Bölüm 20- Hata

16.7K 615 193
                                    



Ritmik bir ses vardı. Bir şey ötüyordu ancak insanı rahatsız eden tonda değildi. Gürültülü de sayılmazdı.

Kalp atış sesi gibiydi.

Derin bir nefes aldım. Sanki günlerdir almıyormuşum gibi. Usulca kapalı duran gözlerimi araladığımda, beyaz bir tavan ile karşılaştım. Evimiz kadar uzun değildi yüksekliği. Yani Arslan'ın evi kadar.

Arslan...

Gözlerimi geri yumdum.

Tabi ya Arslan!

Sertçe yattığım yerden kalkmış, kolumdaki serumu korkmadan söküp atmıştım.

Buradan çıkmalıydım.

Ağrıyan bedenimi yerimden kaldırıp dış kapıya çıktım. Üçüde buradaydı.

Ecem Tunahan'ın omzunda uyuyor, Arslan'da kafası duvara dayalı bir şekilde koltukta yayılıyordu.

Onu gördüğümde gözümden akan yaşı hızlıca silmiş, onu umursamadan Ecem'e geri dönmüştüm. Yanında, kendi çantasının altında duran çantamı kaptığım gibi çıkışa doğru yöneldim.

Gidecektim.

Arslan'a bunun böyle olacağını söylemiştim ve o yine de umursamamıştı. Ne düşünüyordu? Onu her türlü kabul edecek kadar salak olduğumu mu?!

Giriş kapısına kadar geldiğimde Ferhat'ı görmem ile geri çekilmem bir olmuştu. Buradan çıkamazdım. Asla burakmazlardı!

Yanımdan geçen hemşireyi tutup, "Acil çıkış kapısı nerede?" diye sordum. Garipsesede, dışardaki izbandut gibi adamları gördüğü gibi beni çekiştirerek sorduğum kapıya götürdü.

"Yardıma ihtiyacınız var mı?" Dedi korkuyla. Başıma bir şey geldiğini sanıyor olmalıydı.

"Hayır." Dedim başımı iki yana sallayarak. Sonra kadının içini rahatlatacak o sözleri söyledim. "Terk etmem gereken bir adam var sadece."

Gülümsedi. "Sana yardım etmeme izin ver." Dedi neşeyle. "Hep böyle bir şeyde bulunmak istemişimdir."

Daha ne kadar yardım edebilirdi bilmiyordum ancak gerçekten her iyiliğe müteşekkir kalabilirdim.

"Burada bekle." Dedi beni çıkış kapısını yönlendirip. "Çantamı alıp geliyorum."

İyi de çalışmıyor muydu? Nasıl çıkacaktı ki?

Yine de dediğini yaptım ve bekledim. 5 dakikanın sonunda geri gelmiş, çantasından çıkarttığı araba anahtarı ile merdivenleri inmeye başlamıştı. Sonunda çıktığımızda, hemen solda duran arabaya bindi ve beni de bindirdi.

"Nereye?" Dedi ellerini çırparak. "Havalimanı olur mu?"

Omuz silktim. "Trabzona gitmem gerek." Dedim üzüntüyle. Ancak oraya gidebilmek için param yoktu. "Bana borç verebilir misin?" Dedim bir anda kıza dönerek.

Başını sallamış, gülümseyerek arabayı çalıştırmıştı.

Denk gele gele en maceraperestine gelmiştik iyi miydi?

Bence süperdi. Aksi takdirde şurdan şuraya adımımı dahi atamayacak kadar fakirdim!

Sonunda havalimanına gelmiş, uçak biletimi alıp, indikten sonrada taksiye binebilmem için nakit para vermişti.

Küçük bir kağıda zorla yazdırdığım iban bilgilerinden sonra hepsini almış ve teşekkür ederek kalkmak üzere olan uçağa koşturmuştum.

EFSUNKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin