Bölüm şarkısı - Anathema / Lost Control
---
Nefis bir koku, kan kokusu her yeri sarmıştı. Dişlerimin sivrildiğini hissettim. Evet, bunu yapacaktım. Beni kaçıran bu lanet adamın kanını son damlasına kadar tüketip, gücümü toplayacak ve bu boktan ormandan kurtulacaktım.
Tam dizlerinin üstünde durmuşken ayağa kalkmasına izin vermeden hızlıca ona yaklaştım ve sertçe sırtını duvara yapıştırdım. Ağzından acıyla karışık boğuk bir ses geldi ama bağırmamak için dişlerini sıktığını görebiliyordum.
Boynunu elimle kavradım ve cüppesini indirip boğazını dişlemeye hazırlanırken şunları söyledim:
"Oyun bitti, gizemli çocuk."
Ama cüppesinin şapkasını indirmemle hayatım boyunca çıkamayacağımı düşündüğüm bir şoka girdim.
Bana endişeyle bakan koyu yeşil gözler karşımda duruyordu.
"Leon?"
Her gece kabuslarımın vazgeçilmez misafiri olmuş, kendisini en az ruhu kadar siyah ve etrafa korku salan cüppesiyle özdeşleştirdiğim, yakın bir zamanda ise sadece kabuslarımda değil de; hayatımın tam merkezinde olduğunu fark ettiğim, bana çok yabancı ama bir o kadar da tanıdık olan adam karşımda duruyordu. Sesini duyma şerefine bile erişemediğim, neredeyse tüm yüzünü kaplayan kapüşonu nedeniyle yalnızca çenesini seçebildiğim, tüm bunlardan öte ise; beni neden kaçırdığını bilmediğim bu adam benim arkadaşımdı. Belki de sevdiğim adamı öldürmeye çalışan bir katildi. Böyle biriye arkadaş sıfatını yakıştırmak pek doğru olmazdı.
Bunca zaman neden kimliğini saklamıştı? Benden utandığı için mi? Alex'e yaptıklarından sonra -Sarah'ı saymıyorum bile- karşıma çıkacak cesareti mi yoktu? Yaptıkları yetmezmiş gibi beni esir tutmaya nasıl cüret ederdi?!
"Sen..." dedim yeşil gözlerini gözlerimden ayırmayarak. Ne diyeceğimi bilemiyordum. O da ne söylemesi gerektiğini düşünüyor gibiydi. Çenesindeki bir kas hafifçe seğiriyordu. Bu, onun ya sinirli olduğunu ya da bilinmezlerle dolu kafasında bir şeyler düşündüğünü gösterirdi. Yine de dehşete kapılmış gözleri kendini ele vermemek için direniyordu.
Her şeyden önce hayatıma kısa bir süre içinde giren bu yabancının benim özel hayatımla ilgili bu kadar çok şey bilmesini neye borçluydum? Vampir olduğumu nereden biliyordu? Veya dünya üzerinde vampirlerin olduğuna dair bulgulardan hangi ara haberi olmuştu? Geriden gelen kişi neden her zaman ben olmak zorundaydım?
Kafamda bu ve bunun gibi onlarca soru dolanıyordu kelimelere dökülmek isteyen. Kalbim gibi düşüncelerim de parçalanmıştı bir cam gibi. Kırılmayı bekleyen bir cam...
Sözcükler camın keskinliğiyle afallıyor ve dile gelemeden kana bulanıp yok olmayı bekliyorlardı sanki. Yer yüzüne çıkmayı kendilerine yasaklamışlardı. Eğer seslerini duyurabilselerdi her şeyi daha karmaşık bir hale getireceklerini biliyorlardı çünkü.
Karşımda duran yeşil gözlerin büründüğü siyah gölgelerin yarattığı karanlık da aynı duyguları paylaşıyor gibi görünüyordu. Ama benden daha güçlü olduğu kesindi. Fiziksel olarak değildi belki ama ruhsal açıdan büyük bir çöküntünün içerisindeydim. Her zamanki soğukkanlılığıyla, günlerdir işitemediğim sesi odada yankılanınca ürperdiğimi hissettim.
"Sürpriz."
Beni sanki mümkünmüş gibi daha da sinirlendirmişti bu kelime. 'Sürpriz.' de neyin nesiydi? Oyun oynadığımızı mı sanıyordu bu ahmak?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ
FantasyBir yanda güçlerini yeni fark eden iki gencin birbirlerine kısa sürede geri dönülemez bir biçimde aşık olmaları ve bunun getirdiği sonuçların hayatlarını alt üst etmesi... Diğer yanda ise nefes aldığı her saniye boyunca intikam duygusuyla beslenen...