Her ruh özgür olarak doğar.Seçimlerimiz ve tercihlerimiz kaderimizi belirlerken yaşam çizgimiz elimizde tuttuğumuz kalemlere bağlıdır.Ancak yine de bu durumda sorulması gereken bir kaç soru vardır.
Bütün bu yargıların kesin olarak doğru olduğunu söylemek mümkün müdür?
Bizler gerçekten özgür varlıklar olarak mı yaşama gözlerimizi açarız?
Kimse doğup doğamayacağını seçemez değil mi?Bu durumda bizler özgürlükleri kısıtlanan özgür ruhlar olarak adlandırılabilir miyiz?Doğmak istemeyen bir ruh da gözlerini tıpkı doğmak isteyen bir ruh olarak açar.Önümüze seçmek için sunulan seçenekler aslında bizim özgürlüğümüzü kısıtlamaz mı?Seçenekleri biz sunmadığımız gibi yapmak istemeyeceğimiz bir tercihle karşı karşıya kalabilmemiz muhtemel değil midir?
Bu durumda gerçekten kalemi tutanın bizler olduğunu söyleyebilir miyiz?
Zaman,oldukça karmaşık bir kavramdır.İşte bütün bahsettiğimiz bu varsayımlar arasında kalan bir ruhtan bahsediyoruz şimdi.
Tom Riddle zaman arasında yaptığı yolculuk sayesinde kendi benliğini bulmuş ve hayatının en büyük ikilemlerinden birini atlatmış ve başka bir ikilem arasına girmişti.Yeşil irislerini yumarken başını Hermione Granger'ın omzuna daha da gömdü.Bu genç kızın huylanmasını sağlamıştı.Elinde olmadan kıkırdadı genç Gryffindor'lu.Bu Tom'un saçlarını biraz daha genç kızın yanağına sürtmesini sağlamıştı.Hermione gülüşlerinin arasından "Kes şunu." diyerek mırıldanırken Tom derin bir nefes aldı.Aklında Albus Dumbledore ile yaptığı konuşma dönüp duruyordu.
"Anlaşılan ilk savaşın son bulmuş gibi Tom."
Genç adam başını ağır bir şekilde aşağı ve yukarı sallarken bedenini tamamen Albus Dumbledore'a çevirdi.Yeşil irisleri müdürün mavi irisleri ile görünmez bir bağ ile birleştirilmiş gibiydi.Derin bir nefes aldı.
"Efendim bu kadarla yeterli olduğu konusunda içimde bazı şüpheler var.Biliyorsunuz ki kısa bir süreç gibi gözükse de aslında oldukça karmaşık ve zor bir yoldan geçtim.Onu yok ettiğimden eminim ama yine de kendi benliğimden süphe etmiyor değilim."
Albus Dumbledore nazikçe gülümseyerek arkasına yaslanırken gözlerini genç adamın üzerinde tutmakta ısrarcı davrandı.
"Duyguların ve hislerin yön değiştirmeye başladığında zihnindeki karanlık yön, diğer seni ayakta tutmak için direndi.Ancak sen kendin olmaya o kadar inanmıştın ki bu karanlık her geçen gün daha da güçsüzleşmeye devam etti."
Tom derin bir nefes alırken alt dudağını yavaşça dişlerinin arasına aldı.
"Ve son bir kez bana saldırmak için bir atakta bulundu.Bu onun son şansıydı ve yok olacağını bilmesine rağmen risk aldı."
Albus Dumbledore başını olumlu anlamda sallarken ellerini yavaşça sağa ve sola doğru açarak gülümsemesini sürdürdü.
"Anlaşılan sen zaten cevabını bulmuşsun.Ancak yine de hala vermen gereken bir cevap yok mu?"
Tom nefesini seslice dışarı vererek yüz ifadesini sabit tutarken dudaklarını araladı.
"Evet efendim."
Kendi zamanına dönmesi gerektiğinin farkındaydı.Her şey bir şekilde sonuca ulaşmış ve artık burada kalması için bir nedeninin olmaması gerekiyordu.Gözlerini aralayarak başını Hermione Granger'ın omzundan çekerken derin bir nefes aldı.Bu esnada Hermione yavaşça ona dönmüş ve gülümsemişti.Tom elini nazikçe genç kızın yanağına götürdü.Yeşil irisleri genç kızın yüzünde dolaşırken Hermione elini yanağında bulunan soğuk tene değdirdi.Bu Tom'un irkilmesine neden olmuştu.Genç kız sakince dudaklarını araladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game of Time {Tom Riddle/Tomione} √
FanficVoldemort Tom Riddle'ı kullanarak oldukça tehlikeli olan bir oyuna girmişti. #1 Voldemort