25|You Will Obey Me

1.4K 136 68
                                    

En büyük düşmanımız aslında her ne kadar farkedemesek de içimizde yatan benliğimizdir çoğu zaman.Önümüze engeller koyar ve bahaneler üretip dururuz.Başarısız olduğumuzda ise kolay olanı seçer ve bir başkasını suçlarız asıl suçlu olan kendimizi görmeyerek.Bu bizlerin aslında ne kadar korkak ve acınası varlıklar olduğumuzun bir kanıtıdır.

Slytherin Ortak Salonu'nda oturan genç kız durgun gözlerle ileri bakmaya devam ederken içinde verdiği bir savaşın ortasında gibiydi.Saçlarını hafifçe arkaya attı.

Pansy Parkinson.

Okulda geniş bir çevresi olmamakla birlikte sevilmeyen kız imajının ta kendisiydi.Tanışıldığında cana yakın biri olabilirdi.Ancak kanı bozuklar ve bulanıklar olduğu sürece her zaman geri atılacak kişi olmaya mahkumdu.Küçük yaşlardan itibaren Draco Malfoy ile yakın olmasa da bir ilişki içerisindeydi.Ancak biliyordu ki Hermione Granger denen o bulanık olmasaydı o ve Draco daha yakın olabilirlerdi.Sarışın çocuğun Hermione Granger ile vakit geçirmek için onu yok saydığı günler aklına gelirken sertçe alt dudağını dişlerinin arasına aldı.

Evet,bütün olanlar kesinlikle o pis bulanık yüzündendi.

Hogwarts'da geçirdiği yılları düşündü.Yalnız,sevilmeyen,diğerlerine sözlü işkencelerde bulunun Pansy Parkinson.Bunu o mu istemişti?Hayır,pek sanmıyordu.O her zaman diğerlerine arkadaşça yaklaşmış ancak diğerleri ondan uzaklaşmıştı.

Yalnızlıkla dolu yıllarını burada geçirmişti.Ta ki beklenmeyen biri kapısını çalana kadar.

Tom Riddle'ın Hogwarts koridorlarında belirdiği ilk günü düşündü sakince.O gece tıpkı diğer geceler olduğu gibi Slytherin Ortak Salonu'nda oturuyor ve tüm gününü gözden geçiriyordu.Çoğu zaman yaptığı gibi bir iç hesaplaşmanın ortasındaydı.Onu bu denli yalnızlaştıran şey neydi?Ya da nerede hata yapıyordu?Derin bir nefes almıştı yavaşça.

O hata yapmış olamazdı.Hatalı olan diğerleriydi.

Ardından tüm hayatını değiştirecek olan dakikaların içine girmişti.

Tek başına geçirdiği bir kaç saatin ardından başka birinin adım seslerinin sessizliği bozduğunu duyduğunda başını panikle kaldırarak gelen kişiye bakmıştı.Bu kişinin yüzünü daha önce görmediğine emindi ancak bakıldığında bunun yeni gelen öğrenci olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdi.

Sakinleşerek önüne döneceği sırada kırmızı irisleri farkederek korkuyla ayağa kalktığını hatırladığında tedirginlikle titredi tekrar.Tom Riddle'ın onu ürküttüğünü inkar etmeyecekti.

O gece Tom Riddle'ın kurduğu cümleler hala kulaklarında yankı yapmaya devam ediyordu.

"Sen Pansy Parkinson.Bana itaat edeceksin."

İtaat etmek?Bunu ilk duyduğunda kaşları hızla çatılmış ve itirazlarını sıralamaya başlamıştı.Ancak genç adamın kırmızı irisleri ve ona doğru uzanan eli hızla susmasını sağlamıştı.

"Benim gibi kanı bozuklardan,bulanıklardan ve mugglelardan nefret etmiyor musun?Sana bir şans veriyorum.Bana itaat et ve doğru olan dünyayı biz yaratalım."

Bütün bunlara rağmen bu teklifi kabul etmesinin nedeni Tom Riddle'ın onu o anki zayıflığından vurmasıydı.Genç kızın yalnızlığını yüzüne vurmuş ve ona yardım elini uzatmıştı.Bu noktada genç kızın dikkat etmesi gereken önemli hususlar vardı sadece.Kırmızı irisler her onun üzerine yoğunlaştığında görevine olduğu yerden devam edecekti.Tom Riddle onu her gece ziyaret edecek,eğer bu ziyaretlerde bir aksaklık olursa Pansy Parkinson onu uyandırmak için orada olacaktı.Okul koridorlarında bu anlaşmadan bahsedemezdi ve onu her gördüğünde iki yabancı olarak iletişim kurmaya devam edeceklerdi.

Günler ve haftalar boyunca her gece buluşmuşlardı.Ancak yakın bir zamanda bu ziyaretler aniden son bulmuştu.Genç adam onu her zaman tersliyor ve yeşil irisleri ile ona adeta yanından defolup gitmesini bağırıyordu her defasında.

Ancak bu onun pes etmesi gerektiğini göstermezdi.Bu gece onun yanında bulunma nedeni işte tam olarak buydu.Tom Riddle'ı uyandırması gerekiyordu.

Bir araya geldikleri geceler Pansy Parkinson ilk kez birinin yanında olduğunu hissederdi genç adam ile her konuşmasında.Tom Riddle'ın ona gerçekten değer verdiğini düşünürdü ve bu düşüncesi hala devam etmekteydi.

Lord'um.

Bütün planları rutinlerine göre ilerleyecekti.O ve Tom Riddle tüm büyücü dünyasına yeni kurallar getirecekti.

Yavaşça gülümsedi.

Bunca yıldır yanında olan ancak onu asla görmeyen Draco Malfoy'un aksine Tom Riddle her zaman onunla olacaktı.Ona güveniyordu ve genç adamın bu güveni boşa çıkarmayacağından emindi.Tek gereken şey Tom Riddle'ın uyanması ve onu tekrar hatırlamasıydı.Ardından her şey mutlu bir şekilde devam edecekti.

Yavaşça arkasına yaslanarak gözlerini yumdu.Tom Riddle bu gece kesinlikle gelecekti.

Bu esnada onun bu rahat tavırlarının aksine Tom Riddle yatağından yavaşça doğrularak nefesini sesli bir şekilde dışarı vermişti.Bu gece yaşadıkları bir yana uyuyamaması onu daha da asabi bir ruh haline sokuyor ve içinde biriktirdiği öfkenin dışarı çıkmak istemesine neden oluyordu.Başını tekrar yastığına koyarak derin bir nefes aldı.Siyah bukleleri uzamaları nedeniyle hafif bir şekilde gözlerinin üzerine geliyordu.Alt dudağını dişlerinin arasına alırken gözlerini yumdu.

Düşünmesi gereken bir çok şey vardı.Onun yaşındaki biri için oldukça ağır olan konular.Her şeyin bir sonu olup olmayacağından emin değildi.Bir gün zamanına geri dönmesi gerecekti.Peki sonra?

Dolduramadığı boşluklar vardı hala.Vücudu yorgunlukla kavruluyor,başı her geçen saniye daha büyük ağrılara ev sahipliği yapıyordu.Yüzünü buruşturmamak için kendini zor tuttu.

Normal bir hayat yaşamak bu kadar mı zordu?

Bütün bunlardan sonra o mutlu olabilecek miydi?

Alayla sırıttı.Bir kaç ay öncesine kadar olduğu kişi ve şu an ki o arasında oldukça büyük bir fark vardı.Gerçek Tom Riddle'ın hangisi olduğunu merak etti.

Gerçek olan kimdi?

Bilincinin yavaşça kapandığını hissetti.Uykuya dalmak üzereydi.Yüzündeki gülümseme silinirken kendini serbest bıraktı.

Bir kaç dakika sonrasında göz kapakları kendilinden aralanırken derin bir nefes aldı yavaşça.Tekrar doğrulurken bu sefer yataktan çıkarak ellerini saçından geçirmişti.Gözlerini Draco Malfoy'un uyuyan bedeninde gezdirirken ayaklarını Ortak Salon'a doğru yönlendirdi.

Uyanmıştı.

Kulaklarına dolan sesle alayla sırıttı.

"Lord'um."

Kırmızı irisleri Pansy Parkinson'un yüzünde dolaşırken alaylı sırıtışı kaybolmuş ve yerini kendini beğenmiş bir ifadeye bırakmıştı.Dilini yavaşça alt dudağında gezdirdi.

"Pansy Parkinson.Sadık yoldaşım."

Tom Riddle derin bir uykuda olabilirdi.Ancak içindeki karanlık,aydınlık dünyaya açık olan gözleriyle bakmaya devam ediyordu.






İsteyenler Slytherpuff Trash kitabıma da bakabilir.

Ah ve açıkçası bir kaç şeyden bahsetmek istiyorum yorum atan ve oylayan herkese teşekkür ederim gerçekten hepiniz benim için değerlisiniz ve kitabımı okuyan ancak oylamayan ve yorum atmayan okuyucular da benim için oldukça önemli.Unutmayın ki sizlerin de bir gün yorum atarak kitabım hakkında düşüncelerinizi belirtmenizi dört gözle bekliyorum.
Ben yazmayı seviyorum ve eğer bir nebze de olsa sizi eğlendirebiliyorsam bu beni gerçekten mutlu eder.

Lütfen bölüm hakkında görüşlerinizi bildirin.

Görüşmek üzere.

Game of Time {Tom Riddle/Tomione} √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin