü. O yüzden takvim bu tarihi gösterdiğinde sadece hüzün dolardı içim ve gözyaşlarım durmaksızın ıslatırdı yanaklarımı..
Şimdi yine aynı gündeydim ama bir farkla.. Bir yanım hüznü yaşarken diğer yanım ise mutluluğu tatmıştı bir parça da olsa. Çünkü bugün kendimi ilk defa annemin yerine koymuştum ve kendi annelik duygularımla onun hissettiklerini anlamaya çalışmıştım. Bunu yapmak için geç kalmış bile olsam sonunda fark etmiştim. Önemli olan da buydu zaten. Çünkü nihayetinde ben de bir anneydim artık ve bir anneyi en iyi anne olduğunda anlardı insan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNİK MUCİZEM
RomanceAslında her hatanın bir bedeli olduğu kadar bizleri o yanlışa sürükleyen sebeplerimiz de vardır. Ama kimse sebebini sorgulamayı tercih etmez; Çünkü ön yargı her zaman daha kolaydır.. Bu hikaye de bu duruma rastlayacaksınız ve sonuçlarını okuyacaksı...