KÜÇÜK BİR ZİYARET 6.KISIM

596 100 50
                                    


Hana geri döndüklerinde umursamaz yardımcıların bile gözleri onlara kaymıştı. Onlarla muhatap olmadan odalarına gittiler, neyse ki bir şey sormamışlardı. Odaya girdiklerinde Cael açıkladı. "Biz saklanacağız, sen bu arada oyuncağı yere koyacaksın. Çocuk geldiğinde onu yakalayacağız."

Basitti ancak öyle olmadığını biliyorlardı. Ne kadar süre saklı kalmaları gerektiği de bir gizemdi. Cael kılıcıyla avucunu kesti, Azuma'nın aklından sihir geçti ve genç adam yere kandan bir çember çizip bir şeyler fısıldadı. Ardından geri çekildi. "Buraya koy."

"O kadar güçlü mü?" dedi Ace.

"Güçlü değil," diye cevapladı Cael. "Hızlı."

Böylece odanın diğer ucunda duran boş kıyafet dolabına yöneldi. Azuma da arkasından gitti ancak duraklamıştı. Cael ona döndü, duraklamasını fark etmişti. "Çok uzun süreceğini düşünmüyorum. Dışarıda da bekleyebilirsin istersen."

Hayır, anlamında başını salladı Azuma. Neler olacağını görmek istiyordu ve beraber dolaba girip kapağını kapattılar.

Dolap ikisini rahatça alacak kadar büyüktü, yine de hareket edebilecekleri alan yoktu. Azuma gözlerini kapattı. Panik hissederse bile dışarı çıkmaması gerektiğini biliyordu, boğazındaki kuruluk ve kaşıntı acıya dönüşmüştü. Sırtında Cael'in elini hissetti ve hemen ardından kendini onun göğsünde buldu. Gözleri istemsizce açılmıştı, genç adamın yanında olduğunu bilmek iyi hissediyordu. Konuşmalarına, hatta birbirlerine dokunmalara gerek yoktu. Yanında olması yeterliydi.

Gözlerini tekrar kapatmadan önce dolabın kapağının arasındaki delikten baktı. Ace oyuncağı yere koymadan önce üzerine halıyı çekmişti, zekice bir hareketti. Sonrasında da tahta bebeği yerleştirmişti, gözleri üzerindeydi.

Azuma gözkapaklarının inmesine izin verdi. Kendini daha çok Cael'e dayadı, kalp atışlarını duyabiliyordu. Ritmini aklına kazıdı, çok hızlı veya yavaş değillerdi. Sakinlerdi ancak coşkululardı. Sonsuza dek dinleyebilirdi.

Cael'in dediği gibi çocuk hemen gelmedi, yine de çok uzun sürdüğü söylenemezdi. Azuma etrafındaki havanın soğuduğunu hissetmesiyle gözlerini tekrar açmıştı. İlk gördüğü şey çocuk oyuncağa dokunmaya çalışıyor olduğuydu ancak beceremedi, sonra dakikalardır aynı pozisyonda duran Ace'e döndü. "Boğul."

Ace arkasını döndü. Masanın üzerinde bir bardak su duruyordu, onu aldı ve yüzünden aşağıya döktü. Bir işe yaramadı tabii ki. Böylece odanın dışarısına çıkmak üzere yönünü değiştirdi ancak Cael dolaptan fırlayıp onu durdurdu. "Ne yapıyorsun?"

Çocuğun gülümsemesi onları görmesiyle silindi ve bir adım geri gitti fakat görünmez bir cama çarpmıştı. Sersemledikten sonra neler olduğunu anladı, onlara sinirli bir köpek gibi dişlerini gösterdi.

Ace Cael'e cevap vermemişti, hâlâ odadan çıkmaya çalışıyordu. Bunun üzerine genç adam Ace'in boynuna dokundu ve ondan bile büyük olan adam saniyeler içinde yere sadece et parçasıymış gibi yığıldı. Cael onun düşüşünü yavaşlatmaya çalışmıştı.

Azuma hemen öne atladı. "Neden sözleri bizim üzerimizde işe yaramamasına rağmen Ace de durum farklı oldu?"

Sorusu Cael'eydi ancak çocuk cevapladı. "Sadece insanlar."

Azuma durakladı. Ne anlama geliyordu bu? Cael'e baktı ancak genç adamın bakışları sabitti. Çocukla bu konu hakkında konuşması için de zamanı yoktu, boğazı gittikçe kötüleşiyordu. "Onca çocuğu... Kadını... Sen mi emrettin?"

HALF & HALF - Başlangıç [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin