MAĞARA 5.KISIM

682 105 53
                                    


Bu sesle beraber Azuma olduğu yerde hafifçe sıçramıştı ve Cael'in gözleri açılmıştı. Azuma ise sesten ürkmesiyle afallamıştı, geriye doğru düştü ve kendini kuru çimlerin üzerinde yatarken buldu. "Ne yapıyorsun?" diye sordu genç adam.

Azuma boş gözlerle ağacın dallarına baktıktan sonra "Hiçbir şey." cevabını verebildi ancak bunu söyledikten sonra öylece oturup Cael'in suratına hiçbir şey yapmadan bakmanın garip olduğunu fark etti. Uyanınca ilk önce onun yüzünü o kadar yakında görmek genç adamı şoka uğratmış olmalıydı fakat verebileceği hiçbir açıklaması yoktu, kendini tekrar doğrultarak genç adama bakışlarını dikti. "Gerçekten."

Cael ona cevap vermek için ağzını açtı ancak çığlık sesi tekrar duyuldu. "İmdat!"

Bu sesle ikisi de ayağa kalkıp oturdukları ağacın arkasına baktılar. Silas uyanmıştı. Yanlarında da Pio duruyordu. Azuma, Pio'nun artık konuşabilecek halde olmadığını bildiğinden yardım için bağırmamasını doğal bulmuştu ancak o da uyanmıştı ve debeleniyordu. Onları görmesiyle Silas'ın kaşları çatıldı.

"Bir Regium A'yı nasıl kandırabildiğini bilmiyorum ancak bu yaptıkların çok alçakça. Bir de Regium A ceketi giymeyi kendine yakıştırmışsın." Konuşurken ağzından tükürükler sıçrıyordu. "Onca yaptıklarından sonra affedilmene rağmen uslu durmadın, yanında bir kişinin bile kalacağına gerçekten inandın mı?"

"Sus." Cael'in sesiyle ona döndü. Azuma, Silas'ı hiç bu halde görmemişti. Genelde sakin ve sinirlenmeyen bir kişiliği vardı. İçinden Cael'e onu susturduğu için teşekkür etti. "Soru soracak olan benim."

Cael'in sesini duymasıyla Pio da çırpınmayı bırakmıştı. Azuma çok yaklaşmamanın, hatta konuşmamanın daha iyi olacağını düşünerek geri de kaldı. Cael devam etti. "Burada ne işiniz var?"

Karşılarındaki bir Regium A'ydı sonuçta, Silas'ın cevap vermeme gibi lüksü yoktu ancak Azuma gereğinden fazla konuşmamasını dilemeden edemedi. Silas dişlerinin arasından cevapladı. "Onu arıyorduk."

Adam, Azuma'nın ismini bile ağzına almaktan çekiniyordu. Cevabını verdikten sonra konuşmaya devam etti, sanki içine başka biri girmiş gibiydi. "İşlediği suçların haddi hesabı yok, cezalandırılmalı."

"Buna karar verecek kişi sen değilsin." dedi Cael. Sesi sertti, üstünlüğü belliydi. "Neden bizi odaya kilitlediniz."

"Birinin gelmesini... Hayır, ailenin başı olan Bayan Alba'nın da bize katılmasını bekliyorduk. Üzgünüm, bir Regium A'nın da onunla olduğunu görmedik." Görmemiş olmalarına imkân yoktu. Sai ailesinin evindeyken de onunla karşılaşmışlardı, biliyor olmalılardı. Azuma bunun bir yalan olduğunu düşünmeden edemedi.

"Sizinle beraber olan başka kişiler de vardı." dedi Cael, başka soruya geçmişti. Silas'ın yüz ifadesi bununla beraber düştü. Cael, Pio'nun sihir kullanamadığını hissedebiliyordu ve Silas'dan gelen sihir gücü de onları kilitli tutmaya yetecek kadar fazla değildi, yetmezdi. "Neredeler?"

Karşısındaki adamın kaşları çatık olmasına rağmen siniri tamamen suratından silinmişti, aksine kendini savunmaya geçmişti. "Burada suçlu olan oyken bizim bağlı olmamız haksızlık değil mi sizce de? Size hiçbir zararımız dokunmayacak, sadece onu istiyoruz. Ailemizin sert kuralları var bunlardan biri de izinsiz dışarı çıkmanın yasak olması. Bu kurallar haricinde başka bir sürü kuralı daha ihmal etti, kuralları bırakın hatta çok büyük kimsenin omuzlarında taşıyamayacağı suçlar işledi. Bayan Alba'nın da bize katılmasını bekleyelim, ne dersiniz? Böylece bu olay tatlıya bağlanabilir... Hem bizim amacımız kimseyi öldürmek değil."

Azuma gittikçe gerildiğini hissedebiliyordu. Konuşmaya katılmamak için kendini zor tutuyordu. Silas'ın gözleri tekrar Cael'den Azuma'ya döndü. Nefret doluydular. Azuma istemsizce bir adım geri gitti.

Cael, Silas'ın dediklerini işitmişti ancak duymazdan geldi. "Sai ailesinin araştırılması gerekiyor." Gözlerini kapattı ve Azuma'ya döndü. "Gidelim."

Azuma'nın cevap vermesine izin vermeden Silas tekrar konuştu. "Bizi burada bırakamazsınız, Bayan Alba yakında..."

"Bırakmayacağız zaten." diye yanıtladı Cael adamın sözünü keserek. Aynı zamanda kılıcı kınından çekmişti. Bu hareketi ikisinin de korkuyla titremesine sebep oldu. Silas'ın bakışlarına daha da çok nefret yerleşti.

Cael daha önce zaten kesilmiş olan sol avcuna bir tane daha kesik attıktan sonra kılıcı yerine yerleştirdi. Akan kana bir şeyler fısıldayıp onları bağladığı ipin üzerine bir damla damlattı. İp anında kıpkırmızı bir renge döndü. Ardından tekrar Azuma'ya döndü, yüzünde hiçbir ifade yoktu. "Gidelim."

Böylece diğer ikisini ağaca bağlanmış bir şekilde bırakıp oradan uzaklaştılar. Azuma, Cael'in büyük adımlarına yetişmeyi başarınca onu durdurdu. Yokuş aşağı yürüdükleri için bayağı uzaklaşmışlardı ancak Silas'ın bağırışları anlaşılmasa da kulaklarına geliyordu. Hâlâ sözcükleri seçebiliyorken Azuma'ya bir sürü ağır hakaret ve küfretmişti. Cael'e söylemeye ise dili varmıyordu.

Azuma nefes nefese kalmış bir şekilde normalden daha hızlı yürüyen Cael'in önüne geçti. Yokuşta dururken dengesini sağlayabilmek için zorlanmıştı. "Elin hâlâ kanıyor." bunu derken elini avcunun içine almıştı.

Cael yumruk yapmış olduğu avcunu açtı, akan kan hala durmamıştı. Yürüdüğü zaman damla damla yere akıyordu. Yüzüne gülümseme yerleşmeden önce Azuma'ya baktı. Azuma bu gülümsemenin iyi niyetli mi yoksa kötü niyetli mi olduğunu bilemedi. "Tekrar merhem sürmek ister misin?"

Bununla beraber Azuma kulaklarına kadar kızardığını hissetti ve Cael'in elini bıraktı. Gülümsemesi iyi niyetli değildi, asla iyi niyetli olmamıştı. "Uyu... Uyumuyor muydun?" Neredeyse bağırmıştı.

"Dinleniyordum sadece." dedi Cael. Bu arada cebinden bir bez çıkarıp avcuna bastırmıştı. Biraz da sihir kullanmış olacaktı ki bezi çektiğinde kanaması durmuştu.

Azuma, Cael'i izlerken diyecek kelime bulamadı. Genç adam bir merhem kutusu çıkarıp onun kucağına fırlattı. Azuma'nın tutmaktan başka çaresi kalmamıştı. "Tek elimle sürmek zorlayıcı oluyor, yardım eder misin?"

Kelimeleri güzel olsa da ses tonu öyle değildi, Azuma daha çok kızardığını hissetti. Kutuyu geri Cael'in kucağına fırlatarak arkasını döndü ve yürümeye devam etti. "Kendin yap." Cael'in kişiliği ne zamandır böyleydi?

Genç adam zorlanmadan Azuma'nın adımlarına yetişiyordu. Bu arada merhemi çoktan sürmüştü bile. Bir süre daha Azuma'yı arkasından takip ettikten sonra yanına geçti. "O kadar da sinirlenme."

Azuma onu duymazdan geldi. Sinirli değildi fakat zaten diken üzerinde olduğu için Cael'in ona davranış şekli hoşuna gitmemişti, belki de bu sadece kovalanmak istediği için kendine söylediği bir bahaneydi. Cael bir süre daha ona doğru bakarak yürüdükten sonra tekrar seslendi. "Azuma."

Azuma yine duymazdan geldi ancak Cael pes etmedi. Bu sefer sesini daha da baştan çıkarıcı bir tona getirmişti. "Azuma?"

Bununla beraber Azuma tabii ki de döndü. Kızarmış yüzünde şaşkınlık vardı ancak dönmesiyle beraber geriye doğru yuvarlanıp düşmesi bir oldu, kendini aniden ağaçların dallarıyla bakışırken bulmuştu. "Ah."

Uzun zamandır dik yokuştan aşağıya doğru yürürken zaten zorlanıyordu, düşmesi o yüzden şaşırtıcı değildi. Yuvarlanmadığına şükretmeliydi. Cael'in sırıtışı Azuma'nın düştüğünü görmesiyle silindi ve hemen onun yanına giderek elini uzattı. "İyi misin?"

HALF & HALF - Başlangıç [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin