ÖLÜ ŞEHİR 5.KISIM

963 149 278
                                    

Kız onu görmesiyle "Azuma!" diye bağırdı, cansız gözlerine renk gelmişti. Claudio'yu bıraktı ancak bu çok tehlikeli bir hareket olduğu için Claudio onu daha sıkı tutmuştu. "Lütfen rahat durun küçük hanım!" Neredeyse dengelerini kaybedip ağaçtan düşüyorlardı.

"Lucia!" dedi Azuma aklına gelmesiyle. Sai ailesinin bir üyesiydi. Kızın çok fazla odasından dışarı çıktığını görmezdi ancak çıktığı zaman güzelliği ve narinliği yüzünden herkesin favorisi olurdu. Fazla konuşmadıkları için hatırlamakta zorlanmıştı. 

"Tanıyor musun?" diye sordu Cael.  

"Tanıyor muyum?" diye tekrarladı Cael'in sorusunu Azuma. Nedense biraz afallamıştı ancak Cael'in ona garip bakışlar yollamasıyla kendini toparlayıp devam etti. "Evet, Sai ailesinden biri." Bunu söylerken Cael, Azuma'nın arkasında olan bir bedeni öldürmüştü. "Uzun süredir kayıptı."  

Cael geri dönüp Claudio'ya seslendi. "Destin nerede? Aynı zamanda inip sen de yardım et, tüm işlerinizi ben yapamam."

Claudio hafifçe gülüp kafasının arkasını kaşıdı. Bu arada kızın ağaca tutunmasını sağlamıştı. Aşağıya zıplayıp o da cesetleri öldürmeye başladı. "Emin değilim. Ben de onu arıyordum."

"Beraber değil miydiniz?"

"Öyleydik, bir süre bir yerde saklanıp bedenlerin uzaklaşmasını bekledik..." Derin bir nefes alıp ekledi. "Ancak bir çığlık duymamla evden çıktım. Sonra Lucia'yı buldum ve geri döndüğümüzde evde kimse yoktu. Onu ararken yeniden bu bedenlere takıldık."

Bu çok kötü oldu, diye düşündü Azuma. Kendisi sadece izleyici olmasına rağmen Destin'in de orada olsaydı Cael ve Claudio'nun işlerini çok daha kolaylaştıracağını biliyordu. Şimdi bir de onu aramak zorunda kalmışlardı. Birkaç adım geriye gidip sahneye baktı. Bedenlerin çoğu ölmüştü yine de hâlâ çok fazlalardı, onlara karşı kendisinin yapabileceği bir şey olduğunu da düşünmüyordu. Bir kılıcı olsaydı bile muhtemelen en fazla bir veya iki tanesinin kafasını uçurabilirdi.

Kılıcı olması kesinlikle iyi olurdu o yüzden ölü bedenlerin üzerinde göz gezdirdi, belki birinden kılıcı çıkar umuduyla ancak hiçbirinde yoktu. Bir anda gözüne köşede kalmış bir beden çarptı. Kemerinde parlak bir şeyler vardı. Ceset biraz uzaktaydı ancak bir şey olmayacağını düşünerek o tarafa doğru gitti. Kısa bir kılıçtı, yine de işe yarardı. Yavaşça kılıcı kavramak için uzandı fakat onu aniden geriye doğru çeken güç yüzünden eli kılıca ulaşamamıştı.

Biri boğazından tutup onu kaldırmıştı.

Neler olduğunu bile anlayamadan ayakları yerden kesildi ve çırpınmaya başladı. Onu tutan el çok güçlüydü, kıpırdamasına izin vermiyordu. Nefesi tükeniyormuş gibi hissetti, boğazı acıyordu.

Aklına Sai ailesinin evinde yaşadıkları geldi. O zaman da büyükannesinin yardımcısı onu bu şekilde tutmuştu değil mi? Hiçbir şey net değildi. Daha fazla düşünemedi. Saniyeler ona saatler gibi gelmeye başlamıştı. Daralıyordu, ölüyordu.

Görüşü bulanıyordu, nefes alamıyordu fakat bunların hepsi boğazındaki elin aniden gevşemesiyle sona ermişti. Azuma yere düşmeden bir kol tarafından tutuldu. Bırakılmanın etkisiyle derin bir nefes alabilmişti. Arkasını döndüğünde bedenin kafasının gitmiş olduğunu gördü. Sadece kas güçlerinin kalmış olmalarına rağmen bu cesetlerin insan gücünden fazlasına sahip olmalarını garipsedi.

Birkaç kere daha derin nefes aldıktan sonra kendine gelmeye başlayınca dönüp onu tutan kolun sahibine baktı.

Cael'di.

Başka kim olabilirdi ki zaten?

"Yanımdan ayrılma." diye belirtti genç adam.

Azuma düşünmeden cevapladı, aklından böyle bir şeyin başına geleceği geçmemişti. "Asla ayrılmayacağım." Nefesleri hâlâ sık sıktı.

Bu sözler üzerine Cael'in bakışları değişti. Bir saniyeden daha az sürmüştü bu değişim, ateş gibi olmuşlardı, hafifçe parladıklarını söyleyebilirdi. Cael onu duymazdan gelerek bıraktı. "Kılıca ihtiyacın yok." dedi ve geri döndü. Azuma ise boynunu tutarak onu takip etti, genç adam bir kere daha dönüp arkasına bakmamıştı.

Azuma, Cael onu kurtarmaya gelmiş olduğu için mutluydu. Aynı zamanda neden onu kurtaranın hep o olduğunu düşünüyordu. Arasına kendince mesafe koymak istediği bu zamanda en azından Claudio gelip onu tutan adamı öldürebilirdi veya kendi kendini koruyacak kadar güçlü olabilirdi...

Son kez arkasına dönüp yerde kanlar içinde kıvranan bedenle onun altında kalmış diğer cesede baktı. Kılıç zaten çok kısaydı, boşuna başına bela almıştı.

Claudio ve Cael kısa süre içinde etraftaki tüm cesetleri yeniden öldürmüşlerdi. Lucia tehlikenin geçtiğini görünce ağaçtan inerek koşar adımlarla Azuma'nın yanına gitti. Sesi ağlamaklıydı. "Çok korkuyorum."

Ardından Azuma'ya sarılmak için bir hamle yaptı ancak Azuma üstüne gelen bir şeye refleks olarak kendini geri çekmişti. Sonra da kız için kötü hissetti ancak çaktırmamaya çalışarak sordu.

"Nasıl buraya geldin?"

Kız gözyaşlarını sildi. Daha önce yaptığı hareketin terslenmiş olması gururunu incitmiş olmalıydı ki Azuma'ya bakmıyordu.

"Bilmiyorum." dedi ve daha çok ağlamaya başladı, "Annem... Babam...". Bir şeyler söylüyordu ancak hıçkırıklarından dedikleri anlaşılmıyordu. Claudio, Azuma'nın bir harekette bulunmamasına karşılık olarak kızın omzuna hafifçe dokundu. Her zamanki gibi güler yüzlüydü. "Endişelenme, kendine geldikten sonra olanları anlatabilirsin. İlk önce bu şehirden çıkmalıyız."

Azuma da ona katılıyordu. "Destin'i bulmalıyız yani."

"En son neredeydi?" diye sordu Cael. Kendisiyle ilgilenmemenin verdiği eziklikle Lucia daha yüksek sesle ağlamaya başladı ama omzunu sıvazlayan Claudio dışında hiçbiri onu o şartlar altında umursamadı.

"Karşıdaki açık kırmızı evde." diye cevapladı Claudio, parmağıyla bir evi gösterirken.

"Tamam," dedi Cael. "Sen Lucia'yı al ve buradan çık. Yanlış hatırlamıyorsam köprüden çok uzakta olmayan bir han olmalı. Orayı kontrol et ve iyi gözüküyorsa orada dinlenin. Kötü durumdaysa yakınlarda güvenli bir yer bulun. Destin'i bulunca sizinle buluşmaya geleceğiz."

Bunun üzerine Claudio koca bir gülümsemeyle onu onayladı. Azuma'dan ayrılmak istemeyen Lucia'yı yakında geleceklerini söyleyerek yatıştırmaya çalışarak ve aynı zamanda da biraz da zorlayarak ondan ayırdı ve gittiler. Ancak gözden kaybolmalarından sonra kendisinin Cael'le kaldığını fark eden Azuma, çoktan yürümeye başlamış olan Cael'e yetişerek sordu. "Neden ben seninle geliyorum?" Sonuçta onu daha önce yaptığı gibi yalnızca yavaşlatırdı.

Cael'in dudaklarından sadece beş kelime çıkmıştı. "Yanımdan hiç ayrılmayacağını söyledin."

HALF & HALF - Başlangıç [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin