Beykoz'daki eve geri döndüğümüzde, burayı nasıl özlediğimi hatırladım. İşin en yorucu tarafı ise gözümün önüne gelen anıları yok etmekti. Çünkü her adım başı Arslan ile yaşadığımız şeylerin görüntüleri vardı. Derin bir nefes aldım. Gözlerimi ona çevirip ne yaptığını seyrettim. Ufak bir kaçamak yapmak istemiştik ancak onunda içine sıçmıştım. O da tatil yaparak geçirmesi gereken o zamanı iş yaparak geçiriyordu şimdi. Tablette yoğun bir şekilde uğraştığı şeyi bırakıp gözlerini bana çevirdiğinde yakalanmıştım. Telaşlanmadım ya da gözlerimi kaçırmadım. Öylece onu izlemeye devam ettim. O da bunun bilincinde olarak yaptığı işi bırakıp gözlerini gözlerimden ayırmadı. Hatta ileriye gidip aynı şekilde bedenimi de süzdüğünde istemsizce bacaklarımı birbirine bastırdım.Ne istediğini biliyordum ve bende istiyordum.
Bastırdığım bacaklarımı usulca açtığımda gözlerinden alev çıktığına yemin edebilirdim. Nefesleri sıklaştı ancak bir atakta bulunmadı. İlk adımı benden bekliyordu.
Atmadım. Öylece ona bakmaya devam ettim. Sürekli ilk adımları atmaktan yorulmuştum. Tamam kavgalardan sonra hep o atmıştı ancak asıl barışmamıza sebep olan adımlar sürekli benden geliyordu!
İkimizinde adım atmayacağını anladığımda bacaklarımı geri kapatıp, önümdeki su bardağına uzandığımda Arslan'ın gözleri bu sefer dekolteme kaydı. Huysuzca homurdandığında bıyık altı gülmekle yetindim. Suyu içtikten sonra ayaklanıp merdivenlere yöneldim ve odama çıktım.
Gerçekten istiyorsa gelirdi.
Öyle de oldu. Kapattığım kapı arkamdan açılmış, sol kolumdan yakalanmıştım. Kendisine döndürdüğü gibi dudaklarıma asıldığında boğuk bir kahkaha attım. Onu böyle çıldırtmak cidden beni eğlendiriyordu.
Hırlayarak beni yatağa ittiğinde, onun pek de bu durumdan memnun olmadığını anlamıştım. Bacaklarıma asılıp beni kendisine doğru çekmiş üstüme tırmanıp dudaklarını göğsüme indirmişti. Morartırcasına öpmeye başladığında gözlerimi yumup anın tadını çıkartmaya çalıştım. Tişörtümü aşağıya doğru çekiştiriyor, kendisine alan açıyordu.
Gözlerimi daha sıkı yumdum. Aldığım zevk paha biçilemezdi ancak tam o anda bir şey oldu. Sanki birisi beni dürtüp ismimi seslendi.
"Armağan?!"
Gözlerimi aniden açıp etrafıma baktığımda, az önce gördüğüm şeylerin bir rüya olduğunu anlamıştım. Aksi takdir de arabaya ışınlanmış olmalıydım.
Alayla güldüm. Bir buçuk aya yakındır -ki koma zamanını da sayarsak dört buçuk ay oluyordu- bana dokunmuyordu ve artık bunu rüyalarımda görmeye başlamıştım resmen!
"İyi misin?" Dedi Arslan kaşlarını çatarak. Hala daha ev yolunda olmalıydık çünkü buraları tanımıyordum.
"Değilim." Dedim sık soluklarımın arasından. Gerçekten değildim! Bacak aramda hissettiğim sızı ile dudaklarımı ısırmak zorunda kalmıştım. Göz bebeklerim de buna eş zamanlı olarak titrediğinde, Arslan dimdik suratıma baktı.
"Rüyanda ne gördün?" Dedi şüpheyle. Durumumu anlamıştı ve kendisini görüp görmediğimi soruyordu sanırım.
"Seni." Dedim kısaca. Gerisini zaten o anlardı.
Sessiz kalmış, titreyen göz bebeklerini gizlemek adına önüne dönmüştü. Arabayı sürmeye devam etmiş, hızını kesmemişti.
Hiç mi etkilenmemişti? Onu görmüştüm yahu rüyamda! Yanlış pozisyonlarda hemde!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUNKAR
General FictionSevmek yürek ister derdi babam. Kendisinin yüreksiz olduğunu, o yüzden beni sevemediğini söylerdi. Ben doğarken annesini öldürmüş, bu yüzden babası tarafından ölüden beter edilmiş bir genç kızdım. Zor olan bu hayatta hiç mutlu olamayacağımı sanark...