MAĞARA 1.KISIM

810 118 122
                                    


Mağaraya varana kadar Cael, Azuma'ya saraydaki eğlenceli etkinliklerden bahsetti. Yakılan mumlar, oynayan dansözler ve çalınan şarkılar. Önlerine gelen bin bir çeşit lezzetli yemekler, havada uçuşan gülücükler... Azuma öyle bir etkinliğe kesinlikle katılması gerektiğini düşündü. Tam mağaranın girişine vardıklarında ise Cael'in konuşması bitmişti.

Cael Azuma'dan önce mağaraya girdi ve çok geçmeden çıkıp içerisinin güvenli olduğunu söyledi, tekrar beraber içeriye daldılar.

Bu seferki mağara daha önce girdikleri yer gibi değildi. Duvarları birbirine daha yakındı, yani oldukça dardı ve muhtemelen içeride yaşayan insanlar yoktu ancak beklediklerinin aksine bir süre daha gittikten sonra karşılarına demir kapılar çıkmaya başlamıştı. Kapının üzerinde içeri bakabilecekleri gözler vardı, Azuma gözlerden birine doğru gitti ve içeriye göz attı.

Baktığı yer bir hücreyi andırıyordu. Küçüktü ve içeride elleri duvara zincirlenmiş olan biri vardı. Gözden beliren bir çift gözü görmesiyle kendini duvara daha da çok yapıştırdı, Azuma o kişinin korkuyor olabileceğini düşündüğünden çekilip başka bir kapıdan içeri bakan Cael'e döndü. Nedense aklına Sai ailesindeki hücreler gelmişti. "Burası da neyin nesi?"

Cael biraz düşündükten sonra cevapladı. "Muhtemelen o kızın bahsettiği yer." Kapının üzerindeki açıklığı kapatan kapağı geri indirmişti.

"Böyle bir yer..." Azuma etrafında bakındı, hala mağaranın girişinden gelen ışık onlara ulaşıyordu. "Neden etrafta koruması yok?"

"Buraya uğrayan kişi çok değildir," diye yanıtladı Cael. "İnsanlar genelde mağaraların derinliklerine gitmezler... Yine de şu an bulunduğumuz yer çok derinde sayılmaz."

Azuma'nın düşündüğü de buydu. Gelen herhangi biri birkaç adım atmasıyla içerideki kapıları fark edebilirdi. "Belki de bizi bekliyorlardı." diye devam etti Cael.

"Nasıl yani?" diye sordu Azuma.

"O kızın sana dediklerinin doğru olduğunu bilmiyoruz. Her şey planlanmış olabilir." Ellerini iki yana açtı.

Azuma başta Cael'in dediklerine inanmak istemedi ama genç adam haklıydı. Lucia'ya ne kadar güvenip güvenemeyeceğini bilemezdi, öyle hissettirmese de yalan söyleyip onları bir tuzağın içine çekmiş olabilirdi. Bu yüzden kızı savunmadı, savunması da gereksiz olurdu. Çıkışa baktı, kimse görünmüyordu. "Eğer dediğin gibiyse artık geri dönmemiz için çok geç olabilir."

Onlara tuzak kurmuşlarsa bu muhtemelen ya tekrar çıkmaya çalıştıklarında ya da daha fazla içeri girdiklerinde karşılarına çıkacaktı. "Tabii öyle de olmayabilir. Burasının Sai ailesine ait olup olmadığını bile bilmiyoruz... Sonuçta burada hücrelerden başka bir şey yok." diye yanıtladı onu Cael.

Azuma alnında terlerin toplandığını hissedebiliyordu. "Biraz daha ilerleyip karşımıza farklı bir şey çıkacak mı diye bakalım."

Böylece mağaranın derinliklerine doğru gittiler. Ayak sesleri kulaklarına çarpıyor olacaktı ki birkaç hücrelerden uğultular gelmeye başlamıştı. Bazı anlaşılan sesler onlardan onları kurtarmalarını için yalvarıyorlardı, geri kalanı da oldukça boğuk bir şekilde bağırıyordu. Kim o mağarada olsa kendini rahatsız hissederdi.

Azuma birkaçını serbest bırakmayı düşündü ancak kimin ne olduğunu bilmiyorlardı, bu başlarına dert açabilirdi o yüzden en iyisi boş vermek olurdu.

HALF & HALF - Başlangıç [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin