KRAL 1.KISIM

635 90 112
                                    


(Birkaç gün sonra)

Cael önündeki azalmak bilmeyen doküman yığınına bakarak iç çekti. Hava kararmaya başlamış olmasına rağmen işleri bitmiyordu.

Kral genelde onu bu tür sıkıcı ve prensin işi olmayan, kendisinin yapması gereken görevlere boğardı. Ona güvendiğinden değil, yetenekli bulduğundan ve bu işleri kendisinin yapmasını istemediğindendi bu. Kralın bu tutumuyla krallığının durumunun gün geçtikçe daha da kötüye gittiğinin ne kadar ortada olduğu belli oluyordu. Lychinus, meleklerin korumasının üzerinde olan bir ülkeydi ancak bu her şeyi gelişigüzel yapan sorumsuz bir yöneticinin olabileceği anlamına gelmiyordu. Cael yakında meleklerin bu konuya el atacaklarını biliyordu ancak nasıl bir hamleleri olacağını veya bu kararlarından kendisinin nasıl etkileneceğini kestirmek zordu. Bu konunun üzerine düşünmek istemiyordu çünkü düşündükçe aklına olabilecek en kötü senaryolar geliyordu.

Bir kere daha iç çekti ve önüne başka, doldurulması gereken bir dokümanı aldı ancak işe başlayamadan birinin ona seslendiğini duydu. "Prens Cael."

Cael elindekini bırakıp sesin geldiği yöne doğru baktı. Ace'di. Onun ona baktığını görünce devam etti. "Söylediğin iki kişiyi yakalayıp zindanlara getirdik, yanlarında başka birini bulamadık. Ayrıca oradaki mağarayı araştırmasını söylediğin Regium'lardan haber geldi. Mahkûmlar çıkarılıp sorgulansa bile mağaranın Sai ailesine ait olduğuna dair o iki kişi dışında hiçbir kanıt bulunamadı. Çoğu kişini neden orada olduklarını bilmediklerini söylediler. Aynı zamanda sağır ve dilsiz olan çok kişi vardı. Bunların onları oraya kapatanların yaptıklarını düşünüyoruz. Hepsi çıkarıldıktan sonra emir verdiğiniz gibi kitaplar yakıldı ve mağaranın girişi mühürlendi." Biraz duraksadıktan sonra devam etti. "Kral'a haber verelim mi?"

Cael'in düşünceli bir hali vardı. Onca kişiyi konuşmamaları için sakatladıysalar neden aralarında konuşabilenleri bırakmışlardı? Belki özellikle onların kim olduğunu bilenleri o hale getirmişlerdi.

"Onun bilmesine gerek yok." diye cevaplayarak ayağa kalktı. Sonuçta kralın kılını kıpırdatmayacağı aşikârdı. "Söylediğim diğer mağaraya baktınız mı?"

"Evet," dedi Ace, suratı ciddiydi. "Orada gittiğimizde herkes öldürülmüştü. Ruh ve hayaletlerin işi olduğunu düşünüyoruz. Mağaraya girip dediğiniz canavarı bulup onu da yok ettik."

Yani tahmin ettikleri gibi olmuştu. Son zamanlarda yükselen ruh ve hayaletlerin sayısı o mağarayı da etkilemişti. Aslında Cael oraya kendisi gidip bahsettikleri 'mor gözlüler' ve "o adam" hakkında daha çok bilgi almak istiyordu ancak kimse kalmamışsa bunu yapmasına imkân yoktu. Arkasını dönerken konuştu. "Gidip zindanlara baksam iyi olur."

Başta yeterince kanıt toplarsa Kral'ın Sai ailesiyle ilgili bir şeyler yapacağını düşünmüştü, özellikle ona orayı gidip araştırmasına izin verdikten sonra... Ancak geri geldiğinde Kral'ın durumunun daha da kötüleştiğini görmüştü. Gitgide kafayı yiyordu, alkol ve seks dışında başka bir şey düşünmüyordu. Duruma kendisinin el atacaktı, özellikle Sage'in öldürülmüş olduğu yeri bulduktan sonra duramazdı.

Ace onun uzaklaştığını görünce sordu. "Başka bir isteğiniz var mı?"

Bunun üzerine Cael ona geri döndü ve hafifçe gülümsedi. Karşısındakinin bu gülümseye karşılık vermeyeceğini biliyordu ancak ifadesiz durmanın garip olacağını düşünmüştü. "Artık dinlenebilirsin, yakında evleneceksin bu yüzden daha fazla bu tür gereksiz işlerle ilgilenmene gerek yok."

Ace cevaplamadı ancak kafasını onaylarcasına salladı ve devam etti. "Kral'ın artık bu ülkeyi yönetmeye gücü yok, veliaht prensi olarak ona dur demeniz gerekiyor."

HALF & HALF - Başlangıç [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin