Bölüm 27- Git

14.6K 453 72
                                    



5 hafta kısa bir süre miydi? Lafta belkide öyleydi. Ancak benim için pek de kısa sayılmazdı. Eziyet dolu bir 5 hafta ne kadar sağlıklı olabilirdi ki?

Bir yandan Arslan'a boşanmak için ısrar ediyor, diğer yandan Ecem ve Reyhan'ın bana sakat muamelesi yapmasına katlanıyordum. Zaten ruhen ve bedenen yaralıydım bir de üzerine bunları çekiyordum!

Neyseki bugün dikişlerim alınmıştı ve ben fazlasıyla mutluydum. Hem yaram kapanmak üzereydi, hemde Ecem ve Reyhan'ın dırdırlarından kurtuluyordum. Zaten dikişlerim çıkmasa bile Reyhan'dan her türlü kurtulacaktım. Ateş abinin verdiği tatil süresi dolduğu için Trabzon'a geri dönmüştü. Bana yaptığı eziyetleri düşündükçe gitmesine hiç ama hiç üzülmüyordum. Elimde olsa Ecem'i de yollardım da, sonra Arslan'la baş başa kalmak zorunda olurduk, o yüzden uğraşmıyordum. Ertuğrul zaten daha ilk günden Arslan'ın davranışlarına dayanamamış kaçıp gitmişti. Biraz da ben gitmesi için ısrar etmiştim ancak sonuç olarak burada değildi. Tunahan zaten kısa bir süredir etkisiz eleman olarak dolaşıyordu etrafta. Anladığım kadarıyla Ecem ile araları biraz limoniydi.

Ellerimi başımın arkasına koyduğumda yaram sızlamıştı. Bu yüzden sadece sağ elimi başımın arkasına koymuş, sol elimi de yarama yaslamıştım. Burnuma aniden Arslan'ın kokusu iliştiğinde, gözlerimi açıp ona baktım. Bir yere gidiyor gibiydi.

"Boşanma işlemlerini başlatmaya mı gidiyorsun?" Dedim umutla. İki lafımdan ikiside boşanmayla alakalı olduğu için eninde sonunda bıkacağını ve boşayacağını düşünüyordum. Sonuçta artık karı koca bile sayılmazdık. Ne o bana dokunmaya kalkışıyordu, ne de ben.

Dönüp ters bir bakış atmış, ancak lafımı da umursamamıştı. Dış kapıdan çıkıp gittiğinde sessizce arabanın çalışmasını bekledim. O seste kulağıma iliştiğinde, heyecanla yerimden fırlayıp, odaya koşturdum ve kendime güzel bir elbise seçtim. Ardından da Ecem'in odasına girmiş, "Hadi kalk gidiyoruz!" Diyerek elimi çırpmıştım. Neden böyle şen şakrak olduğumu anlamasada, söz konusu dışarıya çıkmaksa kalkıp hemen hazırlanabilirdi. Öyle de yaptı.

Onu bırakıp odama geri dönmüş, seçtiğim elbiseyi üzerime geçirmiştim. Kırmızı dar bir elbiseydi ancak likralı olduğu için beni zorlamıyordu. Zaten mini olan eteğine birde kısa yırtmaç eklemişlerdi ve hepten açık hale gelmişti. Anlayacağınız sol bacağım tamamen ortadaydı. Üst kısmıda sadece ince askıdan oluşuyordu. Saçlarımı da tepemde sıkıca bağlamış, dudağıma da ince tabakalı kırmızı bir ruj iliştirmiştim. Gözlerime de ince bir eyeliner ve rimel sürdüğümde hazırdım.

Ecem de hazır olmalı ki, benimle aynı anda o da diğer odadan çıkmış, direk elbiseme bakmıştı.

"Siktir ya, bu ne?!" Dedi koşturarak yanıma gelirken. Kumaşına dokunmuş, daha sonra sırtımı çevirmişti. Oranında açık olmasıyla koca bir çığlık atmış, "Çok güzel!" Diyerek bağırmıştı. Kalçama ufak bir şaplak attığında kıkırdadın ve kıvırtarak merdivenlerden inmeye başladım.

Korumaların yanına geldiğimizde hepsinin gözü bize dönmüştü.

"Buyrun Armağan hanım?" Dedi kapıda duranlardan bir tanesi bana bakmadan. Bu kıyafetlerle bizi dışarıya salarsalar Arslan'ın çıldıracağını biliyorlardı.

"Dışarı çıkacağız." Dedim Ecem'le kendimi işaret ederek.

"Arslan bey'in haberi var mı?"

"Sormaya ne dersin?"

Ecem yavaşça ilişti yanıma. "Saçmalama. Sorarsak asla izin vermez."

EFSUNKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin