MİSAFİR 3.KISIM

907 114 122
                                    


Adamlarla aralarındaki mesafeyi koruyarak diğerlerinin geldiği yöne doğru gittiler, bir süre sonra karşılarına üç tane yol ayrımı çıkmıştı, o ana kadar hep sağ ve sol arasında ayrım yapmak zorunda kalmışlardı ancak üç tanesi? Oldukça fazlaydı. "İlk çıkışa gitmeye çalışmalıydık belki de." dedi Azuma fikrini değiştirerek, sesinde bıkkınlık vardı. Cael ise düşünüyormuş gibi gözüküyordu, bu yüzden cevaplamadı, Azuma devam etti. "Üstelik şu ana kadar doğru tarafa gelip gelmemiş olduğumuzu bilmiyoruz."

"Hayır," diye cevapladı Cael, yeniden labirentte sıkışma konusunda endişelenmiyor gibi gözüküyordu. "Doğru yere geldik. Diğerlerinin ayak seslerini takip ediyordum."

Bu cevapla beraber Azuma sihrin ne kadar geniş bir kavram olduğunu merak etmeden edemedi, gerçi genç adamın bunu yapmak için sihir kullanıp kullanmadığını da bilmiyordu. Cael devam etti. "Ancak burada ayak sesleri çok yankılanıyor... Sağ tarafa gidelim."

"Neden sağ?" diye sordu Azuma.

"O taraftan hiç ses gelmiyor, orta ve sol taraftan en az üçer kişinin ayak seslerini duyuyorum."

Cael'in dediği mantıklıydı, kaçtıklarının farkındaydılar bu yüzden her duruma karşı yankıları kullanarak onları kandırmaya çalışıyor olabilirlerdi ki durum öyleyse bu sağ tarafın doğru yol olduğunu gösterirdi. Ya da orada gerçekten kimse yoktu, böylece güvenliydi ve gidip bakmalarından bir sorun çıkmazdı ki eğer yanlış tarafsa bile tek yapmaları çıkıp sol tarafa sapmak olurdu çünkü eğer ortadan biri yürüyor olsaydı bu hem sol hem sağ tarafa yankı yapardı, tek sola değil. En azından en yüksek ihtimaller bunlardı.

Azuma onayladı ve o tarafa doğru yürümeye başladılar.

Yürüdükleri yol gittikçe daralıyor ve yüksekliği azalıyordu. Ne kadar da nemli duvarlara değmek istemese de Azuma bir süre sonra içinden küfürler savurarak duvarlara sürtünmek zorunda kalmıştı. Cael önünde yürüyordu. "Belki de gerçekten burada kimse yok." dedi Azuma.

Cael onu dinlemedi, bir süre daha yürüdükten sonra yol iyice inceldi ve yan yürüyerek devam etmek zorunda kaldılar. Neyse ki bu işkence çok uzun zaman almadan bitti, ince yol birden açıldı, yerini kocaman bir oyuğa bıraktı.

Daha geniş bir alana çıkmanın verdiği etkiyle rahatladılar. Etraflarında birkaç kırık tahta parçaları duruyordu, düzensizlerdi. Birkaç adım daha attılar ve Cael, Azuma'yı durdurdu. Ayaklarının altında bulunan uçurumu fark etmemiş olduğundan yürümeye devam etmişti.

Uçurum bayağı genişti, fark edilmeyecek gibi değildi. Yanındakinin nasıl olurda bu kadar dikkatsiz olup bariz bir şeyi fark edememiş olduğunu kendi kendine sordu Cael. Aynı anda biraz eğilip aşağıya bakmıştı, Azuma da ona katıldı.

Çukurun diğer tarafına geçmelerini sağlayabilecek hiçbir şey yoktu, bir yol bile. O zaman neden mağaranın derinliğinde böyle büyükçe bir çukura çıkan ince bir tünel vardı ki?

Merakları çok sürmedi. Uçurumun dibinden ince bir uğultunu kulaklarına vardı, uğultuyla beraber hafifçe esen bir rüzgâr da onlara ulaşmıştı. Cael, Azuma'yı tutarak birkaç adım geriledi. Uğultu çok geçmeden çirkin ve kulak tırmalayan bir çığlığa dönüştü. Rüzgâr da fazlalaşmıştı. "Geri gitmeliyiz." dedi Cael aceleyle. Azuma çoktan geldikleri yöne doğru koşmaya başlamıştı bile.

Çıktıkları ince tünele geri girdiler. Çığlık sesi artmıştı, kulaklarını acıtıyordu. Cael dönüp baktığında kocaman, koyu yeşil, çirkin ve hiçbir şeye benzetemediği bir yaratığın onlara doğru geldiğini gördü. Elleri, kolları veya bacakları yoktu. Bir solucanı andırıyordu ancak salya kaplı sivri dişleri ve solucanların en az bin katı büyüklüğünde olması durumu onu zararsız bir sürüngen olmaktan uzaklaştırıyordu. Aynı zamanda gözleri de yoktu.

HALF & HALF - Başlangıç [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin