Bölüm şarkısı - Bruno Mars - Talking To The Moon
---
'Sakin ol Alex.' diye içimden tekrar edip Effy'e baktım. Gözlerim dudaklarına kaydı. Aramızda santimler vardı. Onunda heyecanlandığını görerek cesaret aldım ve tam onu öpmek için eğildiğim anda bir ses duydum.
Granger içeceklerden görevli olan garsonun tepesine çıkmış "Seni mahvedeceğim lan!" diye bağırıyordu. "Nasıl senden sipariş ettiğim şarapları getirmezsin!"
"Bırak beni hasta adam! Burası bir okul. İçki getirmemiz yasak!"
"Bu lanet olası okulun müdürü benim ve ben ne dersem o olur! Şimdi getir o kahrolası şaraplarımı!"
Onları ayırmayı düşündüm bir an, ama izlemek çok daha zevkliydi, millet kahkahalarla gülüyordu zaten.
Bir süre sonra zavallı çocuk çaresizce başını salladı ve Granger'ın istediği içkileri getirmek zorunda kaldı.
Granger ise hiçbir şey olmamış gibi kadehinden bir yudum alarak dans etmeye başladı.
Her şey normale dönüp müzik tekrar başladığında Effy ile aynı masada otururken buldum kendimi. Saatlerce muhabbet ettik. En sevdiği renkten favori filmine kadar her şeyi anlatmasını istemiştim. Onun hakkında en hfak ayrıntıları bile bilmek istiyordum. Beraber zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım bile.
'Umarım onu sıkmıyorumdur.' diye düşünmeden edemiyordum. Ama sürekli gülümsemesi ve sorduğum sorulara her seferinde aynı heyecanla cevap vermesi sıkılmadığını gösteriyordu sanki.
Arada bir göz ucuyla Emma'ya bakmayı da ihmal etmiyordum. Bana karşıdan öldürücü bakışlar atıyordu. Acaba yanına gitmeli miydim? Eminim çıkışta canıma okuyacaktı ama umrumda değildi, Effy'nin yanından bir an bile ayrılmak istemiyordum. Çünkü dışardaki aç kurtlar sürekli onu izliyor ve her an kapacakmış gibi duruyorlardı.
Hayır, buna asla izin veremezdim.
Beynimdeki düşüncelerden sıyrılmaya çalışırken Effy'nin beni incelediğini fark ettim. Baktığımı görünce utanır gibi oldu. Bu hallerine bayılıyordum.
''Hareketli bir gün oldu ha?'' dedim gülümseyerek.
''Evet, başım bu kadar hareketi kaldıramıyor sanırım.'' dedi elini başına götürüp ovalarken. Cidden müziğin sesi beni de rahatsız etmeye başlamıştı.
''Biraz uzaklaşalım istersen?'' dedim. Tabi ki de Effy ile yalnız kalmaya çalışmıyordum. Kesinlikle hayır.
Tamam, belki...
-EFFY-
Alex sonunda bulunduğumuz ortamdan uzaklaşmayı teklif etmişti.
Alex ile olan konuşmamız her ne kadar keyifli olsa da Emma'nın öldürücü bakışlarını daha fazla kaldıracak değildim. Korkunç şekilde kulak patlatan müziği de es geçemeyecektim. Yeni dönüştüğüm için kulaklarım hassas olmalıydı, David bununla ilgili bir şeyler zırvalamıştı.
Böylece onu onayladım ve okul bahçesinin çıkışına doğru ilerledik.
''Zor bir haftaydı.'' dedi sessizliği bozarak.
''Daha da zorlaşacak sanırım, en azından benim için.'' Neyden bahsettiğimi anlamıştı.
''Rosalie gelir gelmez onu alt etmeni kaldıramadı.'' dedi gülümseyerek ve devam etti. "Gücünü ondan iyi kullanabileceğin ortada, ondan daha güçlü ve daha güzelsin, o da kibirli biri ve bunu kendisine yedirememiş olmalı." Şaşkınlıkla ona baktım. Bunu gözünü benden kaçırarak söylemişti. Kızardığıma emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ
FantasiBir yanda güçlerini yeni fark eden iki gencin birbirlerine kısa sürede geri dönülemez bir biçimde aşık olmaları ve bunun getirdiği sonuçların hayatlarını alt üst etmesi... Diğer yanda ise nefes aldığı her saniye boyunca intikam duygusuyla beslenen...