-EFFY-
Gözlerimi açtığımda loş ışıklı, sessiz ve nerede olduğumu bilmediğim bir odadaydım. Neler olduğunu hatırlayabilmem birkaç saniyemi aldı. David'in sesiyle irkildim ve hızlıca yerimden kalktım.
"Uyandın demek, sonunda! Sıkıntıdan patlayacaktım."
"Neler oldu? Neredeyiz?"
"Hastanedeyiz. Mahvetmek üzere olduğun bir hayatı kurtarmak amaçlı bir ziyaret olarak düşünebilirsin bunu." deyip çarpık bir gülüş sergiledi. Sonra hemen bir şey söylemeyi unutmuş gibi devam etti. "Bu arada seni öldürdüm."
"Ne diyorsun be?" derken sesim çatlamıştı. Her şeyin bir rüya olduğunu düşünüyordum.
"Bak, anlamamazlıktan gelemezsin. Adamın kanını sömürdün, fark etmedim sanma. Gerçi ben olsam ben de öyle yapardım, lezzetli kokuyor." deyip etrafı kokluyor gibi gözlerini kapatıp havayı içine çekti. Cümlesini bitirdiğinde bunun bir rüya olmadığını anladım. İnanamıyordum, hepsi gerçekten yaşanmıştı. Kafamı toparlamaya çalışırken tekrar konuşmaya başladı. "Şaşırmakta haklısın, başta nasıl dönüştüğünü ben de anlamadım. Eski düşmanlarımdan biri intikam için seni dönüştürmüş olmalı. Neyse bunu sonra konuşuruz."
"David, ne diyorsun sen?" derken kafam iyice karışmıştı.
"Bak, uzun zaman önce, 1800'lü yıllarda yaşayan bir cadı varmış..." diye söze başlayıp bir saat boyunca bana birtakım olayları açıkladı. Eric'e yaptıklarımı bilmesem David'in bu anlattıklarına inanmamın imkanı yoktu.
"Yani... Ben... Tanrım! Kan içmek istemiyorum. Kimseye zarar vermek istemiyorum! Ah, şimdiden verdim bile!" derken çoktan dehşete kapılmıştım.
"Eğer Eric'ten bahsediyorsan merak etme, o iyi." dedi ve yanımdaki yatağı işaret etti. Eric halsiz bir şekilde yatıyordu. Derin bir nefes aldım.
"Peki... Sen nasıl dönüştün?"
"Bu uzun bir hikaye kardeşim, daha sonra anlatmayı planlıyorum."
"Pekala öyle olsun." diyerek ısrarcı davranmadım. Çünkü korktuğumu hissediyordum. Bu kadar olay bana fazla ağır gelmişti. Kafamı çevirip tekrar Eric'e baktığımda inanılmaz bir pişmanlık duygusu tüm benliğimi sarmıştı. "Ne yani... Şimdi Eric de mi vampir oldu?" diye sordum cevabını duymak istemediğim ama içten içe merak ettiğim bir soruyu David'e yöneltirken.
"Hayır, eğer bir vampir seni ısırdıktan sonra boynunu kırarsa ilk aşama tamamlanmış olur. İkinci aşama ise insan kanı içmek... Tebrikler, artık bir vampirsin."
Hayır! Vampir olamazdım! Mümkün değildi! Üstüne bir de masonik özellik denen zımbırtı vardı. "Peki bahsettiğin özellikler neler?" diye sordum istemeye istemeye.
"Doğadaki elementlerden alınan güçler; toprak, ateş, su, benimki hava mesela." Elini havaya kaldırdı ve hareket ettirdi, birden yüzüme hafif bir rüzgar çarptı.
"Vay canına! Gerçekten çok 'havalı'sın!" Şu durumda bile espri kabiliyetimi kaybetmemiştim. Harika(!)
"Ciddi misin, gerçekten mi, tek söyleyeceğin bu mu?" dedi gözlerini devirerek. Küçük bir kahkaha atmayı da ihmal etmedi ve elleriyle bir şeyler yaparak rüzgarı daha da arttırdı.
"Hey! Kes şunu, saçlarımı bozuyorsun!" deyip saçlarımı düzeltmeye çalıştım.
"Bundan sonra seni nasıl kızdıracağımı bilmenin mutluluğunu yaşıyorum, bırak biraz eğleneyim."
Ona aldırmayıp aklımdaki diğer bir soruyu sordum.
"Yani, diyorsun ki, benim de mi bir masonik özelliğim var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ
FantasyBir yanda güçlerini yeni fark eden iki gencin birbirlerine kısa sürede geri dönülemez bir biçimde aşık olmaları ve bunun getirdiği sonuçların hayatlarını alt üst etmesi... Diğer yanda ise nefes aldığı her saniye boyunca intikam duygusuyla beslenen...