TERK EDİLMİŞ 1.KISIM

587 87 143
                                    


Ertesi sabah uyandığında Cael'in odasını terk etmek üzere kapıya gitti, Cael yine yanında yoktu ve Claudio onu kapının girişinde bekliyor olacak, daha erken uyanması gerektiği hakkında konuşacaktı. Ancak beklediği gibi olmadı. Kapıya yaklaştığında beklenmedik bir şekilde kapı açıldı ve içeri Cael daldı. Sabah saat daha erken olmasına rağmen nefes nefese kalmıştı, panik bir haldeydi. "Ne oldu?" Azuma'yı da endişe kapladı.

"Anlatmaya zaman yok, gidiyoruz."

Odanın içinde olması gerektiği gibi gizli bir geçit vardı. Duvardaki dekor kalkınca altında kanla çizilmiş bazı işaretler çıktı, yani şifrelenmişti. Bu Cael dışında kimsenin orayı açamayacağı anlamına geliyordu. Mührü kaldırdıktan sonra duvar yerinden oynayarak kütüphanede olduğu gibi açıldı ve Cael, Azuma'ya döndü. "Dümdüz ilerleyince yolun sonunda Claudio ve Destin ile karşılaşacaksın, onlarla saraydan ayrılmanı istiyorum."

Azuma olduğu yerde dona kaldı, böylesine bir cümle beklemiyordu. "Gidiyoruz demiştin ama..." Onunla beraber gideceğini zannetmişti.

Cael başını tuttu, ciddi bir şeylerin olduğu belliydi. "Sensiz gitmek istemiyorum." Azuma bu sözlerin anlamını ancak dudaklarından çıktıktan sonra anlayabilmişti, yüzünde endişeli bir ifade vardı, ne olduğunu sormayı unutmuştu bile. Bu cümleyle bir ileri bir geri yürüyen Cael durup Azuma'yı tek hamleyle kollarının arasına aldı. Azuma'nın beyni olanlara yetişemiyordu. "Neden?" diye sordu kollarını genç adamın beline dolarken.

"Lanet olasıca kadın senin burada olduğunu söyledi!" Cael sesindeki siniri damarlarında hissediyordu. Azuma daha önce onun ağzından böyle kelimeler çıktığını duymamıştı, bu ona daha da şoke etmişti. "Cael?"

"Sadece..." Cael kelimeleri birleştirmekte zorlanıyordu. Azuma'yı daha da sıktı. "Daha sonra size katılacağım. Çok uzun sürmeyecek."

İstemeyerek birbirlerinden ayrıldılar ancak hâlâ birbirlerine çok yakındılar. Azuma kafasını salladı. Onaylamaktan başka çaresi yoktu. Cael'in gözlerinin içine baktı, bu cesareti her zaman bulamıyordu, o dudaklarına bakıyordu. Kalbi hızlandı fakat sonraki hissettiği şey Cael'in onu açtığı gizli geçide itmesiydi, arkasını dönemeden duvar kapandı.

Karşısındaki duvara bakakaldı. Zemin daha önce görmüş oldukları taşlardan döşemiş oldukları için karanlık değildi, elini taş duvara koydu. İçinde hissettiği tüm duygular karıştı, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Gitmesi gereken yöne yürümeye başlayana kadar ne kadar zamanın geçtiğinden habersizdi.

Çok geçmeden Cael'in dediği gibi Claudio ve Destin karşısına çıktı. Claudio onu görür görmez atladı. "Çok..." yavaşsın, nerede kaldın diyecekti ancak yüzündeki ifadeyi görünce sustu. Destin ise her zamanki gibi sert tavrını koruyordu, ona rağmen yorum yapmadı. "Hadi gidelim hızlı olmamız lazım."

Azuma cevap vermeden onları takip etmeye başladı ancak yavaştı. Bu yüzden bir süre sonra Claudio onu kolundan tutup arkasında sürüklemek zorunda kalmıştı. Karşı koymadı.

Çok geçmeden tünelimsi yerden çıktılar. Cael ile geldikleri yöne doğru gitmiyorlardı, aksine karşılarına yaprakları dökülmüş küçük ağaçlar çıkmıştı. Bir süre sonra tarlalar ve birkaç ev de çıktı, hava kararmaya başlamıştı. İlk konuşan Claudio oldu. "Bir prens olduğu için görevleri var. Her şeyi olduğu gibi bırakıp bizimle gelmesi uygun olmazdı."

Azuma bunu anlıyordu. Hafif bir ses çıkardı, karşısındakinin duyup duyamadığından emin değildi. İçinde hissettiği boşluğu adlandıramıyordu, her şey sadece çok ani olmuştu. "Çok geçmeden bize katılır zaten." diye devam etti Claudio böylece Destin onu böldü.

HALF & HALF - Başlangıç [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin