TERK EDİLMİŞ 5.KISIM

533 84 80
                                    


Adam, Azuma'ya onun ismini sormadan gölgelere kaybolmuştu. Böylece Azuma bir süre adamın arkasından bakakaldıktan sonra Destin ve Claudio'nun yanına döndü, hava kararmış sayılırdı.

Döndüğünde Claudio'nun çoktan uykuya dalmış olduğunu gördü. Destin ise ona sadece keskin bakışlar attı. Bunun üzerine kendine Azuma başka bir oda bulup kendini yatağın üzerine attı. Daha önce karşılaştığı maskeli adamı aklından atamıyordu, neyin nesiydi?

Sabah uyandığında Destin ve Claudio'nun kaldığı odaya gitti. Claudio'nun çoktan ayaklanmış olduğunu gördü, eli karnındaydı. Destin ise sonunda Azuma'yla konuşmaya karar vermişti ancak sesi hâlâ keskindi ve kapıda durarak daha fazla içeri girmesine izin vermiyordu. "Birkaç gün daha burada dinleneceğiz."

Claudio hemen arkadan atladı. "Buna gerek yok, çoktan ayaklandım." Yüzünde her zamanki gülümsemesi vardı, biraz acı dolu gözükse de.

Tesadüfen Azuma da şehirde birkaç gün daha kalmayı istiyordu o yüzden hemen Claudio'nun teklifini geri çevirdi. Zaten kötü bir haldeydi, dinlenmesi gerekiyordu. "Tamamen iyileştikten sonra yola çıksak daha olur. Bizi nasıl tehlikelerin beklediğini bilmiyoruz."

Claudio bunun üzerine biraz daha ısrar etti ancak ikisine de karşı gelemedi, bir süre sohbet ettikten sonra onu daha fazla uyumaya zorladılar böylece Azuma tekrar dışarı çıkmak için harekete geçti ancak biraz garip davrandığını fark eden Destin onu ayrılmadan önce durdurdu. "Nereye gidiyorsun?"

"Biraz hava alacağım." Azuma'nın sesinde hiçbir duygu kırıntısı yoktu.

"Bir şey mi buldun?"

Azuma durakladı, aklına dışarı çıkmasının ardında böyle bir nedenin yattığı gelmez diye düşünmüştü. Yine de Destin bir Regium B'ydi, durumu iyi okuyor olması normaldi. Devam etti. "Bu şehirde ilgini çekebilecek ne olabilir?"

Azuma hızlı bir şekilde cevap vermesi gerektiğinden fazla düşünmeden gülümsedi. "Hayır, bir şey bulmadım."

Bu gülümseme Destin'in sinirlerini tepesine çıkarmasına yeterdi, Azuma'nın sakladığı bazı şeyler olduğunu adı gibi emindi. Azuma onun cevabını beklemeden kapıdan büyük bir süratle çıktı.

Hızla bir önceki gün gittiği yere doğru yürüdü. Maskeli adamın hâlâ orada olmasını beklemiyordu, o yüzden daha fazla ilerlemekten başka çaresi kalmamıştı. Yürürken olabildiğince temkinli olmaya çalıştı, yanında kendini koruyabileceği bir kılıcı yoktu sonuçta. Olası bir tehlike anında kimsenin de onu kurtarmaya geleceğini düşünmüyordu.

İlerledikçe karşısına çoktan terkedilmiş dükkânlar çıktı ancak ne köpeğin ne de maskeli adamın izi vardı. Öğlene kadar sağa sola bakarak oyalandı, güneş tepesine çıktığında ise sıkılmaya başlamıştı. Nedensizce sabırsız hissediyordu.

Tüm dikkatini kaybedip Destin ve Claudio'nun kaldığı evin bile ne tarafta olduğundan emin olmayan hale gelene kadar sokaklarda turlamaya başladı. Belki de çoktan şehri terk etmişlerdi? Ancak oraları biliyormuş gibi konuşuyordu, bir anda gitmeye karar vermesi sadece Azuma'nın şansızlığına olurdu.

Düşüncelere dalmışken bir camın kırılma sesi onu uyardı ve yeniden tüm dikkatini etrafına vermeye başladı. Ses karşısında duran şarap dükkânından gelmişti. Kırılmaya birinin üzüntüyle iç çekmesi de eklenmişti. "Canis, o en iyilerindendi."

Ange ve köpeğiydi! Azuma uzun süredir o sokakta dolanıyordu, onun oradan geçmediğini fark etmemiş olmaları imkânsızdı. Belki de onu oraya çekmek için özellikle şarap şişesini kırmışlardı? Sakin adımlarla dükkâna doğru gitti ve kafasını hafifçe içeri sokarak bir bakış attı. Maskeli adam dükkândaki sandalyelerden birine oturmuş karşısına bakıyordu, yüzünü göremese de dudaklarından gerçekten de üzüntülü bir ifade takındığını anlayabiliyordu. Azuma'nın orada olduğunu fark etmesiyle kafasını ona doğru çevirdi ancak Azuma ne yapması ve söylemesi gerektiğini bilmemenin verdiği endişeyle birkaç adım geri gidip adamı görüş alanından çıkarmıştı. Bunu yaptıktan hemen sonra hareketinin ne kadar garip olduğunu fark edip pişman oldu fakat geri dönmesi için çok geçti. Neyse ki Canis büyük bir hızla kuyruğunu sallayarak ona doğru geldi ve Azuma'nın yaptığından utanmaya vakti kalmadan köpeğin başını sevmek zorunda kaldı. Ange de çok geçmeden dükkândan çıktı.

"Sizinle tekrar burada karşılaşacağımızı düşünmemiştim." Dudaklarına gülümseme yerleşmişti.

Azuma sözlerinin yalan olduğunu düşünmekten kendini alıkoyamadı. Kesinlikle sokakta yürüdüğünü duymuş olmalıydı, sağır olana kadar da içmiş bir hali de yoktu, kesinlikle duymuştu. "Ben de..." diye cevaplayabildi.

Bununla üzerlerine garip bir sessizlik çöktü. O kadar dayanılmazdı ki Azuma ne için gelmiş olduğunu bile unuttu. Zaten en başta bir nedeni var mıydı ki? Karşısındakinin yüzünü göremiyor olmak onu daha da geriyordu. Sonunda ağzını açan maskeli adam oldu. "Adınızı sormayı unuttum."

Tabii ki de unuttun diye geçirdi içinden Azuma. Ya da direkt olarak umursamamıştı, merakıyla sokakta tanıştığı birini takip ettiği için gelen pişmanlık önceki pişmanlığını aştı. "Azuma." dedi sesinin sinirli çıkmaması için elinden geleni yapmıştı. Karşısındaki sonuçta onun için kimdi ki?

"Ah, alışagelmedik bir isim." Ange'in sesinde hâlâ nazik bir ton vardı.

"Babam buralardan değil." diye cevapladı Azuma, tam olarak nereden olduğunu kendisi de bilmediğinden detay vermemişti. Adamın sesindeki tonu duyunca nedense yeniden yumuşamıştı.

"Anlıyorum," diye cevapladı ve hemen ardından çok önemli bir şeyi unutmuş gibi dudakları açıldı fakat hemen eski haline dönerek devam etti. "Şarap sever miydiniz?"

"Pek değil." dedi Azuma önceki sarhoşluk serüveni aklına gelmişti. Tekrar bir tanesini daha yaşamak istemiyordu. Cael'in ne yaptığını merak etmeden de edemedi, yüzüne hafif acı bir ifade yerleşmiş olmalıydı ki Ange'in yüzündeki gülümseme de silindi. Azuma kendine bakıldığını anlamasıyla duruşunu ve ifadesini düzeltti böylece maskeli adam ekledi. "Yine de buraya kadar gelmiş olduğunuza göre size bir şeyler sunmalıyım."

Azuma onaylarcasına başını sallamadan önce biraz duraksamıştı. Aç ve susuz hissediyordu ancak bilmediği birinden aldığı bir şeyin içinde ne olacağını bilemezdi, ne kadar güvenli sayılabilirdi? Yine de karşısındakinin tehlikeli olduğunu hissetmiyordu, ayrıca neyin nesi olduğu merakını içinden atamıyordu, o yüzden onu dükkânın içine doğru takip etti. "Burada mı yaşıyorsunuz?"

"Şimdilik." diye cevapladı maskeli adam. Dükkânın içi tahta sandalyeler ve masalarla döşeliydi, gün ışığı olmasına rağmen oldukça loştu. Bir de bar kısmı vardı. Bar kısmının yanında duran koyu kırmızı bir perde asılı olan bir girişten geçtiler ve Azuma iç kısmının çok da farklı olmadığını fark etti. Açıldığı oda küçük bir kare şeklindeydi. Tahta duvarlara bazı kırmızılı sarılı süslemeler asılıydı, göze hitap ediyordu. Giriş kısmındakilere benzeyen bir masa ve iki sandalye vardı. Sandalyenin üzerinde küçük bir kız çocuğu oturuyordu.

HALF & HALF - Başlangıç [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin