Azer:Abla!
Azer yanlış görmüyordu karşısındaki kişi ablasıydı
Süreyya:uyansan mı artık azer paşa herkes seni bekliyor hadi
Ablası arkasına bakmadan aşağı indi azer olduğu yerde çakılı kalmıştı yatağın diğer tarafına baktı karaca yoktu deliriyordu galiba hızla kalktı yataktan baktığında evlerindeydi karacayla ikisinin evi ama nasıl ablası ? Aşağıdan gelen seslere doğru yürüdü azer uzun camım önünde büyük bi sofra vardı mutfaktan sofraya annesi ablası dilan ve ceylan birşeyler taşıyordu masanın başında ve hemen onun iki sağında oturan adamlara baktı yılmaz ve babası babası vardı yılmazla konuşuyordu yok yok azer kesin delirmişti
Muzaffer:oo günaydın azer bey
'Lan bi dakka konuştu mu babam bana'
Yılmaz:abi niye öyle bakıyon ya
Omzuna koyulan elle irkildi azer demir abisine bakığ gülüyordu
Demir:abim daha uyanamamış belli baksana kolum hala sağlam
Fadik:uğraşmayın oğlumla yoruldu dün geç geldi eve hadi bakiyim demir geç sende
Kapı sesini duyunca kafasını oraya çevirdi azer ceylan koşup açtı kapıyı 'Seyhan v Murat' girdi içeriye seyhanın hafif belirgin karnını okşuyordu ceylan seyhanla göz göze geldiklerinde azerin içinden bişeyler koptu bi anda kendini kıza sarılırken buldu
Seyhan:abim özlemiş beni
Dilan:e zaten bi seni özlüyor o biz yanındayız ya bizi özleyen yok
Barış:abi boğdun kızı ya çekilsene
Azer çekti kollarını kızdan saçlarından öptü
Murat:abim istersen yerleşelim size
Demir:he bi damadımız eksik evde gel gel
Fadik:demir ayıp oğlum seyhanım geç kızım sen masaya süreyya sen de çocukları al gel bahçeden hasta olacaklar hadi azer geç sen de
Azer gidip yılmazın karşısına babasının iki solundaki sandalyeye oturdu nedeen oraya oturduğunu bilmiyordu annesi babasının tam karşısına masanın diğer ucuna oturmuştu ablası bahçeden gülerek döndü
Süreyya:yine ağaç tepesine çıkarmışlar çocukları ya
Savaş omzunda bi kız çocuğuyla içeri girdi simsiyah kıvırcık saçları zeytin gibi gözleri vardı kocaman kahkahalae atarak girdiler bahçe kapısından içeri
Savaş:kaçııınn canavar peşimizde
Muzaffer:getir prensesi çabuk kaleye çabuk
Savaş kızı babasının kucağına bıraktı seyhana hoşgeldin deyip yerine geçti ardından bir ses daha kadir omzundaki erkek çocuğuyla girdi bı sefer içeri çocuk kaşları çatık vi şekilde bir elini anlına siper etmiş konuşuyordu
Çocuk:olamaz prenses kaleye sığınmış asla yakalayamayız onu
Kadir:teslim olursak yanına yaklaşabiliriz prensesin
Çocuklar aynı yaştaydı belli ki kız erkek çocuğunun söylediklerine gülüyordu kadir babasının yanına geldi
Kadir:kaleye sığınmak istiyoruz
Muzaffer:ne dersin kabul edelim mi?
Kız:olur ama sadece rüzgar amcam gelmesin sığamayız
Kadir:bak bak cadıya bak
Süreyya:cadı demesene güneşime
Güneş:baba ben cadı mıyım?
'Kız çocuğu azere dönüp konuştu ne yani azerin kızımıydı ablası güneş demişti az evvel bozuntuya vermek istemedi'
Yılmaz atıldı söze
Yılmaz:cadısın tabi kızım her sabah ısırarak uyandırıyorsun beni
Rüzgar dedesinin kucağından kalkıp hemen sağdaki sandalyeye oturdu yılmaza döndü
Rüzgar:benim güneşim cadı değil hıh
Kadir:oo hemen satış
Rüzgar:baba sen de bişey desene
'Baba ? Azer sürekli şaşırıyordu demek rüzgarda onun oğluydu'
Azer:değil tabi benim kızım prenses
Güneş babasıyla dedesinin arasında kalan sandalyeye oturdu
Kadir gülerek yerine geçmişti
Azer düşünüyordu bu sofra olabildiğince imkansızdı ya bu çocuklar anneleri neredeydi inşallah karacadır dedi kendince gözlerini seyhandan ayırmıyordu bir yandan da öyle özlemişti ki onu barışla kadir yemek kavgası ediyorlardı sofrada ki böreklerin yarısını yılmaz yemiş geri kalanını tüm aile bölüşecekti anlaşılan
Kadir:yengem yetişti imdadımıza
Diye bağırdı kadir azer o yöne doğru baktı
Karacaydı mutfaktan çıkan rahat bi nefes aldı azer karacası burdaydı elindeki tepsiyi koyup azerin yanındaki boş sandalyeye oturdu karaca yılmazla rüzgarın kavgalarını izliyorlardı
Karaca:sana dedim rüzgarı yılmaza bırakıp bırakıp kaçma diye :) sıkıldılar birbirlerinden ya da çok seviyorlar bilemedim
Azer:seviyorlardır illa ki
Karaca:haftaya doğum günleri var ikizlerin sürpriz yapalım diyoruz bu seferde bozma sürprizi olur mu
Azer:hele bak ya
Süreyya:karaca yesene kızım yılmazın gözü senin tabağında valla
Karaca:yerim abla yılmazın gözü hep başkalarının tabağında zaten
Yılmaz:üzüyorsun yengem
Güneş:üzülme amca ben doydum benimkileri ye
Yılmaz:ah benim güneşim görün görün bu evde beni bi tek o seviyor
Yılmazın sitemli sözleriyle güldü herkes
Muzaffer:en çok beni seviyorlar değil mi?
Rüzgar-Güneş:Kesinlikle!!!
Seyhan:benim kızımı da sever misiniz?
Rüzgar:çok sevicem ben onu annem dedi ki küçücük olucakmış senin bebeğin ben büyütücem oyun öğreticem ona
Murat:aferin rüzgar çak
Azer karacanın kulağına eğildi
Azer:bu bir rüya değil dimi ben birazdan uyanmayacağım bişey söyle karaca'm
Karaca da azerin kulağına eğildi
Karaca:üzgünüm sevgilim bu bir rüya ve sen birazdan uyanacaksınKaracanın cümlesini bitirmesiyle açtı gözlerini azer odasındaydı yine kafasını çevirdi karaca yanında uyuyordu. Bekledi kapının açılıp içeriye ablasının girmesini bekledi ama ne gelen vardı ne giden bi ses olsa koşarak inecekti aşağıya ama yoktu tek bir ses bile yoktu kalktı kendini banyoya attı soğuk duşun altında akıttı gözyaşlarını içinde öyle bi özlem öyle bi acı hissetti ki bugün dayanamıyordu sol yanındaki acı nefesini kesiyordu gördüğü rüya keşke gerçek olabilseydi keşke herşey böyle güzel kalabilseydi karaca kapıyı tıklattığında kendine geldi azer
Karaca:azer!
Azer:çıkıyorum birazdan gülüm
Karaca:ben aşağıya iniyorum
Kapınan kapı sesinin ardından tekrar düşündü azer yok yok bi kaç gün yalnız kalsa iyi olacaktı ama karacayı yalnız bırakamazdı en iyisi bugün kimseye haber vermeden kaybolmalıydı akşama dönerdiDuştan çıktı üzerini değiştirdi aşağıda tek başına kahvaltı hazırlayan karacayı gördü oysa ne güzeldi rüyasındaki masa düşüncelerini sildi
Azer:akın yok mu?
Karaca:yok gitmiş
Azer:anladım gülüm benim acil işim var sen kızları çağır yanına iyisin demi değilsen gitmem
Karaca:iyiyim azer bişeyler yeseydin ne bu acelen
Azer:yok yolda yerim ben dikkat et kendine
Karaca:azer!
Azer:efendim
Karaca:sen iyi misin
Azer kapıdan karacaya ilerledi sardı kollarını boynundan öptü karısını
Azer:iyiyim uyanamadım daha ondandır
Karaca:sıkıntılı bi durum mu var?
Azer:yok gülüm olsa sen bilirdin öyle önemsiz ama acil işte çatapat yok merak etme
Karaca:tamam yine de dikkat et kendine
Azer tekrar karacayı öpüp çıktı dışarı boğulacak gibiydi atladı arabasına havalanına sürdü gidiyordu bir günlüğüne olsun kardeşlerini ve babasını görmek istiyorduKaraca azerin bi sıkıntısı olduğunu anlamıştı arkasından bir adam gönderdi ne olur ne olmaz herşeyi bilmek istiyordu tehlikede değillerdi şu sıra ya da bilmiyorlardı her an heryerden bi düşman belirebiliyordu.
Telefonu eline aldı saadet ablasını aradı
Saadet:kuzum
Karaca:abla nasılsın?
Saadet:iyiyim kuzum iyiyim düğün telaşı işte
Karaca:iyi bende geleceğim bişey lazım mı diye aramıştım
Saadet:yok yok sen gel yeter yüzünü görürüz
Karaca:tamam ablaKaraca üzerini değiştirmek için yukarıya çıktı ceylanı aradı
Ceylan:yenge?
Karaca:naber?
Ceylan:iyi senden?
Karaca:iyi bende çukura gidiyorum gelmek isterseniz
Ceylan:yılmaz abimle dilan dışarı çıkalım diyorlardı ben de senle geleyim çekilmiyorlar avm de
Karaca:iyi gel bana 15dkye çıkalım
Ceylan:tamamdırÇukura geldiklerinde burağa geri dönmesini söyleyip indiler arabadan hala çukurdakiler kurtuluşların arabasını görmekten rahatsız oluyorlardı bi sorun çıkmasını istemedi ceylanla birlikte çukurun sokaklarında yürümeye başlarlar önce duyguya uğrayıp onu da alıp geçeceklerdi koçovalılara duygunun evine yaklaştıklarında karaca arkasından bağıran adamın sesiyle durakladı sonra yürmeye devam etti ama adam ısrarla sesleniyor peşinden geliyordu
Ceylan:karaca
Karaca:mavi kapılı ev duygunun evi sen gir ben geliyorum
Ceylan:istersen bekleyebilirim
Karaca:git sen sorun çıkacağını sanmıyorum
Ceylan istemeye istemeye ilerliyordu karaca arkasına döndüBen rüyayı yazarken bayağı ağladım :(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Sevgili"den öte (TAMAMLANDI)
Non-FictionYalnızca AzKar Karaca Kurtuluş ve Azer Kurtuluşun Hikayesi.