2 ay geçmişti. Trabzon'dan paşa paşa geri döneli. O gün bugündür başıma Tunahan geliyor, Arslan gidiyordu. Çünkü her bulduğum fırsatta kaçmaya çalışıyordum. Bir kez de Ecem'in bana yardım etmeye çalışması yüzünden, artık beni onunla da başbaşa bırakmıyorlardı. Her şeyi geçtim, başbaşa konuşmamıza dahi izin vermiyorlardı. Oturup kız kıza doğru düzgün bir durum değerlendirmesi bile yapamamıştık. Bi ara onun telefonundan Fatma teyze ve Reyhan'ı bilgilendirsemde onların da aklının hala daha bende olduğunu biliyordum.Trabzon'da gerçekleşmesi gereken düğünü bile benim yüzümden iptal etmek zorunda kalmıştık. Bana kalırsa boşanmalıydık da ancak Arslan'ın öyle bir niyeti yok gibiydi. Hoş benimde hala seviştiğim bir kadın yanımda olsa, bende beni affedeceğine inanabilirdim.
Evet doğru duydunuz. Bir kaç kez sevişmiştik ancak bu bedenlerin açlığından başka bir şey değildi. Daha doğrusu benim bedenimin açlığından.. çünkü her seferinde ilk adımı atan bendim. O da bir kaç kez gelmişti bana ancak her defasında geri çevirmemden ötürü artık yeltenmiyordu. Benim canım ne zaman isterse, o zaman sevişiyorduk. Sayemde o da karlı çıkıyordu ancak işim bittiğinde de çıkıp gidiyordum. Onu öylece bırakarak.
2 ay az bir süre değildi. Dile kolaydı ve bu süre içerisinde yüreğim bir nebze dahi olsa soğumamıştı. O da zaten soğutmak için büyük adımlarda bulunmamıştı. Yanında olduğum sürece istediğimi yapabileceğimi düşünüyordu.
Yapıyordum da. Bana kalbim yokmuş gibi davranmışlardı ve bende artık o şekilde davranıyordum.
Hiç olmamış gibi.
Bazen öyle çok ağlıyordum ki, kalbimin yerinden çıkacağını hissediyordum. Damarlarımda akan kan kulaklarımda yankılanıyor, beni sağır ediyordu.
Acı içindeydim.
Sürekli.
İmdat diye bağırıyor, ancak bir cevap alamıyordum. Darılıp kalıyordum öyle.
Yaşıyordum işte sadece. Buna da yaşamak denirse.
Usulca kalktım yerimden. Ona gitmek istiyordum. Acımın dindiği tek an, dudaklarının dudaklarımda olduğu o andı. Sanki acımı kendisine geçiriyordu ve kalbim bir anda rahatlıyordu.
O günden beri dokunmasına izin vermediğim tek yerim kalçalarımdı. O da zaten bunun farkında bir şekilde, ellerini oraya indirmiyordu. Zorlandığının farkındaydım ancak alışmak zorundaydı.
Kapıdan içeriye girdiğimde o da odanın ortasında öylece dikiliyor ve telefonuyla konuşuyordu. Altında yeni banyo ettiğini belli eden havlusu vardı. Usulca yaklaştım yanına. Havluya uzanıp tek seferde yeri boylamasını sağladım. Kalbimin sertleşmesi, beni utanmaz bir kadın yapmıştı. Aksi takdir de hiçbir zaman bu hareketi yapabilecek kadar cesur olmamıştım.
Göğsüne doğru eğilip öpücükler kondurmaya başlamış, elimle erkekliğini kavramıştım. Bu hamleyi beklemiyor olmalı ki gözlerini kocaman açmış, inlememek için kendini zor tutmuştu. Aksi takdir de telefonda konuştuğu adama rezil olabilirdi.
Öpücüklerimi yavaşça aşağıya doğru ilerletmiş, tam o sınırda durmuştum. Daha ileriye gidersem, bağırarak inleyeceğini biliyordum.
İleriye gittim. Onu orada kıvrandırdım. Öpücüklerimi her köşesine konduruyor, onu çıldırtıyordum. Dilimide değdirdiğimde, telefonu kapatıp kenara fırlattı. Karşı taraftaki kimse artık, telefon suratına kapanmıştı.
Beni önünden kaldırıp kucağına aldı ve yatağa ilerledi. Sertçe bıraktığında, belim gerildi ve kendimi kasılırken buldum. Belimi yay gibi gerip bacaklarımı ona açtığımda, hırlayarak üstüme tırmandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUNKAR
Fiction généraleSevmek yürek ister derdi babam. Kendisinin yüreksiz olduğunu, o yüzden beni sevemediğini söylerdi. Ben doğarken annesini öldürmüş, bu yüzden babası tarafından ölüden beter edilmiş bir genç kızdım. Zor olan bu hayatta hiç mutlu olamayacağımı sanark...