SARAY 4.KISIM

646 94 49
                                    


"Damarlarında melek kanı akıyor."

Arkalarından gelen sesle ikisinin de dikkati taşlardan sesin sahibine kaymıştı.

Azuma refleks olarak Cael'e yaklaşmıştı. Karşılarındaki kadın figürü onlara doğru yaklaştı, vücut hatlarından kadın olduğunu söyleyebilse bile yüzünü kapatan ince örtü yüzünden neye benzediğini göremiyordu. "Sen miydin?" diye rahat sayılabilecek bir nefes verdi Cael ancak sesi soğuk ve sertti, bunun üzerine Azuma soru soran gözlerle ona döndü. "Deinde, bir medyum, geleceği görüyor." diye açıklama yaptı Cael.

"Karşına çıkmış olduğum için kendini şanslı say." dedi kadın. Sesi kalındı ve kendinden emindi, onlarla arasında hâlâ mesafe vardı. Azuma etkilenmemişti, boş gözlerle kadına baktı.

"Güçlerin var." dedi hemen konuya girerek. "Kötüyü ya da iyiyi getirebilecek."

Azuma onun neyden bahsettiğini anlamadığı sürece sözlerinin bir önemi olmadığını düşünürken kadın devam etti. "Kendin hakkında soruları cevaplamak için sınırdaki adamla konuşmalısın."

"Neyin sınırı?" diye sordu Azuma ciddileşerek. Karşında duran kadının çok fazla negatif enerji yaydığını hissediyordu ve bu onu rahatsız ediyordu ancak merakına yenik düşmüştü.

"O adam senin karşına çıkacak." diye yanıtladı Deinde onları ardından ani bir hareketle bir elini yaklaşıp yüzüne koydu. Azuma'nın arkasında geri çekilecek yer olmadığı için kıpırdayamamıştı. "Özelsin. Güçlerini boşa kullanma. Savaş yakın. Kötülük senin için iyilikten daha fazla. Ne cennet ne de cehennem seni seviyor, yanında kimse olmayacak. Ancak kaderin senin elinde, kararlarını ona göre ver."

Bunların hepsini sakince söyledikten sonra elini çekerek kafasını Cael'e çevirdi, genç adamın yüzü ve bakışları sertti. Kadının ona baktığı ince tülden dolayı görünmese de gözlerinin onda olduğu belliydi. Sesi oldukça kısıktı, Azuma dediklerinin tamamını algılayamamıştı ancak kelimeler Cael için nettiler. "Mutluluk ikiniz için aynı anda gelemeyecek."

İkisi de tepki veremeden kadın geri çekilip tünellerden birine girdi ve gölgelerin arasında kayboldu.

"Söylediklerinin doğru olup olmadığını nereden bilebiliriz ki?" diye isyan etti Azuma çok geçmeden. "Anlaşılmıyorlardı bile."

"Bilemeyiz." diye cevapladı Cael.

"Sana daha önce böyle şeyler söyledi mi?"

"Söyledi." dedi ve devam etti. "Kraliyet ailesine özel bir medyum... Durduk yere gelip sana bunları söylemeye karar vermesi küçük görülmemesi gereken bir şey."

"..." Azuma yorum yapmadı. Cael böylece devam etti. "Ancak kafana da takmana gerek yok, sana verdiği sadece birkaç kelime sonuçta."

Azuma içinde bir huzursuzluk hissederek sordu. "Sana ne söylemişti?"

"Hm," dedi Cael. "Çok uzun hikâye..."

Bunun üzerine Azuma, Cael'in üzerine gitmedi ancak Azuma'nın yüzünden ne kadar memnuniyetsiz olduğu belli oluyordu. Böylece Cael devam etti, sesi sıkkındı. "Asil olan herkes zaman zaman gelip Kraliyet medyumlarıyla konuşmak zorunda, ben de küçükken gelmiştim. Söyledikleri ne beni ne de kralı memnun etti, sanırım öğrenmemek daha iyi olurdu..."

Azuma Kraliyet Ailesinin bu kadar güvendiği birinin yanlış öngörüde bulunabileceğine ihtimal vermiyordu. "Sonra ne oldu, dedikleri çıktı mı?"

HALF & HALF - Başlangıç [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin